iyi okumalar😽🥰🫶🏻
Hazırdım.
Uraz beni malikaneye götürecekti ve nasıl bir ortam olduğunu çok merak ediyordum. Benim şu anlık yalnızca iyileştirme gücü taşıdığımı söylemişti fakat bende başka yeteneklerin de olduğundan emin olduğunu ve yakında ortaya çıkacağını da söylemişti.
Çok merak ediyordum.
Üniversiteyi bitirmiş ve kendime güzel bir büro açmıştım, gayet rahat ve düzenli bir hayatım varken bu olanlar beni geriyordu. Ama yine de mutlu ve heyecanlıydım, adrenalin de gerekliydi sonuçta.
"Hazır mısın?" Odamın kapısı çalındığında, Uraz'dan başkasının gelme olasılığı olmadığını düşünmüştüm.
"Evet, geliyorum." Dedim, kulbu indirdim ve Uraz'ın yanından geçip merdivenlere yöneldim. "Anlaşılan bayağı bir merak ediyorsun," Gülümsememe neden olan cümle Uraz'dan gelmişti. "Evet." Dedim, eş zamanlı olarak başımla da onayladım.
"Baran," Dediğinde, etrafa baktım. Uraz'a döndüğümde telefonla konuştuğunu anlayıp merdivenleri inmeye devam ettim, peşimden Uraz da geliyordu. "Aynen geliyoruz, birkaç turnuva ayarla." Dedi, sesi çok rahat çıkıyordu.
Med moy.
"Ayıp değil mi?" Dedi, kıkırdayarak. Aklımı okuyabiliyor oluşu beni yakında sinir komasına sokacaktı; ki öyle bir koma var mı bilmiyorum.
"Şundan vazgeç artık, takmıyorsun ama harbi sinirleniyorum." Dedim, uyarır tonda. Ufak bir gülüş sergilediğini duymuştum. "Senin engelleyebileceğin bir şey ve ben yapmıyorum, istemsizce iç sesini duyabiliyor ve hatta onunla konuşabiliyorum."
"Oha Uraz!" Dedim, yüzümü ona dönüp ellerimi şaşkınlıkla iki yana açıp.
Derin bir kahkaha atıyor oluşu, beni sinirle soluklanmaya sunuyordu. "Nasıl engelleyeceğim bunu ben?"
"Bunu inan ben de bilmiyorum," Dediğinde, yüzüne aval aval bakmaya başladım. "Böylesi işime geliyor demiyorsun da, bilmiyorum diyorsun." Diyerek, dış kapıya yöneldim. Peşimden tekrar bir kahkaha atıp bana yetişti ve birlikte arabaya bindik.
Araba beş-altı dakika içerisinde büyük ve görkemli bir, malikane dedi ama, saray yavrusunun önünde durmuştu. Arabadan inip incelemeye başlamıştım ki, kolumdan çekiştirildim. Uraz benim şaşkınlığımı atlatıp merakıma yönelmemi sağlama peşindeydi. Peşinden ilerleyip beş katlı 'malikane'ye yöneldik. Kapılar bizim için açılıyordu. Karşımıza geniş bir salon çıkmıştı, biraz kafeterya gibi duruyordu ve çok hoş bir yerdi.
Uraz beni çekiştirdiğinde, merdivenlere yönelip alt kata indik.
Aşağı indiğimde beni derin bir orman havası karşıladı, katın içinde ağaçlar ve bildiğimiz kahverengi orman toprağı vardı. Birkaç bitki daha güzelliğiyle ön plandayken, ilerledikçe iki kişiyle göz göze geldim.
"Bunlar toprak temsilcilerimiz, Arya ve Can." Uraz'ın sözleri gözlerimi ona sabitlememi sağlamıştı. Gururla, göğüs kabarta kabarta konuşuyordu. İkisine de el salladığında, Arya ve Can da ona el salladı. Ben de onlara gülümsedikten sonra Uraz, elimden tutup asansöre ilerletti.
Asansöre girdiğimizde aklım hâlâ Arya ve Can'daydı. Onların yüzleri gerçekten çok güzeldi, Arya turuncu uzun saçlarının etkisine bürünmüş, Can ise köprücüklerinden yanağına kadar uzayan bir bitki dövmesiyle harika bir hava yakalamıştı.
Asansörün kapısı açılırken içerinin sıcağı yüzümü tokatlıyordu.
Uraz elimi tutup beni katın içine soktuğunda, gözlerimin ilk değdiği şey kocaman bir kapsül olmuştu. Bu kocaman kapsülün içi alev almıştı ve içerisinde biri dik bir biçimde ayakları yerden kesilmişti. "O ne yapıyor?" Dedim, Uraz'ı dürterek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖZ KURUSU
Science Fiction"Etrafa dağılacak küllerimiz." Eflal Çakır & Uraz Büyükalp - Başlangıç Tarihi / 28.06.2022 📌 (Yayımdan kaldırılmış, tekrar düzenlemeye alınmıştır.)