1.1

49 6 140
                                    

Selamün aleyküm
arkadaşlar

Yanımda hissettiğim kıpırtı ve güneşin verdiği rahatsızlıkla gözlerimi yavaşça açmaya çalışırken üzerimde bir ağırlık olduğunu hissediyordum. Esnemek için oturur pozisyona gelecekken Uraz'ın kolu buna engel olmuştu.

Camış.

"Kalk lan, günaydı." Dedim, bir yandan bedenine yumruklarımı indirirken. Huzursuzca kıpırdanıp yüzünü öte tarafa döndüğünde ona sinirli bakışlarımı -görmese de- yönlendirdim ve yavaşca yere indim.

Tabiiki tüylü terliklerimi giydim.

Banyoya girdiğimde diş fırçası bulunan kutumsu bir zımbırtı gözüme çarpmıştı. İçindeki diş fırçasını aynanın önüne bıraktım ve içini suyla doldurdum.

Su bir anda kutunun alttan itilmesiyle yüzümle buluşurken, refleks olarak geri çekilsem de tüm su yüzüme boca olmuştu.

Uraz ise kahkaha atıyordu.

"Ya Uraz! Kaşınma." Dedim, zorla bulduğum havluyla yüzümdeki suyu almaya çalışıyordum. Havluyu yerine astıktan sonra odaya baktığımda Uraz ortalıkta görünmüyordu.

Bir yerleri tutuştu kesin.

Aynen canım.

Odadan yavaş yavaş çıkarken, aklıma odasına girmiş olabileceği gelmişti.

Adımlarım odası tarafındayken de kapının aralık olduğunu fark etmem uzun sürmemişti.

O değil de sen adamı neyle döveceksin?

Yumruk?

"Aslanım benim, yürü be!" Uraz'ın sesi kulaklarıma dolarken, odasında olduğuna emindim. Bu adam harbiden iç sesimi duyuyordu anasını satayım.

Günaydın evladım.

"Günaydın güzelim." Dedi Uraz, önümdeki kapıyı ardına kadar açarken. Sinirle soluk verirken, ellerimi bedenimden aşağı sarkıtıp bıkmışlık ifadesi takındım.

"Good morning, good morning."

"İngilizce desen var," Dediğinde istemsiz kıkırdamıştım. Kaşlarım, 'ayıpsın' tipiyle kavis alırken gülümsemesi yüzüne daha güzel bir haliyle yayılmıştı.

"Hadi kahvaltı yapalım." Dedi, yanımdan geçerken.

"Beni ıslatma cezası olarak kahvaltıya menemen hazırlayacaksın."

"Emredersin hanımım." Dedi, kıkırdarken.

Heh, böyle yola gel koçum.

"Eflal boş yere içinden konuşuyorsun, duyuyorum diyorum." Dediğinde saçını çektim. "Benim engelleyebileceğimi söyledin, nasıl yapacağımı söylemedin. Bir de gelmiş bana suç buluyorsun."

"Ya kızım nereden bileyim ben, bu senin hissiyatınla ilgili bir şey." Dediğinde, oflamıştım. Ben nasıl yapacaktım ki bunu?

Konuşa konuşa mutfağa gelmiştik. "Hadi bana menemen yap."

"Emredersiniz hanımefendi." Dedi, tezgaha ilerlerken, ben ise masaya oturmuştum. "Ee ben ne yapacağım?" Dedim, sıkıntıyla. "Onu da ben mi söyleyeceğim?"

KÖZ KURUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin