6

930 67 20
                                    

Üzerimdeki haki yeşili etek ceket takımını ve beyaz gömleğimi düzeltip ayaklarıma siyah stilettolarımı geçirdim. Kumral saçlarımın uçlarına hafifçe su dalgası verip salık bırakmıştım. Gözlerimde bolca rimel, dudağımda da kendi rengine yakın bir ruj vardı.

En yakın arkadaşıma dün aklıma gelen planı anlattığımda beni desteklemek için herşeyi yapacağını söylemişti. O yüzden belki de ilk kez erken kalkarak benden önce işe gitmişti.

Onu tanımıyormuş gibi yaparken benden hoşlanmasını sağlayacaktım. Zor değildi. O gece benimki olmasa da onun aklı başındaydı. Bile bile benimle sevişmişti. Onu tekrar aynı şekle sokabilirdim. Bu sefer ertesi günkü konuşmayı yapacak kişi ben olacaktım.

Aslında pek intikamcı biri değildim. Hayatın bize kötülük yapan insanlara daima karşılığını vereceğini düşünürdüm çünkü. Ama pişkin pişkin benimle konuşmaya çalışması beni kızdırmıştı. Kızgın bir Ashe, korkutucu oluyordu. Bunu da zavallı Joon, ilk elden öğrenecekti.

Dün gece onu araştırmıştım. İnsanların, kameraların önünde nasıl da rol yapıyordu. Herkese, her şeye saygısı varmış gibi davranarak oynuyordu. Oscarı hak etmişti. Bana gramını bile vermediği saygıyı ünlülere dağıtıp duruyordu. Açıkçası bu zerre kadar umrumda olmazdı. Çünkü bilirsiniz, ünlüler egoist aptal orospu çocukları olabilirler.

İş yerime giriş yaptığımda yüzümde her zamankinin aksine tamamen sahte bir gülümseme vardı. Çünkü onların burada çekim yapması bir izdiham yaratmıştı. Küçük hayran kızlar kapının önünde kuyruk oluşturduğu için kendi iş yerime girerken az daha dövülecektim. Cidden, öyle iyi rol kesiyordu ki buradaki bütün kızlar melek liderlerinin gelişini dünyadaki en önemli şeymiş gibi bekliyorlardı.

Onlara üzülmeden edemedim. Hayranı oldukları kişinin göt herifin teki olduğundan zerre kadar haberleri yoktu. İçlerinde bunu tahmin edebilecek zekada olanlarsa gözlerini bütün gerçeklere kapamış, yüzlerinde 'mükemmel joonieye aşığım ve bununla gurur duyuyorum.' İfadesiyle öylece dikiliyorlardı.

Ünlü olmadan önce nasıl biri olduğunu düşünmeden edemedim. Ünü mü kalbini taşlaştırmıştı böylesine? Yaptığı işlerin verdiği yorgunluktan mı ulaşamaz olmuştu kendi kalbine? Nasıl yapabilmişti? Herkesin sevmek için neden aradığı o sevimli ve güvenilir görünen yüzünde farkedemediğim ne gizliydi de bana farklı bir şekilde davranmıştı?

Parlayan siyah gözlerinin arkasında ne vardı? Bunu merak etmekten kendimi alamadım. Bekaretimi alıp bana bir pislik gibi davransa da merak etmeden duramıyordum. Bu garip hisle ve bütün gün susmadan idollerini isteyen veletlerin sesleriyle geçen mesai saatinin ardından kapanmaya yakın çekim ekibi giriş yaptı. Kızlardan bazıları beklemekten usanıp gitmiş, ama yerlerine çabucak yenileri gelmişti.

Ekip yerlerine geçip o küçük ama çok pahalı kameralarını ayarladıktan sonra kapının üstündeki zil çaldı. Onun geldiğini anlamak için dönüp bakmama gerek yoktu. Bu mantıklı bir tahmin de değildi. Çünkü bütün vücudum elektriklenmişti ve rahatsızlıkla omuz silkmiştim. Bedenimde uyandırdığı his bundan ibaretti. Hayır, o gece oldukça zevk aldığımı hatırlıyordum. Özellikle de büyük elleri bedenimde gezinip belimi sıkıca kavrarken. Ama bende arzu hissini bir daha uyandıramazdı.

Herkese selam verip gülümseyerek tezgaha geldiğinde tiksinti dolu bakışlarımı yüzüne çıkartmamak için çok uğraştım. O konuşmadan asla konuşmamalıydım. Kendimi ele verirsem intikam planlarım okyanusun dibini boylardı.
"Ashe-sshi,bugün çok hoş görünüyorsunuz." Adının hoseok olduğunu dün öğrendiğim grup arkadaşı konuşunca başımı yavaşça kaldırıp gülümsedim. Sonuçta arkadaşının yaptıklarından onu sorumlu tutamazdım.

"Teşekkür ederim Hoseok-sshi." Namjoon da gülümseyerek beni baştan aşağı süzmek gibi bir hata yaptığında Gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum.
"Kesinlikle,yeşil sizin renginiz." Kalın sesini duymak o gece ne kadar hoşsa, bu gece o kadar iğrençti. Aniden yükselen mide bulantımı geçirmek için yavaşça nefes aldım.
Cevap vermeyip zorla gülümsemekle yetindim.

Sonrasında da benimle konuşmaya çalışmadı. Neyse ki. Çünkü çalışsaydı,çok sevdiğim kitapları kafasına fırlatabilir ya da muhtemelen bütün dolabımdan pahalı olan ayakkabılarına kusabilirdim.

Bir Gece|Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin