derman etkisi - 29

776 78 55
                                    

Karakol. Koridor.

Son zamanlarda buraya sık sık gelir olmuştu. Genellikle Özlemle beş dakika da olsa görüşüp bir yandan da gelişinin ardındaki gizli amacı düşünüyordu: Yiğit'i. Onu uzaktan bile görebilirse şanslı hissediyordu. Yok hiç göremezse yüreğine doluşan özlemle burukça eve dönüyordu. Olur da karşılaşırlar ve selamlaşırlarsa, işte o zaman ondan mutlu ve heyecanlısı yoktu.

Şimdi buruktu. Son üç haftadır görememişti hiç Yiğit'i. Öncesinde de çoğunlukla uzaktan görmüştü zaten. Bir kez Yiğit de onu fark etmiş, başıyla selam vermişti kıza. Bir kez de yan yana gelmişler, kısaca merhaba nasılsınlaşmışlardı. Hep genç adamın gerçekten nasıl olduğunu merak ediyordu. Abisi ve yengesinin vefatı üzerinden üç ay geçmişti. Koskoca üç ay. Şaşırtıcı geliyordu insana. Ne çabuk, diyordu. Geçti zaman...

Şeyda şimdi altı aylık olmalıydı. Kim bilir nasıl tatlıydı yine. Yalnızca bir kez gördüğü bebeği özlemişti. Ne yapsın, çok sevilesiydi. Asude de mezundu artık. Diploması vardı. Ne büyük marifetti gerçekten! Yıllarca okul köşelerinde sürün, bir kağıt parçası için. Bir kaç başvuru yapmıştı. Bakalım iş hayatına ne zaman ve nasıl atılacaktı. Yüksek lisans falan planları hiç yoktu. Ömründen bir kaç sene de yüksek lisansla doktoroyla onla bunla çalmak istemiyordu.

Bir umutla karakola girdi. Genelde avcı operasyonu sebebiyle garson olarak Şahinlerin mekanında çalışsa da bazen karakolda oluyordu genç adam. Belki bugün o şanslı günü olur ve Yiğit'i görürdü. Saniyelik de olsa. Belki gözlerinden anlardı nasıl olduğunu, tahmin yürütürdü.

- "Bir adamı görmek için buralara geliyorsun ya, sana ne diyeyim ki!"

+ "Yoo hiç de bile, neden bir adamı görmek için olsun. Ben Özlemciğim için geliyorum."

- "Ufak at da civcivler yesin. Kendini mi kandırıyorsun sen?!"

+ "Sen bi susana!"

- "Ah Asude sen bu hallere düşecek kız mıydın? Kendine gel."

+ "Bence de. Bu konuda haklısın. Ben bu hallere düşecek kız mıydım?"

Zihnindeki tek taraflı savaş, aniden karşısına çıkan adam sebebiyle son buldu. Rüya mı görüyordu yoksa Yiğit şuracıkta kucağında Şeyda ve karşısında Tuğçe ile mi dikiliyordu?

Yiğit Şeyda'ya gülümseyip saçlarının üzerinden öptü. Varla yok arası olan saçlarından. Bebek ellerini genç adamın suratına vurdu. Adam güldü. Tuğçe güldü.

Asude durdu. "Ben bu hâllere düşecek kızmışım." diye mırıldandı kendi kendine.

- "Belli, baya düştün şu an. Dikizliyorsun insanları."

+ "Ama baksana, düşülmeyecek gibi mi? Şu adamın suratına sıfatına bir bak. Bakışlarına, gülüşüne, Şeyda ile ilgilenişine."

- "Sevene sevdiğinin dikeni bile hoş gelirmiş zaten. Sana ne desem boş. Düşmen için adamın bir şey yapmasına gerek dahi yok, eminim."

Birinin koluna değip geçmesiyle kendine geldi. Nerede olduğunu hatırladı, az evvel kaybolan sesler yeniden kulaklarına doluştu. Telsizler, klavye, yazıcı, adımlar, konuşmalar... Ve karşısındaki kişilerin varlığı. Allahtan üzüm istemiş, Allah ona bağ vermişti resmen.

"Asude! Nasılsın?"

Derman'ın sesini yakınlarda işitince etrafına bakındı. Hafifçe arkaya döndüğünde görmüştü adamı. Her zaman olduğu gibi enerjisi yerindeydi. Ama sanki şu an daha bir keyifliydi. Derman yanına ulaştı.

MehsâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin