yan yana, yana yana - 46

942 93 67
                                    


Genç kız heyecanlıydı. Sonunda giyeceği elbiseyi seçebilmiş, üzerine giymişti. Saçlarının da nasıl olacağına karar verip çok özenmeden de olsa yarın için bir prova yapmıştı. Aynadaki görüntüsünden memnundu. İçeriye geçip bir prenses gibi süzüldü ve dökümlü elbisenin eteklerini tutup oturma odasının kapısından usulca girdi. 

"Nasıl olmuşuuum?" diye sorarken sesi de enerjisi gibi yüksekti. Annesinden hemen olumlu yorumlar almaya başlamış ve babası da beğendiğini belli etmişti. Bakışları odadaki varlığını yeni fark ettiği üçüncü bir kişiye değerken gülümsemesi büyüdü. Şimdi onun cevabını bekliyordu. Hem genç bir erkek olarak onun düşünceleri çok önemliydi. 

Güzel şeyler duymayı bekleyen genç kız, Tuna'nın konuşmaya başlamasıyla beraber şaşkınlığa düştü.

"Bunu mu giyeceksin yani?"

"Evet bunu giyeceğim, neden öyle diyorsun yaa?!"

Asude'nin ses tonu, "şimdi üzerine atlayacağım bak!" dercesine isyankardı. Morali bozulmuştu iki dakikada.

"Olmamış bu."

"Neyi olmamış acaba?!"

"Her şeyi,"

"Haha! İyi, senin nişanında düğününde çuval giyeceğim o zaman! Madem tarzımı beğenmiyorsun! Bu kız da kim derlerse, damadın kuzeniyim, onun zevkine göre giyindim, işte bakın damat diye seçtiğiniz adam böyle de biri, diyeceğim!"

"Sana da tam çuval gider ha, iyi olur yani. Giyebilirsin." 

Tuna gülmeye başlarken Asude artık hafiften kızmıştı. Saçlarını savurup havalı olduğunu düşündüğü bir şekilde başını çevirdi ve annesinin yanına oturmak için hareketlendi. Bak bak, karı koca gülüyorlardı alttan alttan! 

"Siz niye gülüyorsunuz?!"

"Sizin atışmanıza gülüyoruz kızım. Tuna abin takılıyor sana besbelli. Tek eksiğin ayakkabıların. Dün aldığın topukluları da giy bakayım nasıl olacak."

Asude hevesle kalkıp odasına gitti ve yeni ayakkabılarını bir çırpıda giydi. Topuklu giymeye alışık olmayan biri olarak içeriye giderken biraz zorlanmıştı. Anne ve babasının beğeniyle bakan gözlerini görünce içine su serpildi. Kendini güzel hissediyordu işte onlar böyle bakınca! Ardından genç adama döndü. O da gözlerinin içi gülümseyerek bakıyordu. 

"Bence sen bu halde gönderme bu kızı bir yerlere amca."

"Neden?"

"Yoksa orada araya kaynar, bunu da beğenen  isteyen çıkar, haberin olsun."

Asude, Tuna'nın cümlesindeki manayı fark edince duygulanmıştı. Kaşları havaya kalktı, dudaklarına bir tebessüm kondu ve bir minnettarlık bakışı yolladı Tuna'ya. Çünkü söyledikleri gayet de güzel olduğu anlamına geliyordu!

"Ahaha! Yok yok oğlum, kimse yok ki isteyeni beğenini olsun. Herkes hanım orada."

Kudret beyin rahat rahat kurduğu cümle üzerine pek düşünmeden bildiği bir gerçeği dile getirdi İnci hanım. "Aaa Yiğit ve babası da var ya! Nasıl kimse yok?"

Sevdiceğinin adını duyunca kalbi yine farklı atmıştı genç kızın. Sahi, o da vardı. Beğenir miydi acaba? Onun da olduğu bir akşam geçireceklerdi. Bir de bunu için heyecanlandı. O düşüncelerine dalarken Kudret bey ve İnci hanım tam olarak kimlerin geleceği konusunu konuşmaya başlamış, Tuna da ortamı şöyle bir incelemeye almıştı. Cadı kuzenine baktı, dalmış gitmişti, düşünceli görünüyordu. Az önce söylediği şeyi anımsadı, ardından yengesinin cevabını. Beğenmek. İstemek. Asude. Yiğit. O köpek olayında genç kızın Yiğit'i aramış olması. Abisi vefat edince cenaze için hemen peşine takılması, çok üzülmesi. Kardeşi Hasretten duyup üzerinde durmadığı bir kaç görüşmeleri. Bu dalıp gidişi.  Tabi ya. Yoksa... Belki de!

MehsâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin