merhabaa!
iyi okumalar⚡"Günaydın!" Dedim 'ı' yı uzatarak, mutfağa girer girmez.
"Günaydın güzelim." Bir yandan salamları ince ince doğrarken, alnıma bir öpücük bırakmıştı.
"Bugün Malikane'ye gidelim mi? Hem Arya'yı da özledim biraz vakit geçiririz." Dedim, kabul etmesini dileyerek.
"A evet ben de onu diyecektim. Birkaç işim var orada, bugün turnuva da var zaten. Seni evde tek bırakamam." demesiyle başımı sallayıp kahvaltımı etmeye devam ettim.
"Eflal," gözlerimi gözlerine çıkardım, "bizimle ilgili ne kadar şey hatırlıyorsun?"
Düşünmeye başlamıştım, günlüğü fazla okumamıştım -daha doğrusu fırsatım olmamıştı- sadece birkaç anıdan ibaret hafızam vardı şu an bizimle ilgili.
"Sana çikolata yedirmek istediğimde sevmediğini falan, bir de birkaç sahil yürüyüşünü... Onun dışında çok bir şey yok aklımda, günlüğü okumam lazım." dedim, saçlarını karıştırıyordu. "Bu akşam alayım seni, ufak bir tatile gidelim. İster misin?"
"Ay, olur tabii." dedim sevinçle.
"Güzel o zaman şöyle yapıyoruz, kahvaltımızı edip yukarı çıkıyoruz ve birkaç eşya alıyoruz yanımıza. Malikanede işimiz bitince direkt gideriz." dediğinde gözlerimi onaylama anlamında kapayıp açtım. Neyi sevip neyi sevmediğimi çok iyi biliyordu.
"Uraz, o günlüğümüz varya onu sen okudun mu?"
"Maalesef bebeğim," deyip ağzına ufak bir parça ekmek attı. "yanımdayken okutmuyordun zaten, sen gidince de ben dayanamam diye okuyamadım."
Ufaktan kendimi kötü hissetsem de bir suçum yoktu, masanın üstünden Uraz'ın elini tuttum.
"Hepsinin geride bırakacağımıza eminim, yanıma alayım kampta beraber okuruz olur mu?" dediğimde ufak bir tebessüm atıp başını salladı.
Onu çok kırdığımın farkındaydım ama benim de suçum yoktu, bu olanlar benim isteğim doğrultusunda yaşanmamıştı.
26 Ekim, 11.06
Eşyalarımın olduğu çantayı sırtıma atıp Uraz'ın odasının önüne geçtim. Kapıyı tıklatıp 'gel' sesini duyduğumda içeri girdim.
Uraz siyah bir pantolon üzerine haki yeşili bisiklet yaka bir sweatshirt giymişti ve bu renk ona çok yakışıyordu. Kolundaki gümüş saati çok güzeldi. Bir şey arıyor gibiydi.
"Ne arıyorsun?" dedim etrafa ben de istemsizce bakıyordum. "Az önce siyah montum vardı bir yerlerde, şimdi bulamıyorum."
Etrafa baktığımda ilk bakışta dolabın açık tarafında askıdaki siyah montu seçmiştim.
"Hadi gözün görmüyor burnunun delikleri de mi görmüyor?" dedim, gülerek. Dolabın içindeki montu alıp Uraz'a giydirmek için açtım iç kısmını. Kollarını birlikte sokup montu üzerinde düzeltti.
"Bundan sonra hem gözlerimle hem burun deliklerimle hem de kulaklarımla bakarım Efo." deyip ufak bir kahkaha attı.
Benim altımda kahverengi hafif bol bir pantolon ve üzerimde krem rengi bir sweatshirt vardı. Montumu aşağıdaki portmantodan alacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖZ KURUSU
Science Fiction"Etrafa dağılacak küllerimiz." Eflal Çakır & Uraz Büyükalp - Başlangıç Tarihi / 28.06.2022 📌 (Yayımdan kaldırılmış, tekrar düzenlemeye alınmıştır.)