Gerçek bilinmemeli.

2.4K 212 21
                                    

      Larissa kara zindana inen merdivenleri Arthur'la birlikte ağır ağır iniyordu. Kraliçe onu yine huzuruna kabul etmemişti. Ona gerçeği söyleyememek canını sıkıyordu. Kraliçe Freya onun annesi gibiydi ve onun bir melez olduğunu bilmeliydi. Dün babası ile bunu uzun uzun konuşmuşlardı.

     Gerçeği önce Freya bilecek. Sonra vampir Kral'a açıklanacaktı. Hemen inanmayacaklarını biliyordu. Bu yüzden Owen konseyin toplanmasını isteyecek ve bütün konsey üyeleri ve iki halkın önünde soy tozu ile Larissa'nın babası olduğunu kanıtlayacaktı. Sonra... Larissa gülümsedi. Sonra Robert'la aralarına hiçbir şey giremezdi.

      Zindan kapılarından birine gelip durdular. İçeride sadece üç melez cadı vardı. Diğerleri de ayrı ayrı diğer bölümlere konmuştu. Larissa onları niye görmek istediğini bile bilmiyordu. Neyse ki Kraliçe sorgulamamış ve Arthur'la inmesine izin vermişti. Hope da onlarla birlikteydi. Daha önce ki gibi hazırlıksız olmamaları için Kraliçe bütün cadıların silah taşımasını istemişti.

      Depodan rahat taşıyabilecekleri silahları alacaklardı. Durdukları kapının yanına Melezlerden biri yaklaştı. Larissa'yı iyice süzdü.

      "Sen bizden değilsin. İblis bile olabilirsin ama bizden değilsin." Dedi.

      Yanında Arthur ve Hope olmasa. Hayır sizdenim, sadece insan değil. Vampir Meleziyim diyecekti. Kendini tuttu. Bunu daha Hope'a bile söylemedi. Öncelik anne gibi bildiği Kraliçedeydi.

      "Onlarda da tılsımlar işe yarıyor değil mi?" Dedi Hope. Sesi titriyordu sanki.

      "Evet, merak etmeyin bir şey olmaz." Larissa'ya döndü. "Sana söylediğini kafana takma. Annemler konuşurken duydum. Bazen zor anlarda cadılar güçlerini daha fazla kullanabilirmiş." Dedi Larissa'yı rahatlatmak için.

     Larissa ona gülüp kafa salladı. O ne olduğunu zaten biliyordu. Tabi ona söylenen kadarını. Arkalarını dönüp depo olarak kullanılan parmaklıklı değil tamamen kapalı olan zindana geldiler. Arthur kapıyı açınca Hope ile ikisi önden girdi. Larissa yine onun çaprazında ki kapıya bakıp kaldı.

     "Arthur..." Arthur tekrar yanına geldi. "Orada ne var?" Dedi parmağıyla kapıyı işaret edip.

      "Bilmem."

       "Oranında silah deposu olduğunu sanıyordum." Dedi.

       "Gerçekten bilmiyorum. Aaa... Belki annemin atalarından kalan şeyler vardır."

       "Niye burada saklasın ki?" Dedi Hope yanlarına gelip.

        "Kimsenin aklına gelmez diye." Dedi Arthur.

     Larissa depo kapısından uzaklaklaşıp oraya doğru yürüdü. Ayakları onu oraya götürüyordu. 

      "Larissa boşver. Hadi silah alıp çıkalım." Hope seslenince kapıya birkaç adım kala durdu.

       Dönerken bir an bir ürperti hissetti. "Larissaaa..." ismini fısıltı gibi duyduğunu hissetti. Kapıya dokunmak istedi. Sonra isteğini bastırdı. Boş bir kapı diye düşünüp Arthur ve Hope'un peşinden depoya girdi. İşleri bitene kadar hatta bittikten sonra bile aklı hala oradaydı.

     Onlar merdivenleri çıkarken onların gitmesini bekleyen Sophia'yı fark etmemişlerdi. Bir şeyler döndüğünü hissediyordu Sophia. Kraliçe savaşta Larissa'nın yaptığı şeyden beri tuhaf davranıyor bir şeyler gizliyordu. En son baş şifacıyla gizlice konuşup buraya indiğini görmüştü. Burada anahtarının onda olduğu tek bir kapı vardı. Yıllar önce neden aldığını sorduğunda, "Ben Kraliçeyim. Kendi düşmanları mı hapsetmek için." Demişti.
   
       Silah deposunun önünden geçip kapıya yaklaştı. Kulağını dayayıp ses duymaya çalıştı. Bunu yapınca kendini aptal gibi hissetti. Freya'yı yıllardır tanıyordu. Ailesini de. İyi cadılardı. Freya sadece halkı için korkuyordu. Buraya gelmesi, ondan şüphe etmesi bile aptallıktı. "Larissaaa..." sesi duyunca ürperdi. Bu sesi tanıyordu.

YASAK VADİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin