Robert, Larissa'nın anlattıklarıyla hayal kırıklığı ve öfkeyi bir arada yaşadı. Kardeşi, arkadaşları. Onlar da ona ihanet etmişlerdi. Onlarla sonra görüşecekti, asıl öncelik Hannah'taydı. Hangi hakla, kim olarak tehdit ederdi Larissa'yı? Kendini ne sanıyordu? Şato içindeki dairelerine gitti. Odaya hışımla girince, masasında oturan Owen, elindeki parşömen kağıdını bıraktı. Robert'ın öfkesini görünce yerinden kalkıp yanına gitti.
"Ne oluyor Robert? Bu nasıl girmek odaya?" Ses tonu sertti.
"Hannah nerede?" Dedi, Robert'ın sesi daha öfkeli çıkınca, Owen çattığı kaşlarını indirdi.
"Odasında. Ne oldu?" Dedi.
"Larissa'yı tehdit etmiş. Üstüne saldırmış, göz dağı vermek için sahiplendiği kuzuyu öldürmüş." Her kelimde sesi daha da sertleşti.
Owen şaşırmış halde Robert'a baktı. O daha olayın şokunu atlatamadan, Hannah odasından çıktı. Robert'ı görünce kocaman gülümsedi. Hemen yanına geldi.
"Robert, dönmüşsün. Seni çok özledim." Dedi.
"Hannah, sen cadılardan birine mi saldırdın?" Dedi, Owen sertçe.
Hannah şaşırmış ona öfkeyle bakan Robert'a sonra babasına baktı.
"Hayır baba. Neden böyle bir şey yapayım?" Dedi.
"Yalan söyleme." Diye tısladı Robert.
"Yalan söyleyen ben değilim. O. Larissa yalan söylüyor Robert." Dedi yalvarır gibi.
"Robert, Larissa demedi Hannah." Dedi Owen.
Hannah yaptığı hatayı fark etti. Üste çıkmak için bağırmaya başladı.
"Evet yaptım. İşini yapmak yerine, ona ait olmayan şeyleri almak için uğraşıyordu. Birinin onu uyarması gerekiyordu. Bir daha yaparsa, bu kez öldürürüm onu." Dedi.
Robert, Hannah'ın üstüne yürüyecekken Owen araya girdi. O da Hannah'a öfkeyle bakıyordu.
"Bunu bir daha yapmayacaksın Hannah. Yoksa..." Hannah bağırarak sözünü kesti.
"Ne yaparsın? Oğlunu öldürdüğün gibi beni de mi öldürürsün?" Dedi, tiksinir gibi.
Robert, Hannah'ın babasının canını böyle yakacağını hiç düşünmemişti. Owen'ın düşen suratına baktı. O yapması gerekeni yapmıştı, bunu hak etmiyordu.
"Yeter Hannah. Owen ne yapar bilmiyorum. Ama bir daha Larissa'ya yaklaşırsan, seni ben mahvederim." Diye tehdit etti.
Hannah ona sinirle ve hayal kırıklığıyla bakıp, odadan hızla çıktı. Owen yüzünü pencereye dönüp, ağır ağır oraya doğru yürüdü.
"Hala beni suçluyor." Dedi, kırık bir sesle.
Robert olduğu yerde bekledi. O zamanı çok iyi hatırlıyordu. Max'in ölümün de onunda payı vardı. O gece onu durdurabilseydi. Bunların hiçbiri olmayacaktı. Owen oğlunun kafasını kendisi kesmek zorunda kalmıştı.
"O gece onu durdurmak istedim. Beni dinlemedi. Belki..."
"Belkisi yok Robert. Max hep başına buyruktu. Beni bile dinlemiyordu. Hannah'ta abisi gibi. Sonu aynı olsun istemiyorum." Dedi.
"Özür dilerim. Öğrenince gelmek, onu uyarmak zorundaydım."
"Babanın emrini öğrendi. Seninle kendini nişanlı olarak görüyor." Owen o kadar bıkkın söyledi ki Robert onun da bu evlilikten yana olmadığını anladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK VADİ
FantasiaBeş yüz yıl süren bir dostluk bozuldu. İki ırk arasına koca görünmez bir duvar örüldü. Bölge sınırını çığneyen yakalayan kişi tarafından öldürülecekti. Larissa arkadaşı ölmesin diye bu tehlikeyi göze aldı. Yakalanması sadece ölüm tehlikesi değil dah...