Zekiye'den
Elimdeki bıçağı sıkmaktan elim kıpkırmızı olmuştu. Sinirleniyordum. Ve Zeynep bundan büyük keyif alıyordu. Sinirle ona bakıp gözlerimi belerttim.
" Sen kardeş misin düşman mı?"
Oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Tezgaha dayanıp,
" Neden öyle diyorsun abla? Hem bence ona bir şans vermelisin."
" Bana bak Zeynep şu bıçağı böğrüne geçireyim mi ha!? Ha!?"
" Aman be! Ben senin iyiliğini düşünüyorum."
" Tabii ben evlenip gideyimde oda sana kalsın di mi?"
" Öhh be! Ben öyle bir insan mıyım? Ayıp yani."
" Tabii hiç değilsin."
Demiştim ki annem içerden seslendi,
" Süleyman'a bakın. Bahçeyi sulayacağım."
Demesiyle aynı anda,
" Sana dedi!"
" Sana dedi!"
Dedik. Sonra gözlerimi devirip,
" Bak Zeynep, yemeği ben yapıyorum sende Süleyman'a bak."
" Of tamam ya!"
" Of deme af de bari belki bir iki günahın affolunur."
" Dedi çokbilmiş!"
Dedi ve mutfaktan çıktı. Bu kızı evlendirelim ya. En iyisi. Verelim o kasabalı oğlana görsün gününü! Cadı! Birde bana evlen diyor. Dememle tekrar sinirlenmiş aniden bıçağı doğrama tahtasına saplamıştım. Dün babamın söyledikleriyle delirmek üzereydim. Nasıl nasıl!? Benim babam nasıl onu sevebilir hatta! Hatta! Ah ahğğ! Demiş sapladığım bıçağı çıkartmaya çalışmıştım ama çıkmıyordu. Hadi ama! Sapını tutup çekmeme rağmen çıkmayınca, tahtayı elime alıp odaya geçtim. Kapıda dikilip, koltukta Süleyman'ı seven Zeynep'e,
"Kral Arthur'un bana özenip Kılıcını kayaya sapladığını biliyor muydun?"
" Ya kesin öyledir. O da senin gibi çıkaramayınca Zeynep'e gelir."
Demiş Süleyman'ı kucağına alıp gelmişti ki kapı çaldı. Elimdeki doğrama tahtasıyla gidip kapıyı açtım. Bana şaşkın gözlerle bakan annem yaşında ama oldukça bakımlı bir kadın ve Peri ninem vardı.
" Buyrun?"
Dedim ama kadın tahtaya saplanmış bıçağa bakarken Peri nine,
" Zekiye bu ne hal kuzum? Annen nerede?"
Deyince elimdeki tahtaya bakıp sonrada,
" Ha! Bu şey... ya saplandı bu çıkartamadım. Annem bahçede nenem. Çağırayım, kusura bakmayın."
Dedim tebessüm ederek. Kadın bana bakıp tebessüm etti,
" Önemli değil kızım. Sen Zekiye'sin değil mi?"
" AA evet, siz kimsiniz?"
" Ben... Okan'ın annesiyim."
Deyince yüzümdeki gülümseme soldu. İçimdeki onu boğma hissi kabarınca düz bir ses tonuyla,
" Anladım. Siz geçin içeri, Zeynep anneme seslen."
Dedim. Sakin ol Zekiye. Neden sinirleniyorsun ki? Sakin ol. Kadın halimi anlayınca bir şey demedi. Elimdeki tahtadan bıçağı çıkardım.
" Buyrun, oturma odamız hemen şura."
Dedim girişteki odayı gösterirken. Ayakkabılarını çıkartıp içeri geçtiler, onlar odaya geçerken ben mutfağa geçtim. Ellerim titremese iyi insanım. Sakin ol. Tahtayı ve bıçağı tezgaha bırakıp derin bir nefes aldım.
Evet topla aklını başına. Olay seninle ilgili değil tamam mı? Sakin...- ııı! Ne? Bir dakika olay benimle ilgili değilse o zaman bu kadınların burada işi ne? Yoksa babam... yok ya. Dememiştir gelin diye...? Baba! Alacağın olsun sana dedim 50 yıl düşünmek istiyorum diye.Ben kendi kendimi yerken annem seslenince sağa sola telaşla dönüp durdum. Gitmesem? Af! Af!
" Zekiye!"
Diye bağırınca hemen mutfaktan çıktım. Odaya geçip,
" Efendim anne?"
" gel otur, bir şey diyeceklermiş."
Demesiyle telaşla kadına baktım. Ha! Sakın oğlunun bana yaptığı saçmalığı anlatmasın? Yapmaz ya. Yok. Bunun için gelmiş olamaz. Hayır...
" Zekiye otur kızım."
Dedi kadın. Annemin yanına geçip oturdum. Zeynep tekli koltukta Süleyman'la uğraşırken aklıma onu gördüğüm gün geldi. Sinirle elimi sıkarken kadın konuşmaya başlayınca ona döndüm.
" Efendim ben Kerime Hanzade, Selim Han'ın geliniyim."
" Memnun oldum, hoş geldiniz bende Nuriye."
Birbirlerine bakıp gülümsediler. Hayır ya! Bakmayın öyle!
" Efendim biz buraya hayırlı bir iş için geldik annemle. Kızınız Zekiye için."
" Ben ne alaka?"
Dedim aniden. Annem hızla bana dönerken, Zeynep kıkırdadı. Komik mi?
" Yani anlamadım demek istedim."
Kadın devam etti,
" Kızım bizim oğlan seni görmüş, beğenmiş. Seninde rızan olursa bir görüşün diyoruz. Ne dersin?"
Demesiyle avazım çıktığı kadar kahkaha atmak, halıda yuvarlanmak istedim. Ne diyor bu kadın ya? Heyyo teyzecim senin oğlanın bana ettiğinden habarın var mı eyooo! Diye Ayşe teyzem gibi bağırmak istedim ama yapmadım.
" Sağ olun ama benim öyle bir niyetim yok."
Deyip kalktım ama aniden annem beni geri oturttu. Sonra kadına dönüp,
" Bakmayın yeni nesil usul bilmez bazen. Buraya kadar geldiniz çok sağ olun. Biz düşünelim öyle haber edelim size."
Demesiyle anneme döndüm hızla. Ama gizliden ayağıma basınca sesimi etmedim. Kerime hanım tebessüm ederek,
" Teşekkür ederim, düşünecek olmanız bizi çok mutlu eder."
Deyip bana baktı. Ah teyzecim. Sana ısındım, tatliş hanım bir teyzemizsin ama sen gelde şu kalbimi bir aç bak. Bak ne haldeyim gör. Kalmış mı tek parça... Bu kadar dağılmışken üstelik dağıtan o iken, yine ona mı emanet edeyim kalbimi? Ah. Yok... Ben bu derdi atmak için neler yaptım şu son bir senede, siz ona git diyorsunuz? Olmaz. Düşünecek değilim.