Okan'dan
Sinirle sağıma dönüp Büşra'nın boynuma yapışan ellerini attım. Bu kız iyice saçmalamaya başlamıştı. Geçen söylediği şeylerden sonra buna kesinlikle inandım. İyi değil, hasta bu! Birde şu karşımda sırıtıp duran Taner yok mu?! Alacaksın kafasını sıkıştıracaksın kapı arasına!
Ağzını yaya yaya bana,
"Ama bak Okan resimlerde çok yakışıyorsunuz inandım."
Deyince iyice zıvanadan çıktım. Bu zengin züppesi kendini ne sanıyordu! Söylediği cümlelerden sonra elimi masaya sertçe vurup,
" Bana bak Taner. Sana söyledim ama bir daha söylüyorum. Ben iddiadan vazgeçtim. Arabayı da istemiyorum. Zekiye ile de ciddi düşünüyorum."
Büşra,
" Ciddi mi? Hahahahahaha!"
Diye kahkaha atınca sinirle ona dönüp,
" Kes sesini! İkiniz birbirinizi bulmuşsunuz! Ne haliniz varsa görün. Bir daha da karşıma çıkıp bu olayı önüme sererseniz çok fena olur."
Dedim ve kalktım. Tencere kapak! Biz bu kıza iyilik edelim dedik ama tilki çıktı. Tövbe Allahım ya! Kafeden çıkıp arabama bindim. Telefonu elime alıp saate bakınca sınav saatinin çoktan geçtiğini görmemle arama tuşuna basmam bir oldu. Ah Zekiye'm, neredesin? Seni göreyimde mutlu olayım. Aramıştım ama karşıdan gelen ses,
" Aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır."
Deyince telefonunu hala açmamıştır deyip bastım gaza. Bekle beni Zekiye'm. Geliyorum. Dikiz aynasından kendime bakıp saçımı sola taradım. Bugün yine turuncu giymiştim. Onun için. Turuncu bana onu hatırlatıyordu. Diğer bütün her şey gibi. Simidin üstündeki susam. Çatıdaki kiremit. Yediğim meyve. Attığım adım. Bazen söylediği kelimelerin bile ona özel renkleri olduğunu düşünüyorum. Fazla mı düşünüyorum acaba? Fazla düşünmek iyi değil derler ama bence onu düşünmek harika. Ergen gibi triplere girip sağa solu yıkmam inşallah. Birde sırıtıp durmasam, nasıl güzel olurdu...
Fakülteye gelince arabayı otoparka sürdüm. Babam arayınca hoparlöre verip,
" Efendim baba."
" Okan. Toplantı vardı oğlum. Yine neredesin sen?"
" Baba unuttum onu. Hemen geliyorum. Hemen. 5 dk ya oradayım."Dedim ve gerisin geri çıkıp şirkete sürdüm. Mezun olalı babamla çalışıyordum. Yani iki yıldır. Hayalim hep baba mesleğini devam ettirmekti. Zaten babama da babasından kalmış. Öyle büyük bir hayal değil ama bir şirketi yönetme fikri bana hep cazip gelmiştir. Bizim ki aile yadigarı araba pazarlama üzerine bir şirketti. Bugünde yurtdışındaki temsilcilerimizle bir görüşme olacaktı. Ve ben Zekiye'yi düşünmekten unutmuştum. Normalde her şeyi iyi hatırlarım ama son günlerde, iyice ,sadece ona dair şeyleri hatırlamakla meşgul zihnim. Benim gibi inatçı olan yanıyla bana bir türlü bir şans vermediği için inat damarım kabardıkça kabarıyordu. Bana hiç yüz vermeyen hali, gözlerime bakmaması, çilleri. Ah çilleri. Çillim.
Şirkete gelip babamın bakışları altında odama geçip üstüme takım elbiseyi geçirdiğim gibi toplantıya koşmuştum. Toplantı çokta istediğimiz gibi sonlanmazken vakit epey geç olmuştu. Adamlarla başka bir zamana ikinci bir toplantı ayarlayıp çıktıktan sonra telefonu elime aldığım gibi Zekiye'yi aradım ama yine ulaşılamıyordu. Bir şey mi oldu acaba? İnşallah sadece telefonu bozulmuştur. Başka bir şey düşünmek istemiyorum. Odama geçip kapıyı örtmüştüm ki babam arkamdan gelip,
" Ne oluyor Okan? Sen bu adamların peşinde çok koştun oğlum. Neden böyle yaptın?"
" Baba en başta öyle dedim ama adamları biraz araştırdım. Piyasa da çok iyiler ama anlaşma imzaladıkları şirketlerin çoğu 5-10 sene içinde iflasın eşiğine gelmiş. Ve gel gör ki bunlarda hepsine ortak olup şirketi ayağa kaldırmış. Yani öyle bize sunulan dosya da yazdığı gibi değil. Avukatı değiştirsek iyi olur."
" Cemal'i mi? Yıllardır bizimle oğlum."
" İyi o zaman sen karar ver baba. Ha. Annem yarın akşam mı gelecek kesin?"
Dedim. Babam bir elini cebine koyup,
" Hayırdır sen bu kadar anneni dert etmezdin."
" Ne alakası var baba. Annemi özledim sadece."
" Ulan tamam inandım. Ama sen kesin bize gelin getireceksin değil mi? Şimdiden söyleyeyim eğer o Büşra'ysa bende annende arkanda değiliz Okan."
" Hayır baba. Büşra benim arkadaşım sadece."
" Öyle mi? Geçen annene ' Okan beni seviyor anne' demiş. Bu kızda hiç edep adap yok. Uzak dur diye kaç kere dedim."
Dedin, dedin de senin bu aptal oğlun anlamadı baba. Maalesef Büşra'nın bizi parmağında oynatmasına müsade ettik.
" Ben konuştum onunla baba. Merak etme."
" Şükür. Hadi kalk çıkalım."
Demişti. Şu kızın yaptığına bakar mısın! Ulan Büşra! Bundan sonra karşıma çık bak ne yapıyorum. Ama şükür ki artık tek göreceğim kız Zekiye'm olacak. Dırırım dırırım! Dırırım!