Benliğini kaybetmiş, adını bile unutmuş, gencecik yaşında boyundan büyük acılara boğulmuş, kendini kirli sanan bir kadın.
İstediği her başarıyı elde etmiş, mükemmel bir hayata sahip olan, her istediğini gerçekleştirmiş bir adam.
Kader bu iki hayatı...
Karanlık odamın tavanını izlerken zihnim yine birbirine girmiş haldeydi. Yeni öğrendiğim bilgileri aklımda bir yere koymak, anlamlandırmak için elimden geleni yapıyordum ama pek mümkün gözükmüyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Daha babamın başka bir adam olduğunu hazmedememişken öğrendiğim bu yeni bilgiler iyice ağır gelmişti. Kim neden annemle ve babamla uğraşmıştı, hem onların hem de benim geleceğimi mahvetmişti?
Annemi ve babamı ayırmak için uğraşan kişi hiç farkında olmadan benimde tüm hayatımı mahvetmişti. Babamın başka bir adam olduğunu öğrendiğimden ve onu gördüğüm andan beri düşünmeden edemiyordum.
Annem ve babam hiç ayrılmasaydı, ben onların yanında büyüseydim her şey çok farklı olur muydu? Belki de bu batağa hiç düşmez, tüm bu acıları hiç yaşamazdım.
Belki ya da keşke demenin bana hiçbir faydası olmadığını biliyordum ama istemsiz olarak içten içe söylüyordum. Hayatımın bambaşka olabileceğini düşündükçe oturup hüngür hüngür ağlayasım geliyordu.
Onun olduğu bir hayatın hepimiz için bambaşka olacağı gerçeği bir tokat gibi çarpıyordu yüzüme. Düşündüğüm her an bu gerçek daha çok canımı yaksa da bunun bana bir faydası olmadığını biliyordum.
O ya da bu sebeple olanlar olmuş, yaşananlar yaşanmıştı. Artık önümüze bakmak ve hayatımızı devam ettirmek zorundaydık ama o da çok karmaşıktı.
Babam ortaya çıkmıştı, hala cevaplanmamış birçok soru vardı ve biz Karan'ların evinde yardıma ihtiyacı olan iki kadın ve bir çocuktuk. Bundan sonrasının nasıl ilerleyeceğini hala bilemezken sessiz bir iç çektim.
Ertuğrul uyuduğu için dikkatli olmaya çalışıyordum. Onun uykusunu bölmek istemiyordum. Sessizce sağ yanıma döndüğümde yatağında en masum haliyle uyuyan kardeşimi izledim bir süre.
Oda karanlık olsa da pencereden sızan ay ışığı sayesinde yüzünün birazını görebiliyordum. Acaba o olmasa bu kadar iyi olabilir miydim? Bu güne kadar yıkılmadıysam hep Ertuğrul yüzündendi.
Onun küçük olması ve annemin ona bakamayacak halde olması beni hep iyi olmaya itti. Eğer ben kendimi kaybedersem kardeşimin ortada kalacağını, yalnız başına ilerleyemeyeceğini biliyordum.
Şimdi annem iyileşiyorken biraz kaybolmaya, dağılmaya hakkım var mıydı? Biraz kabuğuma çekilip kendimi acımaya, sessizce yaralarımı sarmaya iznim yok muydu? Devamlı iyi olmaya çalıştığım bu sürenin yorgun düşüren fırtınasından korunmak istemem çok mu bencil bir düşünceydi?
İçimdeki sıkıntı beni iyice huzursuz ederken sessizce yatağımdan kalktım. Uyuyamayacağımı bildiğim için kardeşimin üzerini örtüp aynı sessizlikle odadan çıktım.
Annemin ve babamın salonda olduğunu, konuştuğunu bilirken uyumak pek de kolay değildi. Bir de devamlı onlara kayan, geleceği ve geçmişi düşünüp duran zihnim vardı.