Akıl mı üstündür kalp mi? Hangisi daha baskındır kişide? Hangisi diğerine çelme takar da kapısında süründürür? Günlerce aç bırakır da yine kendi bildiğini yapar. Ah! Allah'ım. Bu soruya aklımın bile verdiği cevap beni şaşırtıyor; ama gerçekler acıdır. Kalbin üstün olduğunu bile akılla karar veriyoruz ve yine kalbin gözetiminde...
Karışık. Saçma sapan. Boş. Gereksiz. Fuzuli. Ve daha binlercesi. Onun isminin altına yazabileceğim, onu tanımlayacak bir ton kelime vardı ama kalbime ne oluyordu Allah için! Ne oluyordu da beni bir ıztırar haline sürüklemeye cesaret ediyordu. Nereden buluyordu bu cesareti? Of! Of anam of!
Yolda başımı sağa sola sallarken aklıma dün gece Çiğdem'in yüzüme baka baka söylediği saçma şarkı geldi. Gelmese ne güzel olurdu ama gelmişti işte. Akıl ülkesine bir kere girdimi kalp, hükümdar o olur.
Ama olmaz. Olmaz. Olabilitesi bile yok. Kusura bakma kalbim ama sen şimdi saçmaladın. Saçmaladın yani. Başka bir açıklama yok. Hayır sen yüzme bilmiyorsun ki! Bu okyanus sevdası da nereden çıktı. Oy! Oy!Kendi kendime söylenirken kaldırımda oturup içli içli ağlayan küçük bir erkek çocuk görmüştüm. İçim gitmişti ağlamasına ve kendimi ona doğru giderken bulmuştum. Yanına gidip:
- Müsaade eder misin, yanına oturmak istiyorum.
Dedim. Omuz silkip yüzüme bakmadan ağlamaya devam etti. Yanına oturup:
- ama bu güzel gözlere en çok gülmek yakışır bence. Neden ağlıyor ki?
- Hıh! Çünkü dondurmam düştü.
Deyip gözlerini silip bana bakarken:
- Ah be. Bu olmadı işte ama üzülme. Gel gidip birlikte istediğin dondurmayı bir daha alalım.
- İstemem.
- Neden ki?
Dedim ve elimle saçlarını düzelttim. Bana bakarken birden biri:
- Çünkü ben aldım.
Başımı sese çevirdim. O? Onun ne işi vardı burada! Ne?! Bize doğru gelip elindeki dondurmayı çocuğa uzattı. Çocuk sevinçle dondurmayı alırken teşekkür edip gitti. Bende yerimden kalkıp yoluma devam ettim. Peşimden itinayla gelen kişi.
- Zekiye? Selamsız geçip gitmek oluyor mu? Söyle bakalım hem sen neredeydin bugün?
- Köprüde.
- Sınavın mı kötü geçti?
- Sizi ilgilendirmez.
- Seninle ilgili her şey beni ilgilendirir.
- Malayani bir konuşma.
- Mala ne? Sen bana bilmediğim dilde küfür mü ediyorsun?
- Bilmediğiniz değil. Bildiğiniz dil.
- Malayani ne demek o zaman?
- Faydasız konuşma. Boş. Saçma. Abes.
- olsun tamam.
- Merak ettiğim tek şey, neden bunca şeye rağmen pes etmediniz? Lütfen aşk deyip saçmalamayın.
- Kafandaki soru işaretlerinden biri olmak bile beni mutlu ediyor çünkü. Sende bir ben olması, bu düşünce bana hayat veriyor.
- Bunları nereden okuyorsunuz?
- Kalbimden.
- Yalan. Külliyen yalan. Kalbinizi bir doktora gösterin.
- Benim kalbimin doktoru sensin.
- Yanılıyorsunuz.
Dedim. Yanılıyordu; ama o buna kesinlikle ikna olmayacaktı. Aniden önüme geçince durdum. Bir adım geriye atıp araya mesafe koydum.
- Yanılan sensin. Bu kadar kendinden emin olman tek bir şeyi gösteriyor. O da şiddetle emin olmadığın bir şey var artık sende. Bunun ne olduğunu söylememi ister misin?
- Bir saçma daha duymak istemiyorum.
- Bana aşık oldun. Kalbine söz geçiremiyorsun. Aklını da ikna edemiyorsun. Olmaz, çünkü o başka dünyadan ben başka diyorsun. Olmaz çünkü neden ben. Olmaz çünkü inanmak istemiyorum. Olmaz çünkü korkuyorum. Olmaz çünkü nasıl olabildi ki? Nasıl kapıldım bu kadar akışına? Oysa ben, usta bir yüzücüydüm.Seslice yutkundum. Başımı eğip devam ettim yürümeye. Hayır Zekiye. Birkaç söze, kalbinin atışına aldanma. Hem ben kanat çırpan kelebeğe bile hayran oluyorum. Çiçeklerin tebessüm ettiklerini düşünüyorum. Hayır. Sana, seni anlatmış olsa da hayır. Siz birinci çoğul olamazsınız. Aynı gökyüzünü paylaşmak yetmez bir göğüste soluklanmaya. O soluğa bir de can lazım. Ama bende ona verecek bir can yok.
- Zekiye. Kavafis'i biliyorsun değil mi? Bir şiiri var. Şehir. Şöyle diyor:
"Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-" senin için bu şehir. Benim kalbimdir.
- kalbiniz benim için ateştir.
- ben seninle yanmaya talibim.
- Ben değilim. Boşa harcayacak bir ömrüm yok.
- lütfen. Yalvarıyorum sana bunu düşün. Sadece bir şans ver bana. Senin istediğin gibi olacağım.