"Yasak olan her şey çiğnenmeyi hak eder."
Bölüm 5| Yasak Bölge
♣
Sınanan günhlar vardır, onları takip eden bedeller. Acımasız bir varoluş her şeyi başlattı, birileri doğdu, birileri canını verdi. Her başlangıç birbaşka bitişlerin habercisiydi, bu sonu gelmez döngünün bir başlangıç noktası var mıydı? Sorulması gereken asıl soru buydu, bir karanlığa savrulmadan önce beyaz bir başlangıç hep var mıydı? Hayır. Yoktu. Bazen, başlangıçlar dahi talihsiz bir gemiydi. Fırtınalar, dalgalar... Yola henüz başlamış bir geminin gidişatını saptıracak etmenlerdi. İşte insanlar buna kader derdi.
Gemi savruldu, dalgalar sürükledi, giderek koyulaşan deniz yolundan saptırdı. Çünkü kader zaten yolunu belirlemişti. Kader onu gitmek istediği yola değil, gitmesi gereken yola itti. O yol karanlıktı, tehlikeliydi, acımasızdı ancak yolun sonunda sunulan şey belirsizdi. Tam da bu noktada sözü gemiye devretti. Direnmek ya da ölmek. Seçim, yolculuğa başlayan gemiye bağlıydı.
Direnmek ya da ölmek.
"Geç geç hadi!" derisini delip geçen güçlü parmakları teninde hisseden o kurt, bu hikâyeyi iyi biliyordu. Yolculuğa başlayan geminin hikâyesi, annesinin anlattığı bir hikâyeydi. Dinlerken heyecanlıydı, ilgisini çekmişti ama yaşamak... Bambaşkaydı. Azra o gemiydi ve gitmek istediği yoldan çoktan çıkmıştı. "Dağıt lan şunları! Çekilin kardeşim, çekilin!" kolunu daha güçlü tuttuğunda gözleri bileklerini saran metal halkaya kaydı.
Yüzüne patlayan flaş ışığı ürkmesine sebep olmuştu, korkuyordu. Ürkekce etrafa baktı. Üniformalı adamlar, elinde makinayla onu çekmeye çalışan bir grup gazeteci ve çevreye dağılan kalabalık... Tüm hepsinin hedefinde on beş yaşındaki bir kız çocuğu vardı. Bir anda yayıldı haber, sadece bir gece tüm şehri ayağı kaldırmaya yetti. On beş yaşındaki küçük katil annesinin canını aldı. Manşet buydu. Gören, okuyan, duyan herkes çıldırdı. Her şey yayıldı ve yayıldıkça değişti. Süslendi eklendi, kesildi, biçildi sonuç bu öfkeli kalabalıktı.
"Anneni neden öldürdün?"
"Bunu neden yaptın? Bir şey söylemeyecek misin?"
"Ağabeyin bir ifade verdi, iddiası doğru mu?"
Kayalara doğru sürükleniyordu. Yolculuğa başlarken ona şunu fısıldadı kader; hükmetmek için feda etmen gerekir. O yol, hiçbir zaman kolay olmayacak. Üstesinden gelmeyecek kadar zayıfsın... Güçlü bir dalga yolculuğun başında onu esir almayı başarmıştı, devasa bir kaya yolunun üzerindeydi. Gemi, başlamadan kaybediyordu. Direnmeden...
Cılız kollarını kavrayan öfkeli adamın sesi onu, içinde sürüklendiği dünyasından ayırmıştı. "Dağıt lan şunları!" gazeteciler üniformalı polislerin müdehalesiyle engellenirken genç kız gözlerini kalabalığa dikti. Yeşil gözleri, kaşlarının üzerini örten siyah saçlarına meydan okurcasına parlıyordu ancak beyaz teni solgundu. Kıvrımlı olan dudaklarının kanı çekilmişti, bir gecede cesetten farksız kalmıştı. O insanlara sadece baktı, hepsine. Tek tek. Onu ilk defa fark etmişlerdi, ilk defa ona bakıyorlardı. İlk defa varlığını kanıtlamayı başarmıştı.
Katil olarak.
Kimileri elindeki telefonla onu çekiyor, kimileri çatık kaşlarıyla süzüyor kimileri ise birbirleriyle konuşarak ona bakıyordu. Ancak o, aralarına karışmıştı, onlardan biri gibi davranıyordu, onlar gibi bakıyordu. Enes hiç olmadığı kadar uzaktı, koyu gözlerine sinen bir yabancının bakışlarıydı, onu daha önce hiç görmeyen bir yabancı. Genç kız ona yalvarırcasına bakıyordu, onu bu cehennemden kurtarması için yalvarıyordu. İlk defa ağabeyine güveniyordu ancak Enes çoktan arkasını dönmüş dar bir sokağın kalabalığına karışmıştı bile.
![](https://img.wattpad.com/cover/47781549-288-k724288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDENLER
Mystery / Thriller#131 Burası cinsiyet kavramının olmadığı yer. Burası duyguların işlemediği bölge, burda sevgi yok. Merhameti kimse bilmiyor, acı her bedeni eksik kıldı. Adalet kimindi? Kurallar kime ait? İyilik kime göre doğru, Tanrı kimin yanında? Kim yaşamayı hak...