Açlık Oyunları

407 93 35
                                    

"Bugünün zalimleridir geçmişi karanlık olanlar."

Bölüm 11 | Açlık Oyunları.

                                     

Gökyüzüne yükselen dört minareden yayılan sesle birlikle turkuaza bulanmış maviliğin üzerinde kanat çırpan martıların sesi alçaldı. Bir yakadan diğerine göç eden vapurların sesleri ara ara duyuluyordu. Gün tereddütsüz batıya doğru süzülmeye devam etti. Ezanın sesi şehri esir almış, dar sokaklara usulca sokulan güneş ışıkları çöp konteynırlarına kadar alçalmıştı. Ara sokaklardaki kara gözlü kediler ise şimdi çöp konteynırlarını karıştıyordu. Yer altındaki sıçanlardansa iz yoktu.

"Bu insanlar kafayı mı yedi!" Kutay'ın hırs dolu bağırışları ara ara yankılanıyordu, elindeki beyaz eldivenle yerdeki cesedi inceleyen Sarp komiser ise onu duymamıştı bile. "İki kurban daha, bu çok sinir bozucu olmaya başladı komiserim." Kutay sinirini kusarcasına sokağa doğru bağırdı, yolun kenarındaki diğer memurlar ona kısaca bakınmıştı ama bu alışık oldukları bir manzaraydı. Kutay henüz Vural Şener cinayetine odaklanamamışken art arda gelen bu vakalar onu sıyırma noktasına getirdi.

"Komiserim, ikiside zehirlenerek ölmüş. Ben ricinden şüpheleniyorum, tabii inceleme yapılmadan kesin bir şey söyleyemeyiz." Sarp komiser her ne kadar gergin olsada bunu kontrol etmeyi denedi ve bu çabası biraz olsun başkomiserine yansımıştı; Kutay sakin kalmak istercesine derin bir nefes aldı, "Mobese kayıtlarını istiyorum, tıpkı o otelin kayıtlarını istediğim gibi! Bu ölen heriflerin kim olduğunu öğren." dedi cesetleri göstererek. İki cesedin de gözleri açık kalmış dudaklarından ise köpük taşmıştı. "Emredersiniz komiserim."

Sarp, polis arabasına ilerlerlerken Kutay gözlerini inceleme yapan diğer memurlara çevirdi, ellerindeki fotoğraf makinalarıyla cesetletrin her açıdan fotoğraflarını çekiyorlardı. Ellerini beline yaslarken kaşları çatılmıştı, yüz üstü yatan cesete temkinli adımlarla yaklaşıp sarı güvenlik şeridinin altından geçti ardından gözleriyle onu inceledi. Arka koltukta yüz üstü yatıyordu ve dudaklarından akan köpük arabanın içini neredeyse batırmıştı. Ön taraftaki diğer adamında ondan bir farkı yok gibiydi, tek fark elindeki silahla birlikte yüzü direksiyona düşmüştü.

O sırada inceleme yapan memurun elindeki delil çantasına bir saç teli koyarken yakaladı, "Dur, dur. Ne o? Bir kadın saçı mı?" Hızla memura ilerleyip saç teline yaklaştı, sarı ince ve uzun bir tel. "Muhtemelen başkomiserim, eğer arabadan inen en son kişiye aitse büyük bir ihtimal katilin saç teli." Katil bir kadın olabilirdi ya da olaya bir kadında dahil oldu... Başını sallayıp bedenini başka tarafa çevirdi, "Devam et." ardından ağır adımlarla boş sokakta birkaç adım ilerledi, sonra duraksayıp derin bir nefes aldı.

Kafası çatlıyordu, beynindeki hiçbir parça bir diğeri ile eşleşmiyordu bir karmaşanın ortasında sıkışıp kalmıştı. Önce Vural Şener sonra Bozok şimdi ise bu iki herif. Aynı ya da yakın çevrelerde işleniyor... Biri yakın tarihte tahliye olmuş işe yaramaz bir herif bir diğeri iş adamı bu herifler ise... "Ah!" yerdeki boş kola kutusuna attığı tekme ile birkaç adım ötedeki Sarp'ın gözleri ona kaymıştı. "Bu işin içindende sen çıkmazsan bende Kutay değilim lan," dedi dişlerinin arasından. Tufan Karaç'ı kast ediyordu, tabii ismini de bilseydi.

"Komiserim iyi misiniz?" öfke saçan gözlerini Sarp'a çevirdi. "Başkomiserim diyeceksin!" Sarp, bi an afalladı sonra başını olumlu anlamda salladı. "O oteli basan herif, bu işin altında da o var." Sarp bi süre sustu sonrasında, "Ama başkomiserim, bu cinayetlerin yakın tarihlerde işlenmiş olması katillerin aynı kişi olduğunu göstermez. İstanbul burası, fazla kalabalık ver milyonlarca insan var hergün bir suç isleniyor bu kanıt gerektiren bir iddia." diyerek Kutay'a bakmaya devam etti.

KAYBEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin