vallahi masumum - 3

1.8K 140 162
                                    


Cadde. Şehrin gürültüsü. Birbirine bağırıp çağıran iki çift. Onlara bakıp kararsızca yolda dikili kalmış genç kız. Oğlanın yükselen sesi. Kızın deli deli bağırmaları. Oğlanın kızı zorla kolundan tutup bir arabaya doğru götürmesi. Gerginlik. Kararsızlık. Öfke. Hızla çarpan kalp atışları.

Genç kız biraz hava değişikliği olsun diye çarşıya çıkayım demişti. Tabi onun için hava değişikliği olan yerler genelde böyle kalabalık yerler olmazdı. Yahut yakın. Tersine, sessiz sakin ve uzak yerlere gitmek isterdi ama elindeki tek imkan buydu, ne yapacaksın... Hem asıl amacı da dedesine hediye almaktı ama yaşlı bir adama ne alabileceği hakkında pek bir fikri yoktu. Dedesi geçen seneye dek bir akademisyendi ve şehirdeki üniversitede profesörlük yapıyor ve dersler veriyordu ama artık yorulmuştu ve kendi dünyasına çekilmeye karar vermişti. Hâlâ kültür merkezlerinde yahut özel olarak davet edildiği her türlü yerde konuşmalar yapıyor ve sahip olduğu bilgi ve tecrübeleri insanlarla paylaşmaya devam ediyordu tabi. Zaten o boş durmayı hiç mi hiç sevmeyen bir adamdı. İşleyen demir pas tutmaz atasözü tam bu yaşlı adamı anlatırdı. Eh, zaten onun da en sevdiği sözlerden biriydi.

Fakat hiçbir şey istediği gibi gitmemişti. Ne dedesine hediye beğenebilmişti ne de hava alabilip kafasını dinlendirebilmişti. Dün anne babası şiddetli bir kavgaya tutuştuğu için morali bozuktu. Küçüklüğünden beri onların kavgalarına şahit olmaktan hep bunalırdı. Öyle dizi film atışması gibi komik olan değil, sahici ve kırıcı olan kavgalardı bunlar. Hem birbirlerini çok sevip hem nasıl bu kadar anlaşamıyorlardı aklı  almıyordu kızın. Küçükken bir ara böyle olacaksa boşanın diye bağırdığını hatırlıyordu, yine bir kavganın tam ortasında. O davranışından sonra bir süre durulmuştu ikisi de, daha özenli olmuşlardı ama zamanla yine eskiye dönmüşlerdi. Huylu huyundan vazgeçmiyordu işte!

Kavga, bağırış, yüksek ses, etraftaki şeyleri vurup kırma gibi eylemler  travması olmuştu kızın. Katlanamıyordu bunlara. Kalbi hemen hızla çarpıyordu, morali bozuluyordu, sinirleri hopluyordu, üzülüyordu, ne yapacağını bilemez hale geliyordu.

Ve şimdi de karşısında on dakikadır ne yapacağını bilemediği bir kavga daha gerçekleşiyordu. Bu kez yabancıydı failler ama durum yaşadıklarından farksızdı.

Asude dayanamayıp, dakikalardır delice bağırıp sokağı inleten ve kavga eden çifte doğru yürümeye başladı çünkü kız çocuğa öfkeyle vurmuş, çocuk da kızı itmişti. Kız çocuğa yeniden laf söylemiş ve belalar okumuş, çocuk da onu zorla kolundan yakalayıp beş metre ilerilerinde duran arabaya zorla bindirmişti küfürler eşliğinde. İkisini de böyle sokak ortasında bağırıp çağırıp kavga ettikleri, birbirlerine zarar verdikleri, çevreyi rahatsız ettikleri, insanlara kötü örnek teşkil ettikleri, küfür ettikleri, ve daha yaptıkları pek çok şey için suçlu görüyordu ama şuan kız adına korkmuştu. Sonuçta arabaya zorla bindirilmişti ve sevgili olduklarını kavga ederken birbirlerine söyledikleri laflardan anlamış biri olarak çocuğun kıza bir zarar vermesinden korkuyordu. Haberlerde neler duyuyorlardı neler. Sessiz kalamazdı.

Arabaya binmelerine rağmen hâlâ bağırış sesleri dışarıdan duyuluyordu.

"Bırak beni manyak herif! Aç şu kapıyı! İneceğim! Bırak diyorum, dokunma!"

Arabanın sol tarafına geçip sertçe cama vurdu. Oğlan da kız da susmuş, ona bakıyorlardı şimdi garip garip. Kızın yaşı yirmi ya var ya yoktu. Oğlan biraz daha büyük görünüyordu ona kıyasla. Saçları başları dağılmıştı resmen kendi kendilerinin bile saçlarını yoldukları için. Manyaklardı biraz, belliydi.

Cam yavaşça indi ve Asude oğlanın gözlerine sertçe baktı. "Kapıyı açın, arkadaşla biz gideceğiz." deyip kızı işaret etti. Çocugun sorun çıkarmasından korkuyordu ama ters köşe olmuştu.

MehsâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin