dermanlı dert - 12

1K 76 115
                                    


Sokak. Yol. Kaldırım. Araba sesleri. İnsanlar. Polis üniformaları. Akıp giden hayat. Olduğu yerde duran Asude.

Genç kız telefonundan gelen zil sesini işitince elini kabanının cebine attı ve telefonunu çıkarttı. Özlem'in aradığını düşünmüştü ama yanılmıştı demek. Çünkü arayan Şahin'di. Bir süredir aramamış ve mesaj atmamıştı. Asude buna biraz şaşırıp çokça sevinmişti. "Ama bu rahatlık da buraya kadarmış." diye içinden geçirip ekrana baktı bir süre. Şimdi açsa bir dert, açmada bir dertti. En iyisi açıp meşgul olduğunu söylemek ve kurtulmaktı.

Aramayı cevaplayıp telefonu kulağına götürdü. "Efendim?"

"Asude, nasılsın?"

Şahin'in sert sesini işitmişti uzun zaman sonra. Hayır, ona karşı sert değildi adam, sesinin tonu sertti sadece. Kalın da denebilirdi. Ve kendisi, ses tonunun aksine görünüş olarak kibar, hareketli, bakımlı, güzel yüzlü bir adamdı. Yani aslında istese Asude'den güzel onca kızla birlikte olabilirdi.

"İyiyim Şahin abi, sen nasılsın?" dedi düz bir ses tonuyla. Onu umutlandıracak davranışlar sergilememeye dikkat ediyordu. Bu sadece ses tonu olsa bile.

"Sesini duydum ya daha iyi oldum. Ne zamandır görüşemedik bak, özlettin kendini vallaha. Benim yeni çalıştığım mekan efsane. Çok iyi bir yer. Dedim şu kıza söyleyeyim de hem yemeğimizi yesin hem misafirim olsun da yüzünü görelim. İşin yoksa gelsene iki çift laf ederiz be. He?"

Şahin biraz heyecanlı konuşan, hatta tanımayanın kaba bir Anadolu adamı sanabileceği ama aslında çevresindeki insanlara karşı gayet normal davranan biriydi. Yeni tanıştığı insanlara karşı ise biraz şüpheciydi. Birini kafasına taktı mı tamamdı o iş, birdaha o kişiye sevme ve güvenme ihtimali yoktu. Asla itimat etmezdi. Konuşurken de bu hâli yansıyordu tarzına. "Vallaha, be, ulan," gibi kelimeleri ve ekleri olur olmaz kullanarak belli ediyordu bunu.

"Çok teşekkür ederim ama bugün bir arkadaşıma sözüm var. Bu aralar da biraz yoğunum Şahin abi."

"Hadi bee! Üzüldüm bak şimdi. Neyse, olsun be, sen ne zaman istersen o zaman gel. Her zaman kapım açık beklerim, biliyorsun."

Evet evet, tabi biliyordu genç kız. Sadece mekanın değil kalbinin kapısı da açıktı, farkındaydı. Ama arada mesaj atıp arada araması dışında onu rahatsız edici veya tahrik edici bir durumla karşı karşıya bırakmadığı için kötü bir şey diyemiyordu adama. Bu mesaj ve aramalar da seviyeli, gerçekten kuzenini aramış gibi olunca, kısa kesip geçiştirmekle yetiniyordu Asude. Tabi yine de durum canını sıkıyordu. Şahin abisi de gide gide onu mu bulmuştu canım hoşlanacak? Başka kız mı yoktu dünyada? Asude için abiydi o, ötesi yoktu. Neden vazgeçmiyordu yahu, acaba takıntı falan mıydı? Hayır yani, çok rahatsız edici hiçbir davranışta bulunmuyordu ama yine de Asude kendisini duygusal olarak rahatsız hissediyordu çünkü Şahin onu sevip beklentilere girerken, kızın ona karşı beslediği hiçbir duygu yoktu. Birilerini üzecek olmaktan genelde korkardı, ve bu durum da öyle sonuçlanacak gib durduğundan ötürü rahatsız hissediyordu işte.

"Hıhı biliyorum. Sağ ol abi. Benim şimdi kapatmam gerek. Allah'a emanet ol."

"Tamam, kapat tabi. Sen de Allah'a emanet olasın."

Telefonu cebine koyarken derin bir soluk aldı ve ardından bir an ciğerlerinde tuttuğu soluğu dışarıya bıraktı. 'Allah'ım, şu adam başkasına sevdalansın ya' diye mırıldandı.

Başını kaldırıp son on dakikadır olduğu gibi karşıya bakınca Özlem'i gördüğünde Şahin'i tamamen unutup heyecanla arkadaşına el salladı. Özlem de gülümsemiş, Asude'nin gözlerinin içine bakarak yanına geliyordu.

MehsâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin