Bölümde ağır dram vardır. Kaldıramayacak olanların seans bölümünü atlamalarını tavsiye ederim.
Keyifli okumalar...
Karan'ın çalışma odasında yalnız başıma otururken aklım devamlı olarak geçirdiğim 1 haftada ve birazdan gerçekleşecek olan seanstaydı.
Mehtap Hanımla konuşmak, az da olsa bir şeyleri anlatmak iyi gelmişti. Verdiği ilaçlar biraz daha uzun süreli uykular uyumamı sağlasa da kabuslarımı engellemiyordu.
Gözlerimi her kapattığımda gördüklerim zaten karanlıkta olan ruhumun daha da dibe batmasına, acısı azmış gibi daha çok sancımasına sebep oluyordu.
Sırf bu yüzden ilacı bırakıp, uyumak istemesem de kendime engel oluyordum. Biliyordum ki ancak böyle böyle iyileşebilecektim. Belki çok canım yanacaktı, çok korkacaktım ama kanata kanata kabuk bağlatacaktım yaralarıma.
Kabuk bağlamasa bile en azından üstünü örtmeyi başaracaktım. Bunu kendime sık sık tekrarlasam da pek inandığım söylenemezdi.
Her geçen gün biraz daha dibe battığım için inancımı kaybediyordum. Sanki ruhum bir şeyleri yoluna koymak için gün sayıyordu. Yolunda olduğunu gördüğü anda beni terk edip gidecek gibiydi.
Her şey hem o kadar basit hem de o kadar karmaşıktı ki altında eziliyordum. Ben bir şeyleri çözmek, yoluna koymak, en azından akıl sağlığımı koruyabilmek için arkada bırakmak istedikçe karmaşıklaşıyordu.
Birçok soru işareti gelip başköşeye kuruluyor, beni hiç terk etmeyen korku inatla konumu koruyordu. Ben onlardan kaçmak istedikçe onlar kendine daha çok yer ediniyordu.
Hala dışarıda serbest bir şekilde gezen patron, annemi bu hale getirenler, uzun zamandır kayıp olan babam hiçbirinin bir çözümü yoktu.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de kardeşim vardı. Ertuğrul'u o hapisten kurtarmıştım ama girdiğimiz yeni kafesi bir türlü anlatamıyordum.
Oradan kurtulan kardeşim her şeyin eski haline döneceğini düşünüyor olmalıydı ve ben aksini söyleyemiyordum. O küçücük kalbiyle özlediği şeyleri yapmak isterken her seferinde bir bahane ile reddetmek daha çok canımı acıtmaya başlamıştı.
Onun gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı ve üzüntü, zaten yaralı olan kalbime bir delik daha açıyordu. Onun ve annem için en iyisine yapmaya çalıştıkça daha çok elime yüzüme bulaştırıyordum.
Çevremdeki herkes bunun için üzülmememi söylese de ben dediklerini yapamıyordum. Kardeşimin park için sessiz sessiz ağladığını her gördüğümde içimde söndürmesi imkansız bir ateş harlanıyordu.
Onu her şeyden korumak isterken en başta kendi hayaletlerimden koruyamıyordum. Benim başıma gelenlerin bedelini küçücük kalbi ile o ödemek zorunda kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Oyun
General FictionBenliğini kaybetmiş, adını bile unutmuş, gencecik yaşında boyundan büyük acılara boğulmuş, kendini kirli sanan bir kadın. İstediği her başarıyı elde etmiş, mükemmel bir hayata sahip olan, her istediğini gerçekleştirmiş bir adam. Kader bu iki hayatı...