pasaklısın kukuli - 45

846 88 78
                                    

Pideci. Asude. Yiğit. Çarşı. Masa. Her bölüm bir yemek faslı koymaya yeminli gibi görünen bir yazar. (Ama napalım hayatın bi parçası :P)

Yiğit'in dikkati o kadar dağılmıştı ki, kafasının içindeki ayrı bir dünyada gibiydi. Dışarıdan bakıldığında hâlâ yemek yemeye devam ettiği için bu dalışı kolay kolay herkes fark edemezdi.

Derman kesin fark ederdi ama! Hatta bilerek arkadaşıyla ne kafayı bulurdu ha! Bir kere daha olmuştu aynısı. Yiğit dalıp gitmişti, kafasında başka şeyler dönüyordu. Derman da durmu fark etmiş, anlattıklarının dinlenmediğine emin olarak Yiğit'in dikkatini çekmek için sesini biraz yükseltip "Sen de bana hak vermiyor musun kardeşim ya! Kız ne nazlı, altı üstü evleneceğiz ama burnumdan getirdi! Bu kadar da olmaz!" demişti. Yiğit ise aniden sıyrıldığı alemden ötürü konuyu dahi bilmeyerek son duyduklarına dikkat etmişti yalnızca. Arkadaşı hak vermiyor musun bana dediği için hemen "Haklısın be Derman!" demişti. "Altı üstü evleneceksiniz." Ne dediğinin farkında bile değildi ki adam! Derman "Hey yavrum hey, bu dalmış gitmiş başka diyarlara!" diye içinden geçirerken alayla gülmüştü Yiğit'e. "Sen de düğünde bana iki burma bilezik, bir gerdanlık, bir de küçük altın takarsın artık. Düğüne az kaldı ha, hazırla şimdiden." demişti. Yiğit ise şaşırarak bakmıştı Derman'ın yüzüne. "Oğlum, gelin misin sen la, ne bileziği, ne gerdanlığı." demişti. Derman elini havada sallamıştı. "Yanlış sorular soruyorsun Yiğit efendi! Ne düğünü demen lazım önce! Ne nazı, ne kızı, ne evliliği!" Ardından başını iki yana sallamıştı. "Hey gidi dünya, daha bu yaşta eskitti çocuğun kafayı."

Bir yıl kadar önce yaşadıkları bu anıya hatırladıklarında normalde güler geçerdi. Dermansa ilk kez ve yeniden yaşıyor gibi kahkaha atardı. Şimdi içinde olduğu yine benzer bir durumdu ama bu kez Derman yoktu yanında, bir bu deli kız vardı. 

Bugün söz ve nişan hazırlıkları için alışverişe çıkmıştı genç çift. Tabi yandaş ve destekçi olarak ikisi de en yakın arkadaşlarını davet etmişti, ki kendileri Yiğit ve Asude oluyordu.  Derman'ın ailesi şehir dışında olduğundan, onlar geldiğinde her şey tamam olsun istiyorlardı. Git gel ile yorulmamaları için de isteme, söz ve nişan peşpeşe, birlikte gerçekleşmiş olacaktı. Sıraya düğün hazırlıkları girerdi sonra, ama düğün için isteme ve nişan gibi koşturmaca içinde bir hazırlık yapmalarına hacet yoktu. Sakince atılacaktı adımlar. 

Tam da bu sebeple bugün yaptıkları alışverişte herkesin iki ayağı bir pabuca girmişti. Tülin hanım ve Ayhan hanım da kız ve erkek tarafı olarak gelmişti elbet alışverişe. Fakat iki kadın gençlerin hızına, alınacakların yoğunluğuna ve günün yorgunluğuna dayanamamış, bir yerden sonra pes etmişti. "Siz devam edin, zaten çok bir şey kalmadı. Ben okuldan Fuat'ı alacağım." deyip kaçmıştı Ayhan hanım. Tülin hanımsa yorulduğunu açıkça belirtip "Artık bizim yaşımız geçti, çarşıyı öyle sabahtan akşama dek talan edemeyiz." demişti gitmeden evvel.

Geriye dört genç kalmıştı. İlkin ayrı ayrılardı. Asude ve Özlem birlikte bazı şeyler alırken Derman ve Yiğit de birlikte alıyordu. Sonraysa genç çiftin beraber karar vermeleri gereken bir kısım olmuş, yolları birleşmişti. Birleşiş o birleşiş, Derman'ı ayır ayırabilirsen sevdiceğinden. "Şunu da alalım mı Özlemcim, bak en sevdiğin renk?" "Bunu da beğendiysen alalım, evimize çok yakışır Özlemcim," "Bu şalın rengi sende ayrı güzel durur Özlemcim..."

Yiğit'e gına gelmişti bir yerden sonra. Alışveriş hastası bir adam sayılmazdı. İşini çabucak görüp ayrılırdı mağazadan. Bugün bir ilkti! Ona da arkadaşı için seve seve katlanıyordu. Tabi "Hep böyle koşturmacalıysa ben evlenmemeye kesin karar verdim!" diye de söyleniyordu bir ara.

Bu işleri çok seven Asude bile en son ayaklarını sürüye sürüye yürüyecek hâle gelmişti. Üstelik karnı da acıkmıştı. Daha bir şey yememişlerdi kaç saattir. Tam bir yere oturup yemek yemeye ve biraz dinlenmeye karar vermişlerdi ki Derman ve Özlem eksik bir şey hatırlamış, onu almak istemiş; sonra o eksik şeyin çok güzel bir modelini çarşının te öbür ucunda gördüklerini hatırlayıp oraya gitme kararı almışlardı. Asude "Ben asla gelmem! Kursağımdan bir kaç lokma geçmeden şuradan şuraya adım attıramazsınız!" diye hemen kendisinden ümidi kesmeleri için bir uyarıda bulunmuştu. Yiğit de hemen tasdiklemişti bu isyanı. "Al benden de o kadar abicim!" 

MehsâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin