Hope'un boynunda ki gümüş hançer karanlık gecede parlıyordu. Freya'nın intikam hırsıyla yanan gözleride. Larissa bir adım ileri atılınca hançeri daha çok dayadı.
"Sakın Larissa. Aklından bile geçirme."
Larissa olduğu yerde kaldı. "Bırak onu Freya. Senin onunla bir derdin yok."
"Hayır. Aslında her şeyin suçlusu o. O insanlara, onların hayatına bu kadar meraklı olmasa bunların hiçbiri olmayacaktı."
"Sen de halkının ömrünü çalmaya devam edecektin. Bu onun suçu değil. Sen yanlış yaptın Freya."
Freya kahkaha attı. Larissa'nın bugüne kadar duyduğu en kötü sesti belki de.
"Benim atalarım olmasaydı onlar insanlar tarafından diri diri yakılacaklardı. Zaten onların ben istemeden bana ömürlerini sunmaları gerekirdi. Vampirler bile bizim sayemizde hayatta. Yoksa ya avcılar göğüslerine bir kazık geçirecekti, ya da insanların soyu tükenince öleceklerdi. Onları da benim atalarım kurtardı. Değersiz hayatlarından biraz aldıysam çok mu?"
"Senin Kraliçe olarak görevin buydu zaten. Onları korumak. Ama sen bunu başka anlamışsın."
"Sen Kraliçe olduğunda farklı mı davranacaksın? Hiç sanmam. O tahta oturduğun an, gücü eline alınca bir bak bakalım."
Larissa hala Hope'un boğazındaki hançere bakıyordu. Freya bütün hareketlerini takip etmese belki bir şeyler yapardı. Aslında parmağını bile oynatmadan büyü yapabildiğini fark etmiş ve ilk kez bu gece Freya da kullanmıştı. Ama ne olursa olsun riskliydi.
"Onu bırak Freya. Bana ne istediğini söyle."
Freya biraz düşünür gibi oldu ama gözlerini Larissa'dan hiç çekmedi.
"Beni serbest bırakacaksın."
"Larissa hayır." Diye bağırdı Victoria. "Bu kadar şey yaptı. Onu bırakamazsın."
"O zaman arkadaşınla vedalaş."
Hope'un boğazından bir damla kan aktı. Freya sadece çizmişti ama bu bile Larissa'nın karar vermesine yetmişti.
"Dur! Tamam. İzin vereceğim."
"Larissa yapma..."
"Anne karışma. Hope'u tehlikeye atamam. Bırakalım gitsin." Victoria kabul etmek istemese de itaat etti. "Tamam bırak artık Hope'u."
"Öyle kolay değil. Hope benimle insan bölgesine kadar gelecek. Onu orada bırakacağım."
"Freya kimse sana dokunmayacak, ben sana söz veriyorum."
"Kim olarak?" Pis pis güldü. "Ahh. Tüm ırkların Kraliçesi, üç soy kan cadısı Larissa olarak. Senin Kraliçeliğinin de kehanette ki kana sahip olmanın da benim için bir anlamı yok. Anlaşma bu, ya buradan benimle çıkar, ya da öl..." son cümlesini boğazının ortasından çıkan sivri kendi kanına bulanmış hançer kesti.
Boğazını tutarken Hope elinden kurtuldu. Freya arkasını döndüğünde daha büyük bir şaşkınlık yaşadı. Ölüyordu. Ve ölümü oğlunun ellerinden olmuştu. Sadece o değil orada olan herkes şaşkınlıkla Arthur'a baktı. O ise nefretle annesine. Sonunda Freya yere düştü ve biraz daha çırpındıktan sonra öldü. Arthur kılıcını çıkarıp Larissa'nın önüne attı.
"Hizmetinizdeyim Kraliçem."
⭐
Şölen bitmişti. Herkes dağıldıktan sonra Larissa Arhur'un odasına gitti. Onu odanın içinde bulamadı. Çıkacakken derinden soluk alan sesini duydu. Balkonda ellerini dayamış dışarıyı izliyordu. Yanına gidip omuzuna dokundu.
"Odayı terk etmem gerek değil mi?" Dedi birden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK VADİ
FantasyBeş yüz yıl süren bir dostluk bozuldu. İki ırk arasına koca görünmez bir duvar örüldü. Bölge sınırını çığneyen yakalayan kişi tarafından öldürülecekti. Larissa arkadaşı ölmesin diye bu tehlikeyi göze aldı. Yakalanması sadece ölüm tehlikesi değil dah...