"Abla benim canım sıkıldı dışarı çıkıyım mı?" Ertuğrul'un oflayarak konuşması ile ona baktım.
Ben camın önünde sessizce otururken o telefonumla oyun oynuyordu. Sıkıldığı her halinden anlaşılırken gülümsedim.
"Odadan montunu al gel ablacım. Giyinip çıkarsın." Dediğimde sevinçle içeri gitti.
Arkasından bakarken iç çektim. Ne zaman geçtiğini anlamadığım 2 ay daha geçmişti bu evde. Buraya geleli toplamda 3 ay olmuştu ve artık tamamen burada yaşamaya alışmıştık.
Özellikle Ertuğrul'un keyfi çok yerindeydi. Onunla devamlı ilgilenen Karan abisi ve Timuçin amcası, devamlı yanında olan ben ve çok özlediği park hep yanı başında olunca keyfine diyecek yoktu.
En azından o etrafında dönenlerden habersiz bir şekilde mutlu yaşıyordu. Buraya geldiğimizden beri tıpkı yaşındaki çocuklar gibi davranıyor, onlar gibi yaşıyordu. Hala tam bir özgürlüğü olmasa da önceki şartlara göre burası cennet gibiydi.
Kardeşim elinde montuyla yanıma geldiğinde giyinmesine yardımcı oldum.
"Hadi çıkalım." Dediğimde Ertuğrul hevesle bahçe kapısına yöneldi.
Üzerimde kalın hırkam olduğu için başka bir şey giyme ihtiyacı hissetmeden dışarı çıktım. Kardeşim koşarak parka giderken bende oturma alanına yöneldim.
Geçirdiğimiz toplam zamanda birçok şey değişmişti. Yılbaşı geçmiş, yeni bir sene başlamıştı. O akşam Timuçin amca ve Firdevs teyze bir davete katılmıştı. Bana da gitmem için ısrar etmişlerdi ama istememiştim.
Ben evde baş başa olacağımızı düşünürken Karan da bizimle kalmıştı. Hatta Ertuğrul için güzel bir çam ağacı bile süslemişti. O akşam hep birlikte oturup film izlemiştik.
Benim için pek bir şey ifade etmese de annem ve kardeşim mutlu olsun diye eğleniyormuş gibi davranmıştım.
Devam eden seanslarım yüzünden hiçbir şeyden zevk alamaz hale gelmiştim. Sanki yaptığım her şey yarımdı, eksikti, can yakıyordu.
Günden güne içime kapandığımın, her gün biraz daha sessizleştiğimin farkındaydım ama elimden bir şey gelmiyordu. Tüm pisliğimi ayrıntıları ile ortaya dökmek hiç kolay değildi.
Bana yapılanları, insanların sapkınlıklarını, yalanlarını anlatmak çok yaralayıcı oluyordu. Tüm olanları bir bir anlatırken tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordum.
Anlattığım her sahne beynimin içinde dönüp dururken ben o anlarda kapana kısılıyordum. Bir daha ki seans gelip de ben başka bir hikaye anlatana kadar aynı hikayenin içinde dönüp duruyordum.
Artık bitmesini, hepsinin yok olmasını istiyordum ama bunun hiçbir zaman olmayacağının farkındaydım. Ben ne yaparsam yapayım onlar hep benimle olacak, ortalığa dökülüp canımı yakmak için gün sayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Oyun
Genel KurguBenliğini kaybetmiş, adını bile unutmuş, gencecik yaşında boyundan büyük acılara boğulmuş, kendini kirli sanan bir kadın. İstediği her başarıyı elde etmiş, mükemmel bir hayata sahip olan, her istediğini gerçekleştirmiş bir adam. Kader bu iki hayatı...