"Kumarın bitişi için son hamle."
Bölüm 34 | Derin Deniz
♧
Bi gölge vardı onları alaşağı eden, her gökyüzüne daldıklarında güneşi görmeyi onlara yasaklayan birinin gölgesi üzerlerine düşmüş, yaşamanın anlamını onlara unutturmuştu. Öyle bir hal almıştı ki bu döngü, sığındıkları geçmiş kemiklerini paramparça ettiğinde daha fazla hasar görmemek için kalplerini karartmışlardı, her yüze kötü bakıp kendilerini duvarlarının arkasına saklamışlardı. Onlar zamanla duyguları olmayan bireylere dönüştüklerinde damarlarında akan kanın sıcaklığını bile hissedemez oldular. İçleri sıkılmış, her şeye öfkeyle karşılık vermekten başka bir şey yapamayan kimseler olmuşlardı.
Onlar Tanrı'nın kaybedenleriydi, çizdiği kaderde kaybetmeyi onlara sunmuştu; en ağırını, en acısını onlara yazarken ölmeyi sanki yasaklamıştı. Kimisi ona bu kaderi çizeni yalanladı, kimi sımsıkı tutundu kimi ise arafta dizleri üzerine çöküp göz yaşlarıyla kaybettiklerinin yasını tuttu. Şimdi onlardan biri de durmuş öylece gökteki grileşen bulutları seyrediyordu. Güneşi hiç görmediğine yemin edebilirdi ama yadırgamıyordu, unuttuğu ya da görmediği şeyin yokluğundan şikayetçi olamazdı.
"Bazı insanlar hayatta bir anlam aramaz, Maria."
Kollarını üşüyen bedenine sarıp gözlerini kısa bir süreliğine yumdu, kaderinin sadece bir iki sayfasında yazılı olan babasını anımsadığında, soğuğa rağmen içi ısınmıştı sanki, onu bambaşka bir noktaya çeken bu duygunun ne olduğunu biliyordu, bir gün önce Suzan bu hissin peşinden koşup bir melek gibi göğe süzülmüştü; ardında bıraktığı kara bulutlar onların üzerine dökülürken göğe açılan kocaman beyaz kanatlarıyla süzülüp ona bu kaderi yazana gitmişti, giderken de ardında dönüp sadece bakınmıştı belkide. Belki Şahin'e, belki Maya'ya...
Başını öne eğip geri çekildi, omuz üstünden arkasına baktığında Maya'yı görmüştü. Elindeki kar küresine dalmış öylece seyrediyordu, küçük kürenin içinde yağan kar tanelerinin altında duran minik bir melek vardı, gülümseyerek kollarını açmış beyaz kar tanelerini seyrediyordu. Gözlerini küreden alıp Maya'ya çevirdiğinde içinde garip bir burukluk hissetmişti Maria, ilk defa bir kurbanına bu kadar acımıştı. Maya'nın yapayalnız kalışı ve kaderine mecbur kalması tarif edilemez bir acıydı.
Ona yaklaşıp yavaşca saçlarını okşadı, cılız bedeni buz gibiydi. Garip olan, Maya'nın hiç ağlamamasıydı.
"Onu affetmeyeceğim." Maria yavaşca iç çekti, "Emin ol, Suzan bunu isteyerek yapmadı."
"Birgün onunla karşılaşırsam, beni ne hale getirdiğini anlatacağım." Maria sessizce onu izledi bir süre, ailesini ve kendini düşündü; yıllar önce ona sımsıkı tutunan ailesini bırakıp giderken tıpkı Maya gibi onlarında ardında kaldığını biliyordu, onların da onu affetmeyeceğine emindi ama şunu biliyordu ki; o gitmek zorundaydı. Suç ya da hata ya da günah her neyse onda değildi, onu buna mecbur bırakanlardaydı. Suç Şeytanındı.
"Ona, sizi bu hale getirene neler yaptığını anlatmalısın Maya..." dediğinde gözleri Maya'yı bulmuştu, kız ona anlamsızca bakıyordu, çökmüş göz altları acı dolu bakışlarına eşlik ediyordu o ara. "Sence suçlu annen mi? Yoksa baban mı?" Maya bi anda donuklaşan bakışlarını kar küresine çevirdi, saniyeler içinde buzdan bir bedene dönüşmesi Maria'yı ürkütmüştü. "Seni bilmiyorum ama ben nefretini derinlerde yaşayan biriyim Maya. Tanrı eğer beni bu halime getirenleri elime düşürseydi onlara cehennemi yaşatmadan ölmezdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDENLER
Mystère / Thriller#131 Burası cinsiyet kavramının olmadığı yer. Burası duyguların işlemediği bölge, burda sevgi yok. Merhameti kimse bilmiyor, acı her bedeni eksik kıldı. Adalet kimindi? Kurallar kime ait? İyilik kime göre doğru, Tanrı kimin yanında? Kim yaşamayı hak...