2.2

3 1 0
                                    

arabanu sür soğuk
soğuk arlıktaa
pırıldddııı🌟🌟🫶🏻😭


"Günaydın yavrum." Gözlerime gün ışığı çarparken yan tarafımdan gelen Uraz'ın sesiyle güneş ışığına rağmen gözlerimi açmaya çalıştım, kollarımı iki yana açıp bir güzel esnemiştim.

"Günaydın." dedim 'ı' yı uzatarak.

"Güzel uyumuş gibisin." dediğinde başımı salladım. "Senin koynunda uyumak da çok güzel." dedi konuşmamı beklemeden.

Ufak bir kahkaha attım ve oturmaya çalıştım. "Öyledir benim koynum."

O da yanımda doğrulup şakağıma bir öpücük bıraktı, kafasını benden ayırdığında ben de onun şakağına bıraktım bir öpücük.

"Hadi sen bi elini yüzünü yıka, ben de buranın görevlisini arayayım kahvaltıyı getirsin." dedi bir yandan merdivenlere gidip beni de çekiştiriyordu. "Tamam." dedim onunla aşağı inerken.

Banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım, üzerimde Uraz'ın tişörtü, içimde de sadece iç çamaşırım vardı. Urazın tişörtü yine dizlerimin bir karış kadar yukarısındaydı, elbiseymişcesine takılıyordum.

Ben gerçekten mutluydum, önceki; daha doğrusu hastaneden sonraki hayatım monoton bir çalışma ve ev hayatıydı, sıkılıyordum, hep aynı şeyleri yapıyordum. Bazen bazı arkadaşlarımla dolanıyordum sadece, kendi telefonum büyük ihtimal evdeydi ve beni arayan belki müşteriden başka kimsenin olmadığına neredeyse emindim.

Bilmiyorum bazen Uraz'a bu kadar çabuk alışmamı sorgulasam da şu an mutlu olduğumu bildiğimde daha da mutlu olmak istiyordum, Uraz ile önceden de mutlu olduğumu hatırlıyordum, onu önceden de çok sevdiğimi, hayatımın merkezine koyduğumu hatırlıyordum. Alışmamdaki hız bazen düşüncelerime yük olsa da mutluydum, artık düşünmek istemiyordum.

"Eflal iyi misin?" kapının tıklanmasıyla sıyrıldım düşüncelerimden, iyi olduğumu belirttiğimde kahvaltının geldiğini söylemişti.

"Çıkıyorum şimdi." Banyodan çıkıp bakındığımda masa bahçeye havuzun yanındaki açık oturma alanına kurulmuştu, akşamleyin  pek bakmamıştım ama burayı çok beğenmiştim.

Uraz'ın yanındaki yerimi aldığımda çayımı koyup şekerimi atmıştı. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim Efom," ağzına bir parça peynir attı. "Bu aralar sürekli bir şeyler düşünüyorsun. Ben de öğrenebilir miyim, sakıncası yoksa? Çünkü benden bağımsızlaştığında sana zarar vermişim ve beni cezalandırıyormuşsun gibi hissediyorum." dedi, ses tonu bir çocuğun annesine arkadaşlarını şikayet etmesi gibiydi, bunun için ufak bir kahkaha atıp tek elimle yanağını sıktım.

"Ya senlik bir şey yok da , ne bileyim sanki sana fazla hızlı alışmışım fazla hızlı güvenmişim gibi geliyor bazen. Bilmiyorum iyi mi kötü mü, zamanla göreceğiz."

"Pişman olmayacağından ben eminim ve bunu sana da göstereceğim. Sana zaten zarar istesem de veremem biliyorsun, bu yüzden korkma." dedi sakin ve yumuşacık bir ses tonuyla. "Kahvaltıdan sonra yapmak istediğin bir şey var mı?"

"Havuza tekrar mı girsek?" dedim, otuz iki dişimi gösteriyordum bir yandan.

"Gireriz yavrum." dediğinde yine sırıtmaya devam edip şımarıkça ufacık dans ettim.

"Dün gece dediğinde ciddi miydin bu arada? Yoksa benden gizli içtin de sarhoş mu oldun?" dediğimde ufak bir kahkaha atıp başını olumsuz anlamda salladı.

"Sarhoş olmadım Efo, ciddiydim tabiki." dedi.

"Hala çok şaşkınım." deyince yanağıma bir öpücük bıraktı. "Sakinleştirme yolları biliyorum, istediğin kadar şaşkın olabilirsin." dediğinde dudaklarıma kayıyordu gözleri.

"Pis sapık(!)" dedim gülümseyerek.

"Dedi önceden ellerini götümden ayırmayan Eflal." dediğinde göz devirdim, hatırlıyordum. Bazen beraber kaldığımızda o mutfakta ya da bir yerlerde bir şey yaparken koşa koşa gidip götüne otuz beş şaplak atıyordum ve mıncıklıyordum.

Ne yapayım yumuşacık.

"Aman, her şeye de lafın hazır." dedim bilmiş bilmiş.

"Telefonum çalıyor galiba." dedi, bir yandan dikkatlice dinlediğini belli ederken. Yerinden kalkıp içeri doğru gitti ve açıp kulağına yasladığında yavaş yavaş yanıma geldi.

"Saçmalama oğlum, nasıl kaçacak a*ınakoyayım? Her yeri yara bere içinde." Elini alnına vuruyordu bir yandan.

"Korumalar ne bok yiyorlardı Baran o zaman, oraya on tane adam diktik. Boşuna mı diktik?!" Sinirlendiği belliydi, sanırım depodakilerden biri kaçmıştı.

"Baran, s*ktirme bana belanı Baran. Ben bir 3-4 saate gelirim o iti bul Baran."

"Işın tak gözüne o zaman a*ına koduğum!" Ne güzel küfrediyor gönlümün paşası kalbimin efendisi.

Sinirle telefonu kapatıp masanın üzerine baktığında ne olduğunu soracağımı anlaması için yüzüne baktım.

"Kuzey kaçmış." dedi bir anda.

"Ötekiler?" dedim, gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. "Ötekiler duruyor da kimse bir bok bilmiyor!"

"E koruma var bir sürü, hiç yoksa Baran dikiliyor kapıda sürekli." dedim, ne saçma bir durumdu.

"Ateş sesi duymuşlar."

"Dışarıda adamı var o zaman." dememle başını salladı.

"Beklemeyelim gidelim o zaman." dediğimde başını salladı. "Eflal," dedi ayaklandığımda. Merakla yüzüne bakmaya devam ettim. "Her zaman dikkatli olacaksın, ben yoksam da yanında Baran her zaman olacak, bir şekilde yanında biri olmalı. Ve ben zaten her zaman yanında olacağım." dedi, alnıma bir öpücük bıraktı sonra.

"Tamam," dedim, başımı güven vermek istercesine sallarken. "Nasıl güvende olacaksak öyle davranırım."

Kollarını gülümseyerek bana sardı, güvenmek başka bir histi, güvende hissetmek bambaşka.

Eşyalarımızı toplayıp yola çıkmıştık, Uraz endişeli ve sinirli yahut gergindi. Belki de hepsiydi.

"Malikanede kalalım diyorum bir sakıncası var mı senin için?" dediğinde olumsuz anlamda başımı salladım. "Kalırız sorun yok da bu sefer grup da tehlikede olmaz mı?"

"Onların ne olduklarını bildiği güçleri var, kendilerini koruyabilirler. Sen gücünü bilmiyorsun, nasıl kullanacağını bilmiyorsun, savunmasızsın." dediğinde başımı salladım.

Harbi benim gücüm ney bilmiyordum.

Uraz'ı sakinleştirmek için radyodan müzik açtım ve eşlik etmeye başladım, yol zaten uzundu ve uzun bir süre sohbet ede ede geçirdik yolu.

uraz asko sakin mi olsan
cok gerginsin

bu cocuk cok düsünceli

pis kuzey

pırıltı atınnnn🫶🏻😽😭💗😭💗😭

KÖZ KURUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin