pırıllltııı
iyi okumalaee
Gözlerimi, yüzümü esir alan dolunay ışığıyla tekrar yumdum. Uraz'la ilk o çiçeği iyileştirirken olan olayları düşündüm, aynı oradaki gibi yeniden hissettim.
Bana yardım et,
Lütfen..
Beni ona götür..
Dolunay'ın ışığı artık sadece yüzümü değil, tüm bedenimi esir almıştı. Yüzüme hafif bir esinti değerken açtım gözlerimi, camın olduğu kısım genişlemiş bana bir çıkış yolu olmuştu. Kafamı çıkarıp etrafa baktım, kimse
yoktu. Yüksek ihtimalle herkes ön taraftaydı ve ben bodrumdayım diye buraya koruma koymamıştı.Hızla açılan yolu geçip çitlere ulaştım, fazla yüksek olmadığından da üstünden atlayıp çıktım evin bahçesinden.
Ay ışığı önüme bir yol olmuştu, hızla koşmaya başladım açılan yolda.
Gel.
Bu sesin beni çağırdığı ve ışığın olduğu yola doğru sürekli koşarken, bazen de dolunaya kayıyordu gözüm. O ihtişamlı yapısının altında bir p*ştluk yatıyordu sonuçta.
Yaklaşık 7-8 dakika koştuktan sonra karşıma bir asfalt yol çıkmıştı. Önümde bir araba durduğunda kapıyı direkt olarak açtım ve arabaya bindim.
"Sonunda be kızım." Diyerek, kollarını bana dolayan Uraz'a sıkı sıkı sarıldım.
"Mal, kaç gündür ne b*k yemeye beni o herifin yanında bekletiyorsun?"
Gülümseyip kollarını bedenimden ayırdı ve ellerimi ellerinin içine sakladı. "Sana bir şey yapamayacağını bildiğim için fazla tedirgin olmadım. Ama bu sırada grubu riske atamazdım, biliyorsun. En iyisi beklemekti, şu iki gün bile sensiz çok zor geçti ama acısını çıkaracağım elbet."
Göz devirdiğimde haklı olduğunu biliyordum.
"Ben seni o gün vuruldun sandım." Dedim, gözlerinin içine bakarken. "Beni o kadar kolay kaybetmezsin sevgilim."
Kafamı omzuna yaslayıp, saçlarımın arasına öpücük bırakırken huzurluca gülümsedim. İhtiyacım olan tek şey buydu işte; sevgi barındıran şefkat duygusu.
Ve bu Uraz'da fazlaca vardı.
26 Ekim 01.30
Vücudumun sıcak suyla rahatlayışından sonra duşakabinin kapağını itekledim ve bornozuma sarıldım. Şu hissi iki günde öylesine özlemiştim ki anlatamam bile.
Terliklerimi ayağıma geçirdiğimde bir yandan da bornozumun bel kısmındaki bağı düğümlüyordum.
"Saçlarını kurutalım Efocik," huzur dolu ses kulaklarımı karış karış dolanırken gülümsedim ve aynanın önüne geçtim.
Birkaç saniye içerisinde kurutma makinesi çalışmış ve dakikalar içinde saçlarımın büyük çoğunluğu kurumuştu.
Gerisi salık kalacak ve öylece kuruyacaktı çünkü öyle seviyordum.
"Uyumak ister misin?" Yüzümü Uraz'a dönüp başımı olumsuz anlamda salladım. "Önce bir şeyler mi yesek?" Dediğimde, başını salladı ve elimden tutup beni sürüklemeye başladı. Banyodan çıkıp odaya girdiğimizde beni gardırobun önünde bırakmıştı.
"İki dakika içerisinde hazır ol, içeri gireceğim." Dediğinde istemsiz kıkırdamıştım.
Kapıyı kapatıp çıktığında bornozumu çıkarıp giyinmeye başladım. İç çamaşırlarımı giydikten sonra elime geçen gri tişörtü kafamdan geçirdim. Siyah eşofmanı tam ayaklarımdan geçiriyordum ki Uraz'ın sesini duymuştum.
"Üç," dediğinde tek ayağımı geçirmiştim.
"İki," dediğinde de diğer ayağımı zorla eşofmana soktum.
"Bir!" Diyerek içeri girdiğinde tam olarak hazırdım. "Yırttın, hadi yine iyisin." Dedi kıkırdarken. Dil çıkarıp yanından geçtim ve aşağı kata doğru inmeye başladım.
Mutfağa doğru ilerlerken gözüme koltuklar çarpmıştı. Kırık beyaz L koltuk gelmişti eskisinin yerine. Tüylü halı kendini ince ve modern bir halıya bırakmış, orta sehpa ahşap ve demir bacaklardan yapılmıştı.
"Burası niye böyle değişti?" Dedim Uraz'a dönüp.
"Kan aktı biraz. Ben de senin görmeni istemedim doğal olarak. Güzel olmamış mı?"
"Yok hayır, aksine çok beğendim." Burası gerçekten çok güzel duruyordu.
"Teşekkür öpücüğümü isterim artık," diyen Uraz'a döndüğümde, göz kırpıp mutfağa girmişti.
Ben de adımlarımı mutfağa çevirdiğimde hazırlanmış masaya yerleştim ve yemeye başladım. Yaklaşık yarım saat sonra kalkmış, bulaşıkları makineye doldurmuştuk.
"Hadi gidelim," diyen Uraz, elimi tutup beni yine sürüklemeye başlamıştı.
Odama girdiğimizde ikimizi birden yatağa fırlatmış gibi bir şey olmuştu. "Senin her şeyini özledim." Dedi, kısık çıkan sesiyle. Yüzünü görmemi sağlayan tek ışık kaynağı gökyüzünün parlak olmasıydı.
Göz gözeydik.
"Sana çok aşığım kızım." Dedi, nefesi tüm yüzüme vururken.
Yumuşacıktım.
"Sevgim her zerremi esir aldı. Ruhuma hapsolan kutsal bir kadınsın ve ben sana çok aşığım." Dedi yeniden, kısık sesiyle.
Onu sevdiğimi gerçekten hissediyordum.
Kokusu burnuma dolarken, mayışma ve rahatlığın etkisiyle uyku iyice bastırmıştı.
Son son kulaklarım onun sesiyle dolarken, gülümsememe yetecek bir cümle beni mest etmişti.
"Ve benim sana olan sevgim, Ay'a olan düşmanlığıma nefes bile aldırmaz."
🖤
Eflal biz ölelim kanka
Bu hayatı sen yaşıyosunyıldız yıldız pırıltııı🌟🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖZ KURUSU
Science Fiction"Etrafa dağılacak küllerimiz." Eflal Çakır & Uraz Büyükalp - Başlangıç Tarihi / 28.06.2022 📌 (Yayımdan kaldırılmış, tekrar düzenlemeye alınmıştır.)