Ölünün İzinde

542 76 28
                                    

Bölüm 17 | Ölünün İzinde

"Işıklar içindeki sen."

                                        ♧

"Saçmalamayı kes artık, sana ne dediysem onu yap anladın mı!" sabırla soluduğu nefesi bir süre ciğerlerinde tutarken gözleriyle ara ara yolu kontrol etti; sakin ve ıssızdı. "Ne?" bu defa sesi tiz bir biçimde yayıldı, şaşkınlığı gözlerinde ilişmiş ifadesine bir maske gibi serinmişti. "Ah... Lütfen beni yorma, ikimizde kârlıyız... Alo, alo orda mısın?" gözleri dizinin üzerindeki telefona kaydı sonrasında hızla kulağındaki kulaklığı çıkarıp hırsla geriye yaslandı. "Kafasız adamlar!" dedi son cümlesinin üzerine baskı yaparak göğsü hızla yükselip alçalıyordu gözlerini yavaşça gökyüzüne çevirip dikkatle orayı izledi, sanki Tanrıyı görebiliyormuş gibi sonra dudaklarını aralayıp nefes almaya devam etti. "Kazanmamı istemiyorsun değil mi?" Sahte bir ifadeyle güldü, "Kaybedeceksem beni neden yarattın? Söyle?" başını öne eğip gülmeye devam etti ardından şakaklarını ovup kendinin toplarcasına güldü. "Benimle oynama." diye fısıldadı sessizce ve bekledi.

Sonra gözlerini yumdu, ellerini serbest bırakıp yutkundu; kafasının içinde koşuşturup duranlar vardı, ayak sesleri kulağına geliyordu sanki; sanki birileri eline meşaleyi almış isyan edercesine koşuyordu ordan oraya sonra bi anda dev bir patlama herbirini bir yere savurdu meşaleler yere düştü patlama yangına döndü gerçek isyan şimdi başlamıştı beyninde ama hissettiği sarsıntı gerçekti, duyduğu seste öyle gözleri kendi yuvasında döndü bi an, göz kapakları yavaşça aralandığında sesin sahte olmadığını fark etti ve o an kafasını sağa çevirdiğinde ela gözlü gülümseyen bir adamla göz göze geldi, kaşlarını çatıp bakındı bir süre ona, sonrasında başını öne eğip gözlerini yumdu. "Üç saatlik uyku... Lanet olsun!" dedi kendi kendine.

Aynı sesi tekrar işittiğinde gözleri bu defa daha hızlı aralandı, kafasını hızla kaldırıp arabanın camını tıklatan adama baktı; yüzünde alaycı bir gülümeseme vardı, avukat ona dik dik bakarken adam sağ elini yukarı kaldırıp cüzdanını cama doğru açtı, polis amblemini görene dek yüzüne ters bir ifade vardı avukatın. Çatılan kaşları yay misali alnına doğru yükseldiğinde camdaki adam ona el sallamaya başlamıştı, tedirginlikten uzak bir ifadeyle bakmaya başladı adama ardından kapının kilidini açıp geriye yaslandı, bu en iyi bildiği numaraydı; kırmızı alarm ânında salağa yatmak.

Adam kapıyı gülümseyerek açıp kendini koltuğa attı sonrasında kapıyı hızla çekip tıpkı Şahin gibi geriye yaslandı ve beklemeye başladı. Doğru anı bekliyor gibiydi, belkide kafasına başka oyunlar dönüyordu belkide avukata selam vermek istemişti. "Güzel araba." dediğinde Şahin sahte bir gülümsemeyle yetindi, "Başkomiser Kutay Barutçu," elini ona uzattığı sırada adamın gözlerine baktı dikkatle, emin tavrı bakışlarına kadar yansımıştı ama kim olduğunu biliyordu karşılık verip sırıttı, "Ah evet, şu ölen polisin ekibindesiniz öyle değil mi? Neydi adı... Asım Demirci." ona dikkatle bakan adamın yüzündeki ani ciddiyeti dikkatinden kaçmamıştı, "Geç olacak ama başınız sağ olsun."

Adam elini yavaşça çekip yarım ağız gülümsedi, "Aynen, geç oldu." tekrar geriye yaslanıp arabanın içini süzdü, "Senin ekiptende birileri ölmüş, başın sağ olsun." bunu söylerken yüzünde gizli bir umursamazlık vardı, "Evet, iki gün önce korumalarımdan biri bıçaklanarak öldürüldü. Çok acı bir durum." O an Kutay başını hızla öna arkaya sallayıp Şahine'e döndü, aptalı oynayan insanladan sıkılmaya başlamış gibiydi. "Eski eşinin evinin önünde katliam çıktı avukat, adamın biri kamyonun altından geçmiş, hayır film falan çekiyorsan söyle bizde ölen adamla yaralı sürücülerin hesabını aramayalım." Şahin bir süre dikkatle Kutay'a baktı, yaklaşık yirmi saniye sürmüştü, önüne döndüğünde gerginliğin verdiği azimle duruyordu. "Her ölenin hesabını senmi arıyorsun başkomiser?"

KAYBEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin