"O ise tedbirsiz bir şekilde suçu kadere atıyordu."36 | Enkaz
♣️
İnsan bazen büyük bi karanlığın içinde bulur kendini, dibe çöküşlerin en sonunda tepeyi kestiremez olur. Dizleri üzerine çöküp karanlığın altında derin düşüncelere dalar. Ve o düşünceler belli bir noktadan sonra onu kendi içinde paramparça eder, bedeni soğur, siyahlaşır, gözleri rengini kaybeder ve bir canavara dönüşür, ölü bir canavara. Toprağın altında, akreplerle birlikte çürüyen zararsız bir canavara...
Maria, elindeki aynadan kendini seyrederken görebildiği bir insanın yüzü değildi, iyi pudralanmış güzel bir maskenin ardındaki kemikleşmiş bir cesetti. Derisi kurumuş, siyaha dönük bir rengi vardı, gözleri bembeyaz göz bebekleri ise bir noktayla aynı boyuttaydı. Küçük bir çocuğun çizimini andıran üç tel saçları olan bir cesetle göz gözeydi o an. Cesete benziyordu gördüğü ama ölmemişti, donuk gözleriyle Maria'ya bakıyor ve sanki 'beni ne hale getirdiğine baksana.' Dermiş gibi garip bir sakinlikle onu seyrediyordu. O an gözlerinin dolduğunu hissetti genç kadın, kendine ne yapmıştı böyle? Ona ne yapmışlardı böyle?
"Özür dilerim..." dedi aynadaki kendine, bi an aynayı indirip direksiyona başını yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında içinde garip bi duygu vardı, tanımlayamıyordu ama kestirebiliyordu; geçmişe özlem, geleceğe güvensizlik, bugüne inanmayışlık. Maria bu şehrin gri bulutlarının kasveti altında boğulmaktan çok yorulmuştu. Yunanistan'nın güneşli sokaklarını, onunla aynı dili konuşan arkadaşlarını, günün sonunda sığındığı ailesini özlediğini fark etmişti. Maria çocukluğundan kalan o yarım kalmışlığın sancısını görmezden gelemiyordu artık.
"Oχι σήμερα αλλά κάποια μέρα..."
Başını emin bir tavırla kaldırıp burnunu çekti ıslak gözleri sokağın karşısındaki eve kayarken içine sinen duygusuzluk bi anda gözlerine yansımıştı. Bu onun insanoğluna karşı kullandığı kalkanıydı. Çünkü o da biliyor ki, insanın en zayıf yeri duygulardır, eğer bundan arınanamışsa... elindeki aynayı tekrar kaldırıp torpidodan çıkardığı kan kırmızısı rujunu kıvrımlı dudaklarına sürdü, içindeki zayıf kadını bu sahte süslerle iyi gizleyebiliyordu. Saçını geriye atıp kapıyı açtı, ardından tek hamlede arabadan inerken hafif bir esinti bacaklarında gezinmişti.
Kabanını omuzlarına alıp yavaş ama kararlı adımlarla o eve doğru ilerlerken katiline gittiğinden habersizdi Maria. Gözlerine geçirdiği güneş gözlüğünün altından ara ara etrafı kolaçan ederken giriş kapısına gelmişti çoktan. Kapı yavaşça aralandığında orda çalışan kadınla karşılaşmıştı, ona göz ucuyla bakınıp gözlüğünü indirdi. Genç kadın Maria'ya şaşkınlıkla bakıyordu, her zaman ki bakıcıdan öte yenilmez bir kadın gibi gelmişti bugün bu eve sanki.
"Maya nerede?"
"Odasına Maria hanım."
Maria başını sallarken karşısındaki kadından üstün olduğunu kanıtlamaya çalışıyor gibiydi sanki, az önceki ağlayan kızdan eser yoktu. Kabanını kadına uzatıp Maya'nın odasına yöneldi, kapının önüne geldiğinde durup derin bir nefes aldı. O an aklından binlerce fikir akıp gidiyordu; Buraya niye gelmişti? Ne aptalca bir hamleydi böyle? Bir tuzağın ortasında olabilirdi ama bunu hesaba hiç katmamıştı.
Ama Maya'ya güveniyordu. Onun çaresizliğini kendi garantisi haline getirmişti Maria. Kapıyı tıklattı ve yavaşça içeri girdi, içerisi sessizdi o an odanın tam karşısında oturan Maya'yı gördüğünde ürkmüştü, duraksayıp mırıldandı: "Maya..." Küçük kız başını dizlerine yaslamış öylece koltuğunda oturuyordu, koyu saçları yüzüne serinmişti. "İyi misin?" Dedi bu defa yüksek ses tonuyla, ona yaklaşıp tam önüne dikildiğinde Maya'nın duruşunu bozmaması Maria'yı tedirgin etmişti. "Maya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDENLER
Misterio / Suspenso#131 Burası cinsiyet kavramının olmadığı yer. Burası duyguların işlemediği bölge, burda sevgi yok. Merhameti kimse bilmiyor, acı her bedeni eksik kıldı. Adalet kimindi? Kurallar kime ait? İyilik kime göre doğru, Tanrı kimin yanında? Kim yaşamayı hak...