Tarihe geçtim. Altın bir yüzükle. Gülsüm'ün 5 numaralı eski sevgilisinin aldığı yüzükle. Neden altın aldıklarını çok umursamıyorum ama altın bir yüzüğüm olsa asla atmam! Asla! Çiğdem'in dediğini yapmaya karar verdikten sonra yüzüğü dışarı çıkınca takacaktım. O gelirse de gösterecektim. Ama inşallah nişanlını çağır demez! Çünkü Tuncay'ı bir kere çağırınca bir daha gitmez. Yapışır kalır bize. Okan gibi!
Neyse zaten iki gün daha evden çıkmadan deli gibi sınavlarımıza çalıştık. Gülsüm inadına ses edince bizde kulaklıklara sarıldık. Şurada kalmış kaç gün, yaptığını konuşarak çözmeye çalıştıkça kavga çıkartıyor olmasından dolayı ona bir şey diyemez olmuştum. Ama Çiğdem laf söylemekten asla geri durmuyordu. Bıkkınca bir soluk verip sesi bir tane daha açmak için telefona uzanmıştım ki aniden masadan düşen telefonla kulaklıkta çıkmıştı. Düşen telefonun sesine bile dönmeyen Çiğdem deli gibi arkasını dönmüş ders çalışıyordu. Bu kızın ortalaması benden yüksek gelirse ağlarım. Az.
Telefonu yerden alıp doğrulunca gelen mesajları okumadan sildim. Okan sağ olsun hiç boş bırakmıyordu. Ardı ardına mesaj atıyor. Bazen engelledim sanıp tehdit ediyordu. Bende engellemediğimi göstermek için nokta gönderiyordum. Biraz sinirlerim hoplamıyor değil ama çok az kaldı. Ben bu seneyi kazasız bitireceğim yoksa çoktan buraları yakardım.
" Neden cevap vermiyorsun?"
" Cevap ver bana!"
" Ders mi çalışıyorsun?"
" Bu kadar ders çalışma. Cevap ver bana!"
" Peki sen istedin."Hım! Evet ben istedim senin gibi bir yapışkanı! Sen gelip bana bulaştın be! Deli midir nedir?! Neyse dön dersine Zekiye. Dön annem. Dersine haydi. Az kaldı.
Dersime odaklanmaya çalışırken ardı ardına yine mesaj gelince gözümü devirdim. Kardeş sen benden ne istiyorsun ya? Bak yemem ben bu ayakları!
" Aç kapıyı!"
Mesajı okumamla ayağa dikildim. Yok canım. Şaka. Seslice yutkunduktan sonra merak ve korkuyla adımlamaya başladım. Gelmemiştir. Gelemez. Yok. Şakadır kesin. Büyük bir şaka. Kapıya gidip parmak uçlarımda yükseldim ve delikten baktım. Eee? Yok ki. Nerede bu? Aniden telefona bir mesaj daha gelince yerimde sıçradım. Ne yapıyorsun be!
" aç, korkma kapıda değilim."Neden açıyorum o zaman? Hayır kapıda olmanı istemiyorum ama niye durup dururken kapıyı açayım kardeşim? İşim var gücüm var.
Kapıda elimi belime koymuş öylece düşünürken aniden Gülsüm seslenince yerimde sıçramıştım. Ne yapıyorsun ya?!
- Çekilsene Zekiye. Ne duruyorsun orada?
Kenara kaydım.
- Bir arkadaş gelecekti de bir şey vermek için.
Gülsüm kapıyı açınca kimsecikler yoktu ama kapının önünde bir kutu vardı. Gülsüm kutuyu alıp üstündeki kağıdı okudu. Bu kıza da her gün bir şey getiriyorlar.- Zekiye kutu sana gelmiş! İnanmıyorum sevgili mi yaptın?!
Demesiyle kutuyu elinden alıp,
- Hayır. Arkadaş şaka yapmış işte.
Dedim ve hızla odama girip kapıyı kilitledim. Çiğdem hala ders çalışıyordu. Ya ben burada ölüyorum arkadaşın derdine bak! Yanına gidip kutuyu notlarının üstüne bıraktım. Bakışları bana döndü,
- Bu ne kız? Yoksa bana hediye mi aldın?
- ben değil Okan.
- Ne?! Ne saçmalıyor bu çocuk neden bana hediye almış ulan!
- Sana değil bana. Ama istersen senin olsun.
- İstemem at çöpe.
Dedi. Başımla onaylayıp kutuyu elime almıştım ki aniden bileğimi tuttu,
- Açsana hele. Merak ettim.
Bileğimi çekip hızla kutuyu açtım. İçinde saat ve çikolata vardı, birde not. Çiğdem notu alıp,
- " bu saat tamı her gösterdiğinde sesini duymak istiyorum" aboooo! Saat başı mı?
- Kapıya koyalım.
- Yazık kız. Gülsüm'e ver. Sana aldım de belki biraz bize karşı yumuşar.
Deyince tek kaşım kalkmıştı. Aslında fena fikir değildi. Gayette uygundu. Böylece bizi delirtmezdi belki. Ama Gülsüm kutuyu gördüğü için onun içinde değilde başka bir kutuda vermeye karar verdik.