Sokakların Kavgası

2.9K 262 193
                                    

"Bu hikâyeyi; umudun yitirmiş, sessizliğe gömülüp duvarların ardından insanlığın yok oluşunu seyreden günahsızlara ithaf ediyorum."


Bölüm 1 |Sokakların Kavgası


                               ♣

"Bundan sonra, o kapıyı zamanında açasaksın! Beni anladın mı?" zihnine işleyen ses onu var eden karanlığın ta kendisiydi. Ufak, çelimsiz bir çocuğun ruhuna işleyen ilk darbe. "Lütfen vurma, lütfen acı bana..." ikinci ses ise, o karanlığın tam ortasında can veren saflığıydı. Ölüm, bazen hiçbir şeydir; anlamını yitirmiş, hayatın acıları yanında basit bir kavramdan ibaret olan anlamsız içi boş bir kelime. Hayat, kimilerini söker atar içinden onu ölümle müjdeler ancak kimilerini yaşatır hayat. Ona nefreti aşılar, kini sunar, ateşi bahşeder.

"Bana cevap verme kadın, anladın mı? Bana bir daha cevap verme!" bir kadın, bazen çoğu erkekten daha güçlüdür. Bir çocuk ise, tüm insanlardan daha güçlü; her şeyi barındırır içinde, geçmişi, geleceği, anıları. Zamana dair her kavramı. "Özür dilerim..." bu son nefesti. "Kes lan kes! Senden de, kızından da... Bıktım lan sizden." diye gürledi o karanlık adam. Dönüp ona sessizce bakan çocuğa attığı o tokat her şeyin başlangıcıydı.

"Azra!" feryat etti kadın, önünde yere savrulan çocuk düşmesine rağmen sessizce o karanlığa bakıyordu, gözlerine öylesine bir ifade belirmişti ki, bunu en iyi kadın biliyordu. Nefretin ilk tohumu gözlerine belirdi. "Vurma ona! Ona dokunma!" adam, kadına vurdu bu defa. Karanlığın esir aldığı bedeni, zihni, kendisi o olmaktan çoktan çıkmıştı. O, hiçbir zaman o olmamıştı zaten. "Hiçbir halta yaramıyorsunuz! Para nerde lan para! He? Ne halta yarıyorsun sen?"

Yerde yatan çocuk sessizdi. Yeşil gözlerine sinen adamın silüeti oraya kazınmıştı, beynine hapsettiği katilini unutmayacaktı hiç; insan, kendi katili unutmaz. Önünde annesine tüm gücüyle vuran adam vardı, o ise yerde öyle yatıyordu. Saçları yüzüne dökülmüş, teni koyu yeşilin altında bir hiçti. Evi esir alan sesler uzaktan geliyor gibiydi, kalbinin ritmi orda yatan yavruyu sıkıştırıyor, dişlerini göstermesi için kışkırtıyordu. Kurt, hırladı.

"Sen bir halta yaramazsın!"

"Özür dilerim..."

"Sen ve kızın!"

"Yapma,"

"Kes sesini!"

Kelimler, beynin içine bir mühür gibi saplandı. Zihni ve bedeni bir münakaşaya girmişken, onu konrtol eden yavruyu ilk defa duyabiliyordu çocuk. "Anne..." diye fısıldadı. Kadın, dudaklarından akan kırmızı sıvıyı hissettiğinde gözleri ona çaresizce bakan çocuğa kaydı, yutkunmuştu. Beyni kendi kafesinde dönüyor gibiydi, geriledi, sendeledi. Görüş açısına bir kızı bir o adam giriyordu. Zaman, sanki ruhunu yitirdi. "Azra..." diye fısıldayan bu defa kadındı.

Yere doğru dengesizce düştüğünde çocuk yutkunarak düşüşünü seyretti; gözlerine öyle bir çaresizlik sıçramıştı ki, işte o zaman hayat ölümden daha acı olduğunu kantılamıştı. Sanki tüm sesler yok olup gittiğinde zemine temas eden bedeninin gürültüsü her şeyi sağır etmişti. "Anne..." doğruldu ama ayağı kalkamıyordu, nefesi boğazına bir düğüm gibi saplanmıştı. "Anne!" adam ilgisizce geriledi.

Kız yerde sürüklerek annesine yaklaştığında içine işleyen o duygu onu kendine uzaklaştırıyor gibiydi, henüz on beş yaşında olan bir kız çocuğu bunlara şahit olmamalıydı. Ama olmuştu... Oluryordu da... "Anne!" yerde yatan kadın derin bir nefes aldı sanki gücü vücudu için yetersizdi, gözlerindeki tüm mecal akıp gitmişti. "Anne iyi misin? Anne, anne..." ufak elleri kadının yüzünde gezindi, titriyordu. Boynundaki kızarıkların sebebi hastalığıydı bunu biliyordu, biliyordu...

KAYBEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin