24

413 50 5
                                    

Okan'dan

Başım çatlayacak gibiydi. Yaptıklarımın cezasını fazlasıyla çektiğimi düşünüyordum. Hatta bu mesele bir daha konuşulmaz. Çünkü Çillim bu meseleyi yokmuş veya yaşanmamış gibi davranıyordu. Hayır anlamıyorum bu Tuncay neden böyle bir şey yaptı ki? Neden!? Ayrıca içki...? Onu camide gördüm ben. Dedemle namaz kıldı. Gayet net hatırlıyorum.

   " Okan, hadi uyu."
" dede ben nasıl uyuyayım Allah'ını seversen. Şevki babam beni yakamdan tutup kapının önüne attı diyorum."
" Her baba evladını korumak ister. Bunun için gerekiyorsa yakasından kapıya koyar. Gerekirse ensesinden köye getirip her şeyini elinden alır."
Demişti. Evet dedem eğer ensemden tutmasaydı herhalde sarsılıp kendime gelmem zor olurdu ama şimdi burada kimin ensesinden tutacağız?
" Dede Eşref amca nerede?"
" Eşref'i bulaştırma sakın. Onu zapt etmek zor. Deli yanı tutmasın."
" Ben Zekiye'mden ayrılmam."
Dememle durup bana döndü. Bir süre hesap yaptı,
" Okan, senin kafan geç basıyor ama anlamıyorum nasıl o şirketi iyi yönetiyorsun. Oğlum, kız senin eşin. Şevki sizi ayıramaz. Ayırmaz çünkü o kızlarını çok sever."
" Ama ben en sevdiğine zarar verdim. Zekiye'min emeklerini çaldım."
" Sen bir kıza sor bakalım, emeklerini çalmış mısın sonra gel konuş."
" Ya bizi ayırırsa?"
" Sen sabaha kadar böyle otur. Duvara bak."

Demiş sabır çeke çeke gitmişti. Delireceğim. Zekiye'm kim bilir ne haldeydi, ah benim çillerine sevdalandığım! O Tuncay olacak...! Ağzımı bozmam. Yok tamam sakinim. Tamam. Evet Zekiye benim karım. Bizi ayıramaz. Hah! Bu mümkün değil. Değil ama ulan ben adamlar olayı bilmezken utanıyordum şimdi nasıl karşılarına çıkacağım ki? Hayır Zekiye'mi alsam aslında her şey çözülecek. Kurban olduğum Rabbim bir çıkış gönder.

Cümlemi bitirdikten sonra telefona mesaj gelince hızla açtım.
' Ablam uyuyor. Başı ağrıyınca ilaç verdim. Sana nokta göndermemi istedi enişte.'

Ah benim Çillim, canım. Yine benim yüzümden neler yaşıyorsun.

Oturduğum yerde düşünmekten çatlayınca ayağa kalkıp odanın içinde olta atmaya başladım yoksa delirecektim. Kafamın içinde düşünceleri tartmaya çalışırken çözümsüz ve belirsiz kalmak beni delirtiyordu.

Sabah ezanıyla evden çıkıp camiye gittim. Oradan da direk Şevki babama gideceğim. Bizi ayıramaz. Hele de ona bu kadar yakınken yapamaz bunu bize.
Camiye girince Eşref'in bahçede olduğunu gördüm. Beni gördü fakat bir şey demeden arkasını dönüp süpürmeye devam etti. Yanına gidip selam verdim,
" Eşref amca? Küstün mü bana?"
" Yook."
Dedi süpürgeyle süpürmeye devam ederken.
" Yoksa sende mi beni suçluyorsun? Beni dinlemek ister misin?"
" İstemem!"
Dedi elindeki süpürgeyi atıp bana dönerken. Bir an aramızdaki boy farkına şaşmıştım. Karşımda asker duruşunu takınmıştı çünkü.
" Ben gördüm. Gördüm. Siz güldünüz. Ayçiçek'le. Güldünüz."
" evet. Güldük. Merak etme onu üzmemek için her şeyi yapacağım."
Başını salladı ve camiye doğru yürümeye başladı. Arkasından gidip içeri girdim. Sünneti kılıp imamı beklerken yanıma biri oturunca başımı çevirdim. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken, Şevki babam,
" Namazdan sonra konuşacağız."
" Peki nasıl isterseniz."

Namazı kılıp selam verdikten sonra camiden çıktık. Dedem de oradaydı fakat bir şey demeden imamla konuşuyordu uzaktan. Şevki babam,
" Telefonu ver Selim dedeye gel."
Deyince hemen telefonu verip onu takip ettim. Beni bir köşeye götürüp dövebilir hiç önemli değil ama bizi ayırmasın. Dedem bir şey diyemeden telefonu verip onu takip ettim. Arabaya arka koltuğa geçip oturdum. Bir şey demiyor öylece yola bakıyordu ki evlerine gelince indi. Allah'ım inecek miyim? Yoksa beni arabada bırakıp mı eziyet edecek?

ZekiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin