seni görünce - 19

752 69 27
                                    

Özlem. Bekleyiş. Derman. Sessizlik. Heyecan. Merak. Gerginlik. 

Özlem, Cevher'in mekânının hemen karşısındaki bir başka kafenin önünde, boş masalardan birinde yalnız başına oturuyordu. Rahatça gözetleyebilmek için yüzünü karşısındaki kafeye dönüp de oturmuştu. Önünde çalışıyor gibi görünmesini sağlayan bilgisayar, üzerinde yeşil bir elbise, gözlerinde sırf biraz farklı görünmek için taktığı çerçeveli gözlükler vardı. Yanındaki boş sandalyenin arkasına ince mevsimlik mantosunu asmış, bilgisayar çantasını dayamıştı.

Kalın çerçeveli gözlükleri düzeltip ekrandaki yansımasına baktı. Hiç de yakışmamıştı ha! Bu gözlükler çirkinleştirmişti onu. Neyse ki kimseye güzel görünmek gibi bir niyeti yoktu ve her zaman rahat ettiği şekilde giyinirdi. 

''Nerede kaldı bu Derman?'' diye kendi kendine mırıldanıp sıkıntıyla bacağını salladı. Saate baktı, adam onu arayalı on beş dakikadan fazla olmuştu. Meraklandı. ''Hem konuşmamız gerek, acil, hemen geliyorum diyor. Hem de ortalarda yok.'' 

Zaten görev başıdaydı, dikkatini vermesi gereken bir yer vardı. Bir de Derman meraklandırmıştı. Şimdi dikkati ikiye bölünmüştü.

Yaklaşık on dakika sonra, tam da Özlem karşısındaki mekânın giriş çıkışlarını gözlerini dikerek değil de önündeki bilgisayardan dikkatle izlerken kaşısındaki sandalyenin çekilme sesini işitti. Bakışlarını ekrandan ayırıp sonunda yanına gelebilen adama çevirdi. 

''Kolay gelsin Özlemciğim, şey amaan, Özlem. Nasıl gidiyor?''

Derman selam vermiş, arkasına yaslanmış, ellerini masanın üzerine koyup parmaklarını birbirine geçirmişti. Kalbinin ritmin değiştiren ilk ve tek kadına şöyle bir baktı. Bu çirkin gözlükler bile onu çirkin gösterememişti adamın gözünde. Her hali başkaydı...

Özlem ise adamın selamını alıp sorusuna her zamanki gibi dümdüz ses tonuyla cevap verdi.  ''Teşekkürler, aynı, stabil.''

Derman anladığını belirtircesine başını salladıktan sonra Özlem yeniden sözü aldı. ''Ne konuşacaktın benimle? Bir gelişe mi var? Meraklandım.''

Derman biraz gergin hissediyordu. Buraya gelene dek oldukça kararlı ve heyecanlıydı fakat şu an kararlı kısmı biraz şüpheli hâle gelmişti. Heyecanlı kısmı çok daha ağır basıyordu.  Daha önce kimseyi sevmemişti, kimseye içini açmamıştı ki! Nasıl yapacaktı? Nasıl lafa girecekti? Hem Özlem de iş konuşacaklarını falan sanmıştı herhalde, baksana. Bunu beklemiyordu. Acaba nasıl karşılardı?

''Önemli bir konu ve önemli bir gelişme, evet.'' dedi ve bir kaç saniyeliğine karşısındaki kadının yüzüne baktı. Özlem'i sabırla ve dikkatle kendisini dinliyor, onun konuşmasını bekliyordu. Derman da daha fazla bekletmedend evam etti.  ''Ama genel bir şey değil. Yani genel değil derken, benim için genel oldu. Ama kişisel anlamında. Yani benimle ilgili bir şey. Aslında seni de ilgilendiriyor olabilir.''

Özlem kaşlarını hafifçe kaldırıp ''eee?'' dercesine devam etmesini ve açık olmasını bekleyerek baktı adama. Neyden bahsediyor, anlamamıştı. Hayır yani, normalde gayet düz ve net bir adamdı. Aklındaki diline düşerdi. Şimdi ne olmuştu da böyle kekeliyor, takılıyor, duraksıyor, konuşmakta zorlanıyordu? Kelimeler onun uzmanlık alanı olmalıydı ama şu an kelimeleri toparlamakta zorlanıyor gibiydi. 

''Özlem, ııımm, ben seni gördüğümden beri bir şeyler değişti. Yani---''

Bir dakika, bir dakika! Yoksa tam şu an aklına gelen başına mı geliyordu? Derman'ın kendisine yakın davrandığını ve hoşlanıyor olabileceğini düşünmüştü daha önceden. Ya şu an bunu dile getirmeye çalışıyorsa?! Olamazdı dimi böyle bir şey? Hemen böyle karşısına geçip söylemezdi dimi? Hele bu şekilde? Burada? İş başında? Özlem hazır değilken ve beklemezken.

MehsâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin