1.7

1 1 0
                                    

iyi okumaaallarrr💩
yeni kurgu gelcekkk

Gözlerimi onaylarcasına kırpıştırıp gülümsedim. Uraz'ın merdivenlerden inişini duyuyordum, ne çabuk gelmişti.

"Hoş geldin Uraz." dedi Arya, Uraz'ın elindeki kahveleri alırken.

"Hoş geldin bacanak."

"Hoşbuldum bacanak, hoşbuldum. Nasılsınız napıyorsunuz?" Uraz yanıma oturup yanağıma bir öpücük bırakmıştı ve kahvemi elime vermişti. Nasıl sevdiğimi çok iyi bildiğinden emindim.

"Aynı ne yapalım, dünle ilgili bir sorun çıktı mı?" Can'ın cümlesiyle kaşlarımı çatmıştım. ne sorun çıkmalıydı anlamamıştım.

"Şu anlık yok bakalım, belli olmuyor biliyorsun."

Can anladığını belli ederek başını salladığında Arya atlamıştı.

"Tehlikede değiliz öyle değil mi?"

Soruyla birlikte merakım artıyordu, inadına yapmayacaklarına göre burda dönen bir şey olmalıydı. Uraz kafasını sağa sola sallayıp, "Şu an gerçekten sorun yok ve büyük ihtimalle yakın zamanda bir sorun çıkmaz ama tabi siz her zaman olduğu gibi temkinli olun." dediğinde bu sefer ben atlamıştım.

"Ne olduğunu bana da söyler misiniz?"

"Bebeğim," diye girmişti Uraz söze, "Sen kaçırıldın, geri döndün bir şekilde kaçtın ve biliyorsun ki grubun her üyesi grup için çok değerli. Yakın zamanda kalkışacaklarını düşünmüyorum ama aramızdan birine bir şey yapmak isteyebilirler."

"Malikaneden dışarı çıktığınızı bilmiyordum," dedim Arya ve Can'a bakarak. "Tabiki çıkıyorlar, onları buraya hapsetmedik. Burayı yatılı okul gibi düşün, hem işleri hem eğitimleri sağlanıyor ve istedikleri an dışarı çıkabiliyorlar." Uraz'ın söylediklerine Can ve Arya da onay vermişti.

"Bir gün beraber çıkalım mı diyecektim ben de sana," dedi Arya, kafamı sallayıp onaylamıştım. "Yanınızda biri olacağını biliyorsunuz değil mi?"

Soruyu yönelten Can'a doğru baktım ilk başta, her ihtimale karşıydı biliyordum ama kız kıza takılırken peşimizde bir security boy isteyeceğimizi sanmıyordum.

Yine de yapacak bir şey yoktu.

"Biliyoruz Can biliyoruz." dedim.

Uraz'ın telefonu çalıyordu, "Efendim Baran," diyerek açtı. "Tamam geliyoruz."

"Millet, hazırlıklar tamammış biz gidiyoruz." dedi Uraz elimi tutup.

"Tamamdır bacanak, yukarıda görüşürüz."

Uraz ile asansöre bindik en üst kata çıkmak için, aklıma takılan bir şey vardı. "Turnuvalarda benim bir şey yapmam gerekecek mi? Yani ben de onlar gibi kendimi gösterecek miyim?"

"Bebeğim şimdi bu turnuvadakilerin gelişim düzeyleri var. Yenilere genelde altyarım yani yarımın altı deriz, onlar daha çok yeteneklerini öğrenip ufak alıştırmalar yaparlar, genelde ruhları kenetli olmayan tayfadır ve ufak ufak alışmaları için eğitimler verilir. Yarımlar eğitim odaklı değil genelde yeteneklerini kullanma, pratik yapma konusunda gelişim gösterirler fakat onları dışarıdaki müsabakalara çıkarmıyoruz. Üstyarımlar yani mantıken yarımın üstü olan tayfa da müsabakalara çıkabilen tayfa oluyor. Yeteneklerinin büyük çoğunluğuna hakim ve pratiği bol yapmış oluyorlar."

"Sanırım bir de tam düzeydekiler var." dedim asansörün kapısı açılmıştı ve biz turnuva bölgesindeki yerimize geçiyorduk.

"Tam düzey dediğimiz pek yok, daha doğrusu kimse ötekinden çok çok daha güçlü değil. Mesela ben de ateş temsilcileri gibiyim, güç olarak bir üstünlüğüm yok. Sadece adım lider yani herkesle arkadaş gibiyim biliyorsun zaten."

"Müsabaka olayı ne peki?" dedim, çok soru soruyordum ama daha soracak kattrilyon tane soru vardı kafamda. "Ayda bir düzenliyoruz ve üstyarımlar yeteneklerini birbirlerine karşı kullanıyorlar yani bir tür zarar verilmeyen savaş.. Imm turnuvanın büyüğü diyebiliriz."

Kafamı anladığımı belirtir anlamda sallayıp turnuva alanına doğru bakmaya başladım. Tribünlere yerleşiyorlardı.

"Evet hoşgeldiniz," Barandı bu konuşan, turnuvada sunan o oluyordu sanırım hep. "Vakit kaybına gerek olduğunu düşünmüyorum başlangıcı ışık temsilcilerimiz Alp ve Miray ile yapalım."

Hatırlıyordum da geçen seferinde çok iyilerdi, merakla bekliyordum.

Önce bir anda tüm alandaki ışıklar sönmüş etraf kararmıştı, saat daha sabah saatleriydi fakat turnuva alanında pencere bulunmuyor hatta fazlaca korunaklı bir alandı.

Ardından bir parmak şıklatma sesi duyuldu, tam ortada ufak bir ışık vardı. Miray avucunda ufak bir ışık taşıyordu, karşısında Alp dikiliyordu. Alp işaret parmağını bu ışığa doğru uzatıp içinden bir parça ışık aldı ve bir yöne doğru uzattı işaret parmağını. Işık o önde ilerleyip bir süre sonra havada asılı kalmaya başlamıştı. Bunu 5 kez yapmıştı ve Miray'ın avucundaki ışık azalmamıştı.

Miray bu sefer öteki avcunu ışığa doğru yaklaştırıp hafif geri çekti, ışık genişlemişti. Bir kez daha aynısını yapıp ışığı yukarı doğru attı avuçlarından. Işık yukarı çıkarken kendisinden birkaç parça attı oraya buraya ve en son tepeye ulaştığında biraz göz olarak un ufak şekilde renkli ışıklar halinde aşağı doğru yayıldı ve yaptıkları ışıklar kaybolurken alanın normal ışıkları yandı.

Çok, çok iyiydi.

Herkes alkışlarken ben de alkışlamıştım, hayran kalmıştım.

"Miray'ın yarıma geçmesine çok az kaldı. Alp de yarımda ve ikisi beraber çok iyiler." dedi Uraz, onaylarcasına başımı salladım.

"Gerçekten iyiler."

"Teşekkür ederiz arkadaşlar, sırada ateş temsilcilerimiz var. Melisa, Caner ve Sare sizi buraya alayım." Baran'ın konuşmasıyla ateş katında gördüğümüz üç kişi tribünlerden aşağıya indi.

"Gösterin kendinizi." diyerek alandan ayrıldı Baran.

Caner'in avuçlarında ateş parçaları belirdikten sonra birini Melisa'nın ötekini de Sare'nin göğsünün üzerine yerleştirdi. Kızların tüm vücudu bir anda alev topuna dönerken Sare'nin parmak şıklatmasıyla az önceki tüm ateş etrafa saçılmıştı. Tribünlerin koltukları, kenardaki masalar, sandalyeler her şey alev almıştı.

Bir şeylerin ters gittiğinin düşünüyordum.

"Ters bir durum mu var Uraz?" dedim sadece ikimizin duyabileceği bir ses tonuyla.

"Hayır bebeğim, izle." Söylediğiyle alana odaklandım. Üçü el ele tutuşmuş ve gözlerini kapatmışlardı. Birkaç saniye içerisinde alevler gözden kayboldu ve yanık izleri ortalıktan silindi, her şey normal haline dönmüştü az önce yanmamış gibilerdi.

"Teşekkür ederiz arkadaşlar harikaydınız." Yine alkışlar kopmuştu elbette. "Şimdi afet temsilcilerimizden Asya'yı alana davet ediyorum. Göster kendini Asya."

Asya yukarı doğru bakıyordu. Herkes gözlerini yukarı çevirdiğindeyse tavanda bulutlar olduğunu görmüştük. Asya'nın ayak ucuna çakan şimşekle tüm yürekler ağızlara gelmişti. Biraz sonra Asya yağmur yağdırmaya başlamıştı. İnanılmaz derecedeydi benim için, bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu.   Biraz sonra bulutlar gittiğinde alan tamamıyla su içerisindeydi. Asya eğilip parmaklarını suya değdirdiğindeyse su yavaş yavaş kayboldu ve her yer yavaş yavaş kurudu. Yeniden alkış koptuğunda Asya teşekkür edip oturdu.

"Evet arkadaşlar Asya'ya teşekkür ediyorum ve turnuvayı burada noktalıyorum. Üç gün sonra müsabaka olduğunu unutmayın lütfen, herkese teşekkürler ve güzel günler." Baran'ın sözleri ardına ufak bir alkış kopmuştu ve herkes ayaklanmış yola girmişti.

"Hadi artık bebeğim, biz kaçalım."

🤍

oy vermeyi unutmayın cocumlar,
yeni bölümde görüşürüz
baayysyss.

KÖZ KURUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin