Şehrin Sahipleri

492 104 37
                                    

"Risk, cesaret ister. Cesaretse zaferi getirir."

8. Bölüm | Şehrin Sahipleri

                                        ♣

-24 saat önce

"Kaçışın yok, etrafın sarıldı." üzerine sinen gölge keskin yüz hatlarını ortaya çıkarmıştı, elinde sıkıca tuttuğu silahı üzerinde ritim tutan baş parmağı kalbinin ritmiyle eş değerdi. O silahın sahibi bugünün duygularını unutan son insan hâliydi. "Kamera kayıtları var, eşgalin ortaya çıkacak nasılsa, gel sen teslim ol." işittiği o ses onu gülümsetti, gergin yüz kasları soğuk bir gülümsemeye yer vermişti.

Gözlerini kapatıp gölgeye tamamen hapsoldu, o akıllı bir adamdı. Hiçbir şey bu kadar kolay olmamalı, uğraştırmalı, yormalı. İşte, Tufan Karaç'ın felsefesi tam olarak buydu. Gözlerini yumdu ve tüm dikkatini, fısıltıdan daha kısık olan seslere verdi. Ufak, küçük, zayıf bir adımı işitmişti. Birileri bu otelin içinde geziniyordu ve o kişi o sesin sahibinden başkası olamazdı. Yaklaşan bir adım daha, bozuk telsizin kesintili sesi duyuluyordu, bu gece hiselerine oynayacaktı Tufan.

Sadece sesleri dinleyecek adımları hissedecekti, görme duyusu onun için tehlikeliydi. Sırtını duvara yaslayıp başını hafifçe sağa uzattı, koridorun dğer ucundan yaklaşan ayak sesini hissetti. Gözleri, pencerenin devasa camına kaydığına bir yansımaya denk geldi, elindeki silahı öne doğrultmuş ağır adımlarla yaklaşan bir adam. Burnunu hafifçe çekip etrafını kolaçan etti, üzerinde yarık izi olan kaşı hafifçe yukarı kalkmıştı.

Yasak bölgede tek başında düşmanın içinden sıyrılmaya çalışmak delilikti ama o Şeytan'nın adamı, sıradan biri değil, sokaktaki bir tincerci hiç değil. İki eliyle silahı kavradığı anda etrafı bir anda boğuk bir karanlık kapladı, binanın elektriği kesilmişti sanki. Tufan karanlığın içinde etrafa bakınırken aynı sesi birkez daha işitti: "Her deliliğin sonu hüsrandır, fazla yürek yemişsin." Dudağında varla yok arası bir gülümseme belirdi, şartları zorlaştırıyorlardı.

Birkez daha etrafa bakınıp yaslandığı duvardan doğruldu, saklanmasına gerek kalmamıştı, bu düşmanın aptallığı mıydı? Yoksa kurnazlığı mı? İşte bunun cevabı sadece bir dakika sonra belli olacak. Dışardaki azalan yağmur kalabalığın sesini ele vermişti. Etrafı sarılmıştı, düşman ensesindeydi, kurallar onlara aitti ama köşeye sıkıştırılmayı henüz kabul etmeyen kendisiydi.

Tam karşısında, ona yaklaşan adamdan haberdardı. Elindeki silah düşmanı hedef alırken olduğu yerde dikilmeye devam ediyordu; o duracak, av ayağına gelecekti. Ancak, Tufan'nın hesaba katmadığı bir gürültü dikkatini yerlebir ederken elindeki silah refleks olarak sesin geldiği yöne doğru patladı. Ve o anda boğazını saran kolu hissetti, köşeye sıkışmıştı. "Öğrenecek çok şeyin var." Ensesinde hissettiği sesle birlikte öfkeyle gözlerini yumdu. Tufan buydu, yenilgiyi hazmedemeyen gözü kara bir katildi, her zaman kazanan o olmalıydı.

"Başkomiser Kutay Barutçu. Memnun oldum." adamın kolu boğazını daha sıkı sardığında konuşmamak için gayret etti, henüz kimliği ortaya çıkmamıştı, sesini dahi duyurmamalıydı. Ani bir hareketle geriye doğru ilerleyip sırtını hızla duvara yasladı, Kutay o ve duvar arasında sıkışmıştı ama Tufan'nın boğazını sıkmayı hiç bırakmamıştı. "Kimsin sen..." komiserin sesi zorlukla çıkıyordu, Tufan sadece boş bir noktaya bakıyordu. Öne doğru gelip aynı hızla tekrar sırtını duvara kenetledi, komiser dişlerini sıkıyordu.

O anda diz kapağının arka kısmında hissettiği acıyla yere düştü, komiser tekrar hakimiyeti ele geçirmişti. Az önce dikkat dağıtmak için yere attığı silaha uzanıp Tufan'nın başına dayadı. Büyük pencereden sızdan ay ışığı dışında efraf karanlıktı, kimsenin yüzü net değildi. "Yerinde olsam şansımı fazla zorlamam, içerde iki ceset var kafayı sana takarsam işin müebbete kadar uzar. Hücrede çürürsün."

KAYBEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin