Duvarı geçtikten sonra nerdeyse bir saat orada dizlerinin üstünde kaldı. Hava kararmıştı, niye yürüdüğünü bilmiyordu, sadece aklında, kara zindana kapatılmak üzere olduğu ve onu Robert'ın kurtarmış olduğu vardı. "Ona bir şey olur muydu?" Diye düşündü. "Olmaz degil mi? O bir Prens sonuçta." Kafasında sorularla köye vardı.
Hâlâ dışarıda olan birkaç cadı, ona şaşkınlıkla baktı. Bazı erkek cadıların ona bakışından rahatsız oldu. Onlara sert sert bakıp, gözlerini kaçırmalarını sağladı. Kraliçe'ye gitmeli, ona olanları anlatmalıydı ama aklına Hope geldi. Kurtulup, kurtulamadığını öğrenmek için önce şifacının evine gitti.
Hope'un odasına girdiğinde odada Hope dışın da kimse yoktu, o da zaten uyuyordu. Yanına gitti, dünkü gibi elini tuttu. Kendini çok yorgun hissediyordu. Arkasından gelen kırılma sesine döndü. Şifacı elindeki iksir şişesini düşürmüş, Larissa'ya hayretle bakıyordu.
"Yaşıyorsun." Dedi. Larissa cevap vermeden yine Hope'a döndü. Şifacı yanına gelip, elini yüzüne koydu. "Çok bitkin duruyorsun, sana biraz iksir getireyim." Dedi.
Larissa ona tekrar baktığında yüzünde merhameti gördü. Şifacı hızla dışarı çıktı. Ne olduğunu hiç anlamamıştı. Robert onu kurtaracağını söylemişti, neden kara zindana kapatmaya kalkmışlardı onu? Robert onu kurtarmak için kendi ırkından olanları öldürdü. Aklına yine yanına devrilen kafasız kuru beden geldi. Yüzünü buruşturdu.
Larissa hiç savaş görmemişti, kan dökülmesinin ne olduğunu bile bilmiyordu, ne çok şeyden habersiz olduğunu da düşündü. Omuzuna değen elle ürperip kalktı. Döndüğünde Arthur'u gördü. Bir an da onun boynuna sarıldı, bir türlü çıkmayan göz yaşları artık yağmur gibi dökülüyordu.
"Geçti korkma, ben buradayım." Dedi Arthur, sırtını okşarken. Ama Larissa onu duymuyordu. Larissa birkaç dakika onun göğüsünde ağladı, daha sonra bir adım geri çekildi.
"Beni kara zindana kapatmak istediler." Dedi hâlâ ağlamaklı sesiyle.
Arthur'un bütün yüzüne kan çökmüş gibi sinirle ona baktı.
"Hemen Kraliçe'ye gidiyoruz!." Dedi. Bu bir emirdi.
🌑
"Bunu nasıl yaparsın Larissa?!" Dedi Kraliçe Freya öfkeyle ve Arthur'a döndü. "Sen bunu nasıl saklarsın?!" Deyip ona da bağırdı.
Kraliçe Freya'nın sesi neredeyse bütün şatoyu titretti.
"Onun bir suçu yok Kraliçem. Hepsi benim suçum, Arthur beni durdurmaya çalıştı." Başını yere eğip konuşuyordu.
Arthur olanların tamamını anlatmamıştı, sadece Larissa'nın yasak vadiye girip, yakalandığını ama ellerinden kaçtığını biliyordu.
"Ne demek durdurmaya çalıştı. Sadece bana elçi gelmesini engellediğini sanıyordum!." Dedi, mavi gözleri Arthur'a döndü.
"Evet, önce engel olmaya çalıştım, sonra elçiyi durdurdum." Diyerek bir yalan daha söyledi.
"Peki Hope nasıl yaralandı?" Deyince Larissa başını kaldırdı.
Dudaklarını kemirdi, Arthur tekrar konuşacakken durdurdu. Başka yalan yoktu.
"İnsan bölgesinde oldu Kraliçem." Dedi.
Kraliçe'nin sanki gözlerinden alevler çıkıyordu.
"Larissa, benim emirlerime karşı gelmeye yemin mi ettiniz?! Biri bir hata yapıyor diğeri o hatayı başka hatayla düzeltmeye çalışıyor." Dedi sert sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK VADİ
FantasiBeş yüz yıl süren bir dostluk bozuldu. İki ırk arasına koca görünmez bir duvar örüldü. Bölge sınırını çığneyen yakalayan kişi tarafından öldürülecekti. Larissa arkadaşı ölmesin diye bu tehlikeyi göze aldı. Yakalanması sadece ölüm tehlikesi değil dah...