Odasına girdiğinde Dustin'ı yatağında, Charles'i her zaman kitap okuduğu masasına ayaklarını uzatmış, elinde en çok okuduğu Asılsız Kehanetler kitabına bakarken buldu.
"Bıraktın mı misafiri odasına?" Dedi Dustin dalga geçerek.
"Evet, siz ne yapıyorsunuz burada?" Dedi ikisine de bakıp. Charles'in yanına gidip elinden kitabını aldı.
"Dinleniyoruz." Dedi Dustin.
"Kuş kovalamak yordu. Ama tadı fena değilmiş." Dedi Charles.
Robert ikisine de güldü. Dustin yatakta biraz doğruldu.
"Niye öldürmedin o cadıyı? Yorgunum falan deme, inanmıyorum çünkü." Dedi Dustin.
"Acelesi yoktu nasılsa." Deyip geçiştirdi. Dustin'in yattığı yatağının ayak ucuna oturdu.
"Bize, karşı unvanını kullandın. Bunu hiç yapmamıştın."
"Yoksa kızı güzel mi buldun? Önce biraz oynamak istemişsindir belki." Dedi Charles pis pis sırıtarak.
"Charles..." Dedi öfkeyle Robert, ama devam edemeden odasının kapısı açıldı.
İçeri altın sarısı saçları, koyu gri gözleri olan bir kız girdi. Robert onu görünce sıkıldı.
"Bu odanın bir kapısı var Hannah, çalmadan neden girdin?" Dedi.
"Afedersin, Baban seni çağırttı. Onu haber vermek için acele ettim." Dedi.
Robert, Dustin ve Charles'e döndü.
"Biz bir şey söylemedik, hemen buraya çıktık." Dedi Dustin.
Kapıya doğru dönüp Hannah'ın yanından geçip çıktı odadan. Hannah hala Robert'ın yatağında yatan Dustin ve masasında ayağını uzatmış oturan Charles'e baktı.
"Siz ne arıyorsunuz bu oda da?" Dedi.
İkisi de birbirine bakıp sırıttı.
"Sana ne Hannah?" Dedi Dustin.
Hannah burnundan soluyarak konuştu.
"Ne demek bana ne, burası hem Prensin hem de nişanlımın odası." Deyince Dustin yataktan kalkıp daha çok güldü.
"Peki Robert'ın senin, onun nişanlısı olduğundan haberi var mı?" Dedi önüne gelerek.
"Bu babasının kararı." Dedi sertçe.
Dustin başını iki yana sallayıp, başka bir şey söylemeden çıktı odadan. Hannah şimdi de Charles'e çevirdi sert bakışlarını.
"Kaldır sende ayaklarını ordan." Dedi yine üzerine vazife olmadığı halde.
Charles iyice sırıtıp ayaklarını masadan indirmeden, sadece yukarı kaldırdı.
"Kraliçe olunca bunların hepsinin hesabını soracağım. Küstahlar." Deyip kapıyı çarpıp çıktı.
Charles kocaman kahkaha attı arkasından.
🗯
Kralın taht odasına girdiğinde babası altın tahtında değildi. Taht odasının balkonundan geldi sesi. "Buradayım Robert." Dedi.
Yanına gittiğinde gözlerini dikmiş uzağa vadiye bakıyordu.
"Cadı yakalamışsın koru da." Dedi sesi duygusuzdu.
"Evet. Zindanda." Dedi aynı ifadeyle.
Robert'a sadece gözlerini çevirip sertçe baktı.
"Niye infaz etmedin? Neden burda?" Bu kez sesinde öfke vardı.
"Hemen öldürmem gerektiğini bilmiyordum."
Kral Kendrick başını iki yana sallayıp içeri girdi. Robert'ta onu takip etti.
"Vadideki korulukta ne işin vardı?" Dedi iki altın kadehe şarap doldururken. Birini Robert'a uzatıp, cevap bekledi. Robert kadehi aldı ama sessizliğini bozmadı. "Yine kuş mu avlıyordun?" Dedi sertçe. Geçip tahtına oturup derin derin nefesler aldı. "Ne zaman büyüyeceksin sen? Kan ihtiyacın için ahırlar da bir sürü hayvan var. Gidip kuş avlanmak ne?"
Robert elinde ki kadehi sertçe masaya bıraktı.
"Bir sürü hayvan yok. Senin kendi halkından sakladığın hayvanlar var. Ve ben onlara elimi sürmeyeceğim. Kendi kan ihtiyacımı kendim karşılarım."
Kral kaşlarını çattı. Tahtının kollarını sıkıyordu.
"Onlar için bizim yaşamamız gerek. O hayvanları onlara versek, kaç gün daha dayanır sence."
"O zaman bana karışma, ben bildiğimi yaparım. Ama onların ihtiyacı olanı asla istemiyorum." Dedi.
Babasına yarım bir reverans yapıp kapıya yöneldi.
"Robert." Diye seslendi babası, arkasını dönmedi sadece durup bekledi. "O cadıyı bir an önce öldür. Fazla uzatma." Dedi.
Robert odadan hızla çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK VADİ
FantasiBeş yüz yıl süren bir dostluk bozuldu. İki ırk arasına koca görünmez bir duvar örüldü. Bölge sınırını çığneyen yakalayan kişi tarafından öldürülecekti. Larissa arkadaşı ölmesin diye bu tehlikeyi göze aldı. Yakalanması sadece ölüm tehlikesi değil dah...