Selam canımlar^^
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız:)
Size iyi okumalar dilerim. Bölüm sonunda görüşmek üzere...
"Bu hikaye karanlıkta kalmış, yolunu aramaya çalışan ya da umudunu kaybeden herkese gelsin..."
---
2. Bölüm: İLK KONSER
*Ve işte o an dedim ki biri beni alsada şu büyük konsere götürse..."Merhaba Bengü. Ben de Barış."
Barış Erçetin.
"Merhaba, tanıştığımıza memnun oldum Barış." diye mırıldandım. Kendimi çok tuhaf hissediyordum. Neden bi' anda böyle olmuştu? Sanki bir kuş misali gibi gökyüzünde uçuyordum. Düşüncelerimden kurtulmaya çalışırken okula doğru yöneldik. Okula girdiğimizde bir kız herkesin eline broşür tutuşturuyordu ve her yerde boy boy afişler asılmıştı.
Elimdeki broşüre baktıktan sonra, "Aa bu en sevdiğim şarkıcı: Can Bonomo, geliyormuş!" dedim, heyecanla.
Barış ise elindeki broşüre bakarak, "Öyle mi Bengü? Bende severim. Özellikle de hikayem bitmedi." dedi. Cevap vermek yerine gülümsedim. Sınıflarımız farklıydı. Ben 9/A sınıfına giderken o 9/D sınıfına gidiyordu. Neden dikkat etmiştim? Bilmiyorum.
İlk dersimiz biyolojiydi. Öyle bir sıkıcı geçmişti ki dersin ilk yarısında uyuya kalmıştım. Zil çalınca Aylin yanıma gelerek, "Bengü hadi gel kantine gidelim." dedi.
Uykulu uykulu, "Hı hı geliyorum." diye mırıldandım. Kantine inesiye kadar canım çıkmıştı. Aylin atıştırmalık bir şeyler alırken ben köşede durmuş onu bekliyordum. Gözlerim uykumdan kapanmaya başlamıştı, neredeyse ayakta uyuyacaktım. Gözlerimi kapattığımda bir ses duydum. Barış Erçetin'in...
"Selam, uykulu güzel!"
Gözlerim hala kapalıydı.Bir an boşluğuma gelerek yine o kelimeyi kullandım. "Hı hı..." diye mırıldandım. Barış güldüğü anda gözlerimi açtım. Ben ne demiştim.
Hemen omuzlarımı dikleştirerek, "Kusura bakma, uykumu alamamışım." dedim. Barış gülümsedi.
"Ne kusuru canım sen beni güldürdün." dedi. Ben yanlış mı anlamıştım yoksa o bana canım mı demişti? Zaten kelimeleri hemen başka bir yere çekme huyum olmasaydı şaşmazdım. Aylin elindeki büsküviyle yanımıza geldi ve ilk bana uzattı. Ben büsküviden bir tane aldıktan sonra Barış'a uzattı. Barış, "Teşekkürler. Ama ben çikolatalı şeyler yiyemiyorum." dedi. Üzgün bir bakışı vardı.
Aylin, "Sen bilirsin." diyerek yanımızdan uzaklaştı. İki saniye bile geçmeden bana bakarak, "Bengü!Geliyor musun?" diye söylenerek seslendi. Aylin'in yaptığı imayı anladıktan hemen sonra bende arkasından yavaş adımlar ile ilerledim.
Sınıfa girdiğimizde, Merve yanımıza gelerek, "Konsere gidecek misiniz?" diye sordu.
Aylin, "Belki gelirim." dedi. Ben ise hiç bir şey demeden sırama geçtim. Biyoloji öğretmenimiz gelir gelmez ders anlatmaya devam etti. Ben de yarım kalan uykuma devam ettim...
"Sana ne oluyor, oğlum! Ne işin var burada?" Sıçrayarak yerimden kalktığımda sınıfta bir kavga olduğunu fark ettim. İsimlerini bilmediğim 10-15 kişi sınıfın ortasında toplanmıştı.
Uzun boylu çocuk esmer çocuğu eliyle iterek, "Okul senin mi? Ben sana mı sordum çekil önümden!" diye bağırdı. Anlaşılan iki grupta çok sinirliydi. Bir anda esmer çocuk uzun boylu çocuğun suratına yumruğu attı. Sınıftaki bazı kızlar çığlık atmıştı. Tam kafamı vurup yatacakken gözlerime bir çift mavi göz ilişti. Barış Erçetin. Buradaydı. Esmer çocuğun yanına gelerek "Buğra!" diye bağırdı ve devam etti. "Eren, Murat ne oluyor burda!" Anladığım kadarıyla esmer çocuğun adı Buğra'ydı. Buğra'nın arkasındaki iki kişi de Eren ve Murat olmalıydı. Uzun boylu çocuk Barış'ın üzerine yürümeye başladığında bir anda ayağa kalktım. Boyum kısaydı ama emin adımlar ile kavganın olduğu yere gittim. Barış'ın kulağına doğru bir cümle fısıldadıktan sonra sınıftan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE IŞIKLARI
Novela JuvenilBengü Işık. Babam bana küçükken kızım senin adının anlamı ebedi, sonu olmayan demektir, demişti. İçime öyle bir dokunmuştu ki o an çocuk halimle ben sonsuza kadar yaşayacakmıyım yani, diye sormuştum. Babam gülerek oradan ayrılmıştı... Aradan yıllar...