"Ölümün pençesinde, yaşamayı unutmuş kimseziler vardı. Onlar gerçek kötülerdi."
Bölüm 4 |Gerçek Kötüler
♣
2008 İstanbul.
Çıplak ayakları yer her temas edişinde ince dersini kesip geçen cam parçaları adımlarını aksattı, arada sendeliyordu. Onu içine çeken sokak ıssızlığa bürünmüş gibiydi, sessizliği bir zırh gibi almıştı önüne sanki büyük bir savaş ya da bir enkaz onu susmaya yeltendirmişti. Bir adımı daha aksadı. Çocuk, çatlaklarla dolu olan duvarlardan destek alarak ilerliyordu, gözleri, camları paramparça edilen binalardaydı.
Bu sokak asla bitmeyecek olan bir savaşın başlangıcıydı; bir meydan savaşı vardı, birlikler devriliyor saflar biçiliyordu. O kurt savaşın kalıntıları arasında ilerliyordu, tenine batan her parça savaşta aldığı bir yaraydı, o istemeyerek dahil edildi bu savaşa, sürüsü onu cehenneme davet ettiğinde sadece korkağın tekiydi. Sonra bir darbe daha aldı, ya kalkacaktı ya da korkaklığıyla birlikte yok olup gidecekti. Pençelerini dahi kullanamazken sadece hırladı kurt, yapabildiği tek şey buydu.
Ona yaklaşan herkese hırladı, geriledi, kaçtı, pençelerini savurdu ve sınırlarını zorlayan her düşmandan bir darbe aldı, çünkü savaşamayacak kadar toydu. O, ona pençelerini kullanmayı öğretecek annesinin canını alan bir katildi.
"Azra... Azra..." diye geveliyordu adamın biri, en az kendi zihni kadar kararmıştı bakışları. "Aazzraa..." dedi bu defa geriye yaslanarak. "Saatler önce anneni ve babanı tahtalı köye postaladın." yüzüne yansıyan beyaz ışık yeşil gözlerini kısmasına neden oldu, tedirgindi genç kız. Adam ise aksine rahat ve umursamaz bir tavır sergiliyordu, birbirine giren sakalını sıvazladı, gözleri karşısında titreyen kızdaydı. "Niye?" dedi sözlerini devam ettirerek.
Kız, göğsünün altındaki o mekanızmanın kontrolden çıktığını hissedebiliyordu, kalbi deli gibi çarpıyor sınırlarını zorlarcasına bir darbe indiriyordu göğsüne. Ellerini masanın altına topladı, göz yaşları çenesine doğru bir yol çiziyordu. Neydi bu? Bu olanların sebebi neydi? Saadece birkaç saat önce hayatı kendi gidişatında ilerlerken bir anda bir enkaza kurban gitmişti, sürüsü dağılmıştı. Annesi yoktu, katilinin canını almıştı ve kan bağı olmayan ağabeyi onu suçlamıştı. Şimdi ise on beş yaşındaki o katil bir sorgu odasında adamın birine derdini anlatmaya çalışıyordu.
"Niye?" tekrarladı, sesi netti.
"Ben..."
"Sen ne?"
"Ben annemi öldürmek istemedim... Ben katil değilim! O adam..." yine hıçkırıklarına boğuldu. O adamı andığı her ân zihninde bir karmaşa meydana geliyordu, onu kontrolden çıkaran bir karmaşa. "Anneme hep kötü davranırdı." birbirine sıkıca tutunan elleri daha da kenetlendi, tırnakları derisine işliyordu. "A-anneme..."
"Anneni öldürdün," adam sanki onu dinlemiyordu, kafasına kendince bir kalıba sığdırmışı genç kızı sorgulamak formaliteydi. O çocuk, saatler önce zaten katil damgasını yemişti. Belkide bu kararı ifadesini aldığı ağabeyi sayesindeydi ya da birer birer sorguladığı mahallesindeki insanlar, tüm hepsi genç kız için bir sonuca varmıştı ve oturup burada ona olanları sormak sadece anlamsız bir uğraştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/47781549-288-k724288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDENLER
Mystère / Thriller#131 Burası cinsiyet kavramının olmadığı yer. Burası duyguların işlemediği bölge, burda sevgi yok. Merhameti kimse bilmiyor, acı her bedeni eksik kıldı. Adalet kimindi? Kurallar kime ait? İyilik kime göre doğru, Tanrı kimin yanında? Kim yaşamayı hak...