Kurt Gölü

99 7 1
                                    

"Bir kurtarıcı arıyorsan aynaya bak."

Bölüm 27 | Kurt Gölü

                                 

Her şey silikleşmeye başlamıştı bi anda, o depresif ruh hali bedenini yavaş yavaş karartırken içeri hapsolan ruhu çığlık çığlığa duvarlarını tekmeliyordu. Yorgun bakan gözleri hayatın her aşamasından geçmiş, kıvranmaktan yenik düşen omuzları iki yanına düşmüştü. Yorulduğunu biliyordu, daha fazla savaşmak onu öldürürdü sanki. Öyle çok şeye göğüs germişti ki, büyük bir savaştan arta kalanlarla nefes alıyordu.

Kafasının içinde nefes almaya devam eden o çocuğun dibi olmayan bir uçurumdan aşağı savrulduğunu gördü; rüzgar parmaklarını sıyırıp saçlarını okşuyordu, gözleri giderek uzaklaştığı gökteydi; hayat onu olduğu yerden öyle bir savurmuştu ki, sanki dönüp tekrar bulmamalıydı kendini. Bazen şeytanın kızı olarak doğduğnu düşündü, babasının laneti üzerindeymiş gibi. Bazen de sadece kader deyip sorgulamaktan vazgeçti ama zamanla silikleştiğini görebiliyordu; o yok oluyor bir katile dönüşüyordu. Kollarını açtı başını geriye yatırdı. Gittiği yer ölüm değildi, gittiği yer kurtuluştu.

Yorgun bakan gözleri ışıksız tavanda gezindi, koca bir ekazdan sonra geriye kalan dingin bir sessizlik sarmıştı her yanı. Dizlerinin dibinde yatan adamın göz yaşlarının farkındaydı, acısını hissediyordu sanki ama hiçbiri yaşayacağı hayal kırıklığı kadar yakmazdı onu. Azra, sessizliği dinledi çaresizce bir yanı ona fısıldadı önce: bu hissi sen yaşadın, ona yaşatma. Sonra diğer yanı: söylemezsen onu aldatmış olursun. Gözlerini yumdu, Asım ona büyük bir hayal kırıklığı yaşattı dahası da vardı ama o hayal kırıklığı ona yaptığı en büyük merhametsizlikti. Şimdi aynı haksızlığı yaşadığını Savaş'a nasıl söylerdi ki?

O kahraman değildi Savaş...

"Onunla beraber yapacağım çok şey vardı," dedi Savaş sessizce. Sesi çok cansız ve bitikti. Azra boş duvarlara attığı soğuk bakışını bozmadı, bir şeyler düşünüyor gibiydi ama aslında kulağı hep ondaydı. "Çok hayal kurduk küçükken... Annem yoktu ama mükemmel bir babaya sahip olduğum için kendimi hep şanslı sayardım." Asım'ın tek iyi yanının Savaş'a iyi bir baba olmak olduğunu düşündü Bozkurt, diğer çocukları canından ederken onu hep çok sevdi. "O tanıdığım en harika insandı."

"Hadi öldür beni." dedi Azra, sesi hiç olmadığı kadar soğuktu. Savaş'ın bakışlarını üzerinde hissetti. Gözlerini ona çevirip dikkatle baktı. O an Savaş'a değil de Akın'a baktığını hissetti, sanki geçmişinden kalan bi iz onu hiç ummadığı anda bulup sarsmıştı. Daldığı ölüm uykusu gördüğü kabusla son bulmuştu. "Eğer acın dinecekse durma."

Savaş yavaşca doğruldu öyle bir dikkatle odaklanmıştı ki onun gözlerine o küçük kıza bakarkenki gibi bakamıyordu ona, sanki Azra her şeyi ile ondan daha üstün ve ondan daha güçlüydü. Oyuncağını ondan alan o küçük kıza rastlamamıştı yeşil gözlerinde. "Niye öldürdün." Azra sessiz kaldı bir süre, ardından yalancı soğuklukla dudaklarını oynattı. "Bilmem." Savaş o an elindeki silahı tekrar ona doğrultup dişlerini sıktı, öfkeyle aldığı nefesi nefretle veriyordu. "Seni cehennem bile kabul etmeyecek."

Ben şeytanın kızıydım ya hani.

"Sen akıl hastası falan değilsin sen iğrenç birisin. Bu hastalık değil, bu..." o an bir cızırtı ile açılan kapı tüm dikkatleri darmaduman ederken savaş sonrası sessizlik yerini gergin bir dalgaya devretti. Tufan, elinde tüm gücüyle tuttuğu silahla kapıda dikilmiş çatık kaşlarının altındaki delici bakışları odayı tarıyordu, Azra'yı gördüğü an bakışları Savaş'a kaydı elinde silah omuz üstünden kanlanmış gözleriyle ona bakıyordu.

KAYBEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin