Bölüm 29 | Sahibe Dönüş
"Kader, umulmayan ölümlerin sürprizleriyle doludur."
♧
"Bu kadar beceriksiz olduğunuzu bilseydim sokaktan serseri toplardım!" Ecevit'in sesi bu gece duvarlara çarpıyordu, öfkeli falan değildi garip bir bir ruh haline bürünmüş karşısında oturan kurtlarına otoritesini ispatlamaya çalışıyordu sanki. Üzerindeki kırmızı çiçek desenli jilet gibi gömleğinin kollarını kıvırmış, yakasını da birkaç düğme aralamıştı. Oldukça sakin görünüyordu. Hemen arkasında duran üç adam bir robot gibi dikilmiş siyah gözlüklerinin ardında mimiklerini sıfırlamıştı.
"Toplasaydın o zaman."
Tufan'nın bu yersiz cesareti Teoman'ı sinirlendirmişti, ona atabildiği en sert bakışı attığında Tufan tüm dikkatini Ecevit üzerinde toplamıştı, onu görmedi bile. Ecevit, Tufan'a dönerken yüzünde yine o soğuk ama sıcak ifade vardı. "Bozkurt ona hiçbir koz vermedi avukat hala bir bilinmezliğin ortasında, ortada bi beceriksizlik yok aslında." Ecevit bu defa kafasını Teoman'a çevirdi, "Şahin peşinde bir grup mafyanın olduğunu çaktı Teoman. Üzgünüm ama bu bir beceriksizlik."
"Ama Maria sızmayı başardı." Teoman ona karşılık verdiğinde Tufan gergin bakışlarını onlardan alıp boş duvarlara dikti, becerisksiz diye nitelendirilmek onun sabrını oldukça zorluyordu. "Maria'nın bunu başarması için dua edin, yukarda biri varsa sizi duyar belki." Ecevit bu kelimeleri söylerken başıyla yukarıyı işaret edip alaylı bir biçimde gülmüştü, o inançsız biriydi ve aynı zamanda inanları aptal yerine koyan biri. "Her neyse, zaman daralıyor. Sizin yerinizde olsam acele ederdim. Şeytan beklemeyi hiç sevmiyor."
Yavaşca elini yukarı kaldırıp parmağını öne arkaya salladığında arkada duran adamlardan biri ona kabanını giydirmeye başladı, sessizce olduğu yerde dikilen Savaş ve Teoman onu izliyor Tufansa başka bir noktaya odaklanarak ona karşı bi nevi itaat etmiyormuş imajı çiziyordu. Duvarın bir köşesinde dikilen Azra ise konuşulanları sadece dinliyordu, ağzından tek kelime çıkmamıştı şu ana kadar. Ara ara gözleri Savaş'a kayıyordu, onun ölümünü kafasında şekillendirdiğini iyi biliyordu.
"Şeytan kim?"
Derin bir sessizlikte ortaya atılan bu soru Savaş'a aitti, Tufan tek kaşını kaldırarak ona bakındı. Teoman ise her zamanki gibi gerilmişti, sanki tüm grubun her hatasının bedelini o ödeyecekmiş gibi gergindi. Ecevit kabanının düğmelerini iliklerken oldukça sakin davranıyordu, "Bunu neden merak ediyorsun Savaş?" Savaş içinde yaşadığı karmaşaya yenik düşmüştü, kendince bir amacı varken aslında hiç ilgilenmediği bir şeyi o an çok merak etmişti. Şeytan kimdi? "Kimin sözünü dinlediğimi merak ediyorum sadece."
Azra dikkatle ona bakıyordu, o konuşurken tüm yüzünü inceleyip bugüne kadar yüzünü neden hatırlamadığını anlamaya çalışıyordu. Savaş, tıpkı Akın gibi esmerdi. Onun gibi kapkara bakan gözleri vardı ama hayatını çaldığı o çocuğu kendi hayatında bir merkeze yerleştirememişti, Akın anılarındaki bir yan karakterden ibaretti hep, bu yüzden karşısına çıkacağı planlarında olmayan bir gerçekti. O hep üvey kardeşi Enes'i beklemişti ama hayat ona manevi kardeşi gibi gördüğü Akın'ı vermişti, onu öldürecek olan Akın'ı.
"Şeytan bir kişiden ibaret değil Savaş... bir söz var, zamanında birileri de bana söylemişti..." Savaş hiç kımıldamıyordu. "Az bilmek çok yaşatır." bi korku yaşamamıştı o an ama burda ne işi olduğunu yine kendine sordu, avcıların ortasında ne işi vardı? Savaş ormanın otculuydu ama etle beslenenlerin arasında onlarda biriymiş gibi davranıyordu, onlardan birini yok etmek isteyen basit bir ceylandı aslında. Bu deli cesareti kim duysa gülerdi. Altı lavlarla yanan ince bir köprünün üzerinde karşıya geçebileceğine inandırmıştı kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDENLER
Gizem / Gerilim#131 Burası cinsiyet kavramının olmadığı yer. Burası duyguların işlemediği bölge, burda sevgi yok. Merhameti kimse bilmiyor, acı her bedeni eksik kıldı. Adalet kimindi? Kurallar kime ait? İyilik kime göre doğru, Tanrı kimin yanında? Kim yaşamayı hak...