Olasılıksız

49 3 0
                                    


"Varolmak için iki ihtimal."

Bölüm 35 | Olasılıksız

                                   ♧

Şömineden yayılan sarıdan turuncuya uzanan alevin çıkarttığı cızırtı sesiyle birlikte cama çarpan rüzarın sesi birbirini tamamlıyordu adeta. Odaya yayılan alkolün sert kokusu açık zihni dinç tutarken bir yandan da ruhu sarhoş edecek kıvamdaydı. Kırmızıya uzanan kahverengi zemin üzerine serili halıya düşen gölge, şömineyi seyrederken bedenini sarhoş etmiş bir adama aitti. Ama zihni hala dinçti, her zaman olduğu gibi.

Elindeki viski dolu kadehe ara ara bakınıp mırıldanıyordu, "Saçmalık, çok büyük bir saçmalık..." kadehe bakınıp bir yudum daha aldı, sarhoş olmadığına kafasına geçen bilinçli şeylerden emindi ancak mecalsiz kalan bacakları epey yorgundu. "Ah Suzan... beni hiç bir zaman anlamadın." Sanki karşısında biri varmış gibi şömineye doğru bardağı sallayıp mırıldandı.

"Şerefe!"

Gülüp gözlerini yumdu, başını geriye yatırdı. Düşünüyordu, acaba Tanrı onu şu an cennetine mi almıştı yoksa cehennemine mi? Şu an ne yapıyordu, ne düşünüyordu, nasıl bir boyuttaydı? Onu görebiliyor muydu? Eğer babası yaşasaydı ona şunu derdi: 'Cennet ya da cehennem diye bir şey yok evlat, bunlar bi uydurma.' Şahin hep babasını onaylardı, dediğini doğru kabul edip bu şekilde yaşardı. Belli bir olgunluğa eriştiğinde ise Tanrı'nın varlığına inanmaya başladı ve buna tamamiyle inandığında ise bir tercih yapmıştı. Ve bu tercihe göre Suzan şimdi cennetteydi.

Suzan iyi biriydi,

Ama aptaldı.

Sorun da buydu.

"En çok kime güveniyorum biliyor musun Maya? Sana." Dedi gözlerini aralayıp. Odanın diğer köşesindeki kızına bakıp gülümsedi. "Sen beni hiç aldatmadın, hiç..."

Maya ona öylece bakıyordu, yüzünde hiç duygu yoktu. Bomboş bakan gözlerinde tek bir duygu kalıntısının olmaması onu uyduruk bir çocuk yapıyordu, bunu söyleyen Suzan'dı. Ama Şahin öyle düşünmüyordu, Şahin'e göre Maya yaşıtlarına göre fazla zekiydi, beyni daha olgun daha mantıklıydı bu da onu saçma davranışlardan uzak tutuyordu. Beynini aptalca şeylere yormak yerine daha mantıklı teorilere odaklayıp onları gerçeğe çevirme peşindeydi. Suzan bu fikre sadece gözlerini devirirdi.

"Bana olan sadakatin bizi buraya taşıdı, bunu en iyi sen biliyorsun." Maya başını salladı, "Evet baba."

Kadehten bir yudum daha alıp ağzında bekletirken gözleri tekrar şömineye kaymıştı, yutup derin bir nefes soludu. "Senden başka kimsem kalmadı, hiçkimsem... yani..." mahçup bir şekilde gülümseyip Maya'ya bakındı. "Aydın'daki annem yaşamıyorsa tabii... babamın izinden gittiğim gün beni reddetmişti de." Başını öne eğip halıyı izledi. O işkolik soğuk duruşu bu odanın atmosferinde kendini ele vermiş gibiydi, yine de loş ışığın onu sakladığını düşünüyordu.

"Aslında babam kötü biri değildi Maya, gerçekciydi. Masalların bize dayattığı saçma kuralların 21. Yüzyıla uygun olmadığını biliyordu sadece. Yetinmek yerine daha iyisini hedefleyen bir adamdı, gözü hep merdivenin sonsuz ucundaydı. Annemse... o hayalperestti. Küçük, bahçeli bir evde huzurun yeterli olduğuna inanırdı." Yüzünü buruşturdu, "Annem bana bi defter aldı, bizi çiz, evimizi çiz, ağaçları çiz dedi. Babamsa bir saat... deftere çizdiğim resimler için ayırdığım süreyi kısıtladı, neyi ne zaman yapacağım her şeye bir zaman belirledi, aklına gelebilecek her şey...on iki yaşındaydım." Bir yudum daha.

KAYBEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin