"Savaş yeni başlıyor."
Bölüm 14| Üç Günah
♣️
"Bana onu anlat." sesine işleyen hırs azmin gölgesinde yeninden yeşermişcesine tüm ihtişamıyla gözlerine yansıdı, ruhunu kavuran istek kalbini güçlü bir ritme mahkum etmişti sanki. Bu, tutkuyla süslenen kirli hırsı onun işine olan sadakatini mi gösteriyordu yoksa tek bir kişi üzerine kurulmuş intikam imparatorluğu muydu? Bu kişiliğinin bir belgesiydi, belkide sadece kaybetmeyi sevmeyen bir beyindi onunkisi. "Her detayı istiyorum, senin düşünemediklerini ben kafamda depoluyorum. Anlat."
Koyu renk saçları olan sıska bir adam vardı tam karşısında, gözaltı torbaları uykusuzluğun ona ödettiği bir cezaydı. Donuk bakan göz bebeklerinin etrafında dolanan morumsu damarlar en fazla dört saatlik bir uykudan bahsediyordu. Tabii, adamın bundan haberi dahi yoktu. Çünkü karşısında oturan ve ona emirler yağdıran kendinden oldukça emin biri vardı, Kutay Barutçu. "Yüzünü sadece birkaç saniye gördüm, yani..." Kutay gözlerini devirdi.
Tam karşısındaki deri koltuğa oturmuş dikkatle ona bakıyordu, iki elide dizleri üzerinde, hevesle adamın iki dudağı arasından çıkacak sözleri bekliyordu ancak memurun sözleri onun için bir hayal kırıklığı. Kaşlarını çatarak ona doğru hafifçe eğildi, aralarında ufak bir masa vardı. "Anlat." Dedi dişleri arasından, "Ne gördün? Nasıl biriydi?" sesi katıydı ama gözleri alayla parlıyordu yinede kaşları çatıktı, memur bi an üzerinde güçlü bir baskı hissetti.
"Başında şapka vardı, esmer bir adamdı... İri bi cüssesi vardı, benden birkaç santim uzundu." Kutay parmaklarıyla açık kahverengi saçlarını geriye doğru taradı, yanaklarını şişirerek nefes alırken başını sağa sola sallıyordu, "Cevapların beni tatmin etmedi Atilla," bu defa iki kaşınıda yukarı kaldırarak başını hızla sağa sola salladı, "Beni etkileyemedin." memur bi an komiserin onunla dalga geçtiğini düşündü; bir başkomiser bu kadar saçma davranamazdı ama onunla neden dalga geçsinki?
Kutay eğleniyor gibiydi, insanların onu çözmeye çalışırken kaybolması ona, onlardan daha zeki olduğunu hissettiriyordu. Zeki bir adam olduğunu düşünüyordu ama sorun bu değildi, sorun Kutay Barutçu'nun özgüveninin çok uçarı olmasıydı. "Yokmu başka hatırladığın bir şey?" Adam başını iki yana olumsuz bir biçimde salladığında Kutay gözlerini duvarda asılı olan boş panoya çevirdi; oraya o adamın ismini ve resmini asacak ve ne olursa olsun peşinden gidecekti ama hâlâ o panoya asacak bir ipucu bulamaması sinirlerini bozuyordu.
"Aslında..." kafasının içine bi anda dalan sesle tüm düşünceleri alabola olup serin sulara karıştı, şimdi kıyıya vuran o adama olan nefretiydi. Bakışları memura kaydı, tek kaşını kaldırmıştı. "Aslında?" Atilla dudaklarını araladı, bir şey söylemek istiyordu ama emin olamıyordu, gözlerini yumup başını ovdu. Sonra tekrar gözlerini açıp tüm dikkatiyle Kutay'a baktı, "Sağ kaşında bir yarık izi var başkomiserim. Yatay inen derin bir yaradan geriye kalan belirgin bi iz." Sağ eliyle çenesini sıvazladı.
Kutay başını birkaç derecelik açıyla öne eğmiş gözlerini ise ona kitilemişti, soğukkanlı bir biçimde, "Emin misin?" diye sordu. "Esmer, iri ve kaşında iz olan bir adam." Atilla hızla başını sallamakla yetindi, yorgunluk onu uykusuz bırakmıştı ama Kutay komiserin baskısı onu diri tutmaya yetti. Kutay geriye doğru yaslanıp soğukça sırıttı, göz bebekleri bir sağa gidiyor bir sola merhametsiz düşüncelerinin zehri bakışlarına akmıştı. "Gidebilirsin Atilla." cılız memur ona baktı sonra başını hızla öne sallayarak ayaklandı, "Emredesiniz başkomiserim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDENLER
Mystery / Thriller#131 Burası cinsiyet kavramının olmadığı yer. Burası duyguların işlemediği bölge, burda sevgi yok. Merhameti kimse bilmiyor, acı her bedeni eksik kıldı. Adalet kimindi? Kurallar kime ait? İyilik kime göre doğru, Tanrı kimin yanında? Kim yaşamayı hak...