0.3

61 11 160
                                    

Güneş bize doğacaktı bir gün, biliyordum lakin beklemek o kadar güç geliyordu ki bazen tükendim sanıyordum.
Gönlümde biriken damlalar gözlerimden gelirdi o günlerde, her insan acı çeker ama her insanın hani acıyı tadışı başkadır. Ve ben en büyük acıyı, kalbimdeki yuvasını öldüren o adam yüzünden çekmiştim. Acı büyüdükçe yangısı da büyüyordu, kalp ağrıyor göğüs kafesini sızlatıyordu.

-okumaya başladığınız saati bırakabilirsiniz.🌟

İyi okumalar;

*

19 Ekim 08.21

Rahatlaşmış bedenimi yataktan zor da olsa ayırmıştım. Dün akşam Urazla detaylıca konuşmuştuk, intikam plan vs. ve işin sonunda bugün önemli gibi görünüyordu. Umarım sözünde dururdu. Yatağın yanındaki tüylü terliklerime uzanıp ayağıma geçirdim ve ayağa kalkıp banyoya girdim.

Banyo işlerimi halledince dolaba ilerleyip gri bir eşofman altı, siyah ince bir kazak ve temiz iç çamaşır alıp tekrar banyoya girdim ve üzerimi giyinip yeniden odaya attım kendimi. Rahat giyinmeye aşık bir insandım. Tüm makyaj anlayışım rimel ile dudak nemlendiricisinden ibaretti ve süslenmeyi sevmiyordum ya da sevmek istemiyordum, bazen heveslensem de beceremediğimden vazgeçiyordum zaten.

Bileğimdeki siyah tokayla kestane rengi saçlarımı tepemde topuz yaptım. Aynanın karşısına geçip kendime havadan bir sabah öpücüğü attım ve yavaşca odadan çıktım.

Yavaşca ardında Uraz'ın odası olduğunu düşündüğüm kapıya doğru sessizce ilerlemeye başladım. Kapının kulbunu indirip kafamı içeri doğru soktum ve evet, uyuyordu.

Umursamadan kapıyı kapadım, birazcık sesli şekilde kapatmıştım hatta uyansın diye, neyse bu önemli değil. Aşağı kata inmeye başladım, mutfağa girip bir bardak su almıştım.

Kaçırıldığımın, zorla burda tutulduğumun farkında olarak bence fazla rahat hareket ediyordum. Ne bileyim garipti işte, yabancı hissettirmiyordu ama bir o kadar da yabancıydı her şey bana. Uraz beni o çiçeğe götürdüğünde ellerimi tutmuştu, yabancı eller değil gibiydi. Uraz'ın gözleri yabancı değil gibiydi.

Biraz sonra adım seslerini duymuştum.

"Günaydın fıstık." Dedi, yüzündeki naif gülümsemesiyle mutfağa girerken. Kelimeye çok da takılmadım ve bardağı tezgaha koydum. "Günaydın."

"Sabah uyandığımda seni görmeyi çok özlemişim biliyor musun?" Dedi ve sandalyeyi çekip yerleşti masaya. Ben ise hâlâ söylediklerine anlam yüklemeye çalışıyordum.

"Derken." Dedim, çaydanlığı elime almış çayları dolduruyordum.

Yüzü biraz düşmüş gibiydi.

Onu gerçekten zerre kadar hatırlamıyorum ve bunun onu üzdüğünün farkına varıyordum.

"Ben gerçekten özür dilerim ama hiç hatırlamıyorum Uraz." Dedim, sesimdeki hafif üzüntü tınısını belli ederek.

"Neyse Eflal, elbet hatırlayacaksın. Hatırlamazsan bile bir yolunu buluruz. Şu an rahatına bak ve kendini burda kötü hissetme, benim olduğu kadar senin de evin burası." Dedi, gülümseyişi yüzüne yayılmıştı. Biraz yapmacık gibi dursa da sanırım benim de üzüldüğümü anladığından, üzülmemem için yapıyordu.

Çok düşünceliydi ve bu çok güzeldi.

"Bu arada Koray'a söylemiştim, dün gece gidip aldılar eşyalarını. Senin odanın yanındaki oda geniş, benim çalışma odam ama zaten pek kullanmıyorum, her şey temiz ve yeni. Masa falan da var yani istersen oraya yerleşebilirsin, istemezsen başka odalar da var." dedi yine tebessümle.

KÖZ KURUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin