Havalar hala soğuk, dışarıda kar ve yağmur var. Buralar da kafeler çok fazladır, çayla beraber canlı müzik yapan yerler vardır. Agâh ve papatya ile dışarıdayız, af edersiniz ama kıçımız donuyordu. Çarşı merkezinde öylesine oyalanıyoruz, bir arkadaşımız aradı daha doğrusu agâh'ın arkadaşı, bizi bir kafeye çağırdı "sultan" kafeydi sanırım gitmiştik ilk kez girmiştim oraya her yer karanlıktı, insan sesleri yoğun belli içerisi çok kalabalık. Agâh kalabalıktan nefret eder, neyse girdik. Arkalara doğru yürüdük loş ışıklar var, yanarlı dönerli. Önümü zor görüyordum ki tam o esnada bir basamağa takılmış düşmek üzereyken, bir film gibi arkadan çalan müzikle beraber agâh elimi tutup, düşmemi engellemişti. Göz göze gelip gülümsemiştik. O gün arkadan çalan şarkının bize ait olmasını, her çaldığın da sadece ikimiz için olmasının kararını almıştık.. Ilk şarkımızı seçmiştik. Biraz kafede oturduktan sonra evlerimize gitmek için yola koyulmuştuk, dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur devam ediyor, minibüsler gelmek bilmiyordu. Ellerim soğuktan uyuşmuştu, agâh üşümüyordu soğuğa karşı çok dirençliydi, o yüzden yazlardan hep nefret ederdi. Ellerimi sakince boyunun oraya uzatmıştım, ısınmaya çalışıyordum. Neyse ki bir süre sonra evlerimize ulaştık, agâh yanılmıyorsam evine gitmişti, peki ya bu kokunun bura da ne işi vardı? Tabiki de burada olacaktı kokusu, ellerimi boynuna uzatmıştım tüm koku benimle beraber eve gelmişti. O gece evin içinde sevgilimin kokusu diye koklaya, koklaya gezmiştim. Ellerimi asla yıkamak istemiyordum, bir koku ancak bu kadar bir ten ile uyumlu olabilirdi. Yada aşıksan zaten herşey çok güzeldi, o gün günümüz güzel geçmişti, uyku vakti gelmişti.
Güzel uykular rüyanda hep beni gör sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOŞÇAKAL SEVGİLİM
Non-FictionYarım kaldı sandığım hikayenin belki de tamamının bu olması ürkütücü