0.1

202 18 51
                                    

Dünyanın yeterince gaddar olduğunu düşündüğümü söylemeye gerek yok gibiydi. Sevgiyle dolup taştığım anlarda kayboluyordum ki bu çok zordu, ondan gelen sevgiyi taşımakta.
Hayalini kurduğum birçok şeyi yarıda bırakmam gerekecekti belki de, biliyorum bencillik yapmam gerekecekti. Ama mutlu olacaktım, gülümseyecektim, gülümseyecektik.
Ve ben onun kalbinin ateşiyle tutunuyordum hayata. Onun küllerinden doğuyor, onunla yanıyordum.

"Gelecekte etrafa dağılacak olan küllerimizi yakalım mı birlikte?"
💕

Buraya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz,
Zırt pırt yayından kaldırıp tekrar yüklesem de bana kızmayın. :,)
İyi okumalar🌟

18 Ekim 21.02

Hafif kararmaya başlayan ve ufukta çok güzel renkler bırakan havayı izlemek için sahile gelmiştim, bazı şeyler yine takılmıştı aklıma, gözlerime doluyorlardı. 'İyiyim tabiki' diye mırıldandım kendi kendime, evet çok iyiydim, başıma gelen bir sürü şeye rağmen ben hep çok iyi olmaya devam edecektim. Dizlerimi kendime çekmiş ufuğu izlemeye koyulmuşken arkamdan bir ses gelmişti;

"Eflal Hanım?"

"Merhaba, buyur." dedim arka tarafımda bana bakan 20 yaşlarındaki kıza, saçları iki yanına ayrılmış örgülü, sarı saçlı beyaz tenli güzel bir kızdı fakat tanıyamıyordum.

"Mimardınız değil mi, ben sizi sayfanızdan tanıyorum. Çizimlerinizi maketlerinizi detaylıca inceliyorum, ben de burda mimarlık okuyorum ve birkaç çizimim var, yani eğer müsaitseniz bir işiniz yoksa sizin de yorumunuzu almak istiyordum."

"Tabii, müsaitim bakalım." dedim kıramayarak. Kendi bürom ve kendimce büyütmeye çalıştığım bir sosyal medya hesabım vardı ve ilk kez başıma böyle bir şey geliyordu.

Kız gerçekten yetenekliydi, çizimlerindeki birkaç hatayı ona anlatmaya başladım, keskin görüntülerden bahsetmeye başlamıştım ki ağzımı ve burnumu bir parça bez kapatıvermişti.

10 dakika sonra

Hafif gözümü aralamaya çalışıyordum, bir arabanın içindeydim. Bir anda endişeyle yerimde doğruldum ve arka koltuğunda olduğum arabadan şoföre baktım.

"Sen kimsin, ne oluyor?."

"Ulaştığımız yerde öğrenirsiniz hanımefendi, lütfen zorluk çıkarmayın."

"Dalga mı geçiyorsun?" diye baktım adama. Olur beyefendi, burda uslu uslu otururum. Ne var ki bunda kaçırdınız alt tarafı(!)

Adam sadece arabayı sürüyordu, suratıma bakmıyordu bile. Adama saldırsam kaza yapardık, saldırmasam beni nereye götürüyordu?

Adam koltuğa sığamıyordu bile.

Kirli sakallı ve simsiyah saçlı adamın, yüzünde sakalından sonra en çok dikkat çeken şey burnuydu; burnu kocamandı.

Tamam abartmayalım.

"Nereye götürüyorsun beni şimdi?" Sözümün üzerine, dikiz aynasından benimle göz göze gelmeye tenezzül bile etmeyen adama göz devirdim.

"Uraz Bey'e."

"Uraz kim?" Dediğimde cevap gelmemişti. Sinirim bozuluyordu.

Tek kaşımı kaldırıp camın dışına bakmaya başladım fakat camın dışı, kafamda kurduklarım kadar karanlık değildi.

KÖZ KURUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin