Ben geldimm. Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.
İyi okumalarr 🖤
Söylediklerinden sonra derin bir nefes aldım ve yüzüne baktım. "Zaten sadece seni seviyorum Savaş" deyip bakışlarımı kaçırdım. "Bunu biliyorsun"
Gülümsedi. "Biliyorum" dediğinde bakışlarımı tekrar yüzüne çıkardım. Bana yaklaştı ve kollarını belime dolayıp beni kendine çekti. "Sadece senden duymak hoşuma gidiyor"
"Hmm öyle mi?" Deyip başımı yüzüne yaklaştırdım. "O zaman alışsan iyi edersin" dedim onu tekrarlayarak.
Güldüğünde gülüşünü izledim. Çok güzel gülüyordu. Farkettiğim şeyle ise konuşmaya başladım. "Sen beni kıskanıyorsun..."
Dudaklarını büzdü. "Evet, seni kıskanıyorum" dedi ve yüzünü boynuma gömdü. Elimi yavaşça göğsüne çıkarıp avcumu kalbinin olduğu yere bastırdım. Kalbi çok hızlı atıyordu...
Sağ elini kaldırıp kalbinin üzerindeki elimi avuçları arasına aldı. Bir kaç dakika öyle kaldıktan sonra birden, sanki elektrik çarpmış gibi hızla geri çekildi.
Kaşlarımı çatıp yüzünü inceledim. "Noldu?" Diye sorduğumda cevap vermedi. Eli kalbinin üzerindeyken acıyla yüzünü buruşturdu. Ben mi bir şey yapmıştım?
Ona yaklaşacağım sırada başını sallayıp geri çekildi. "Bekle" dedi ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Canı acıyordu... Canı neden acıyordu ki?
"Savaş" dedim ve endişeyle gözlerimi yüzünde gezdirdim. "Beni korkutuyorsun" dediğimde acıyla inledi. Nefes alıp verişi hızlanmıştı.
Üzerindeki tişörtü hızla çıkartıp kenara attı. Göğsünün sağ tarafında gördüğüm silik bir şekilde beliren izle yerimde dona kaldım. İzin kenarlı kızarmış ve kabarmıştı.
İşin garip olan tarafıysa, izin omzumdaki izle aynı olmasıydı.
Bu benim izimdi!
Başımı kaldırdığımda gözlerimiz kesişti. "Arkanı dön" dediğinde anlamaz bir şekilde suratına baktım. Çokta düşünmeden dediğini yapıp arkamı döndüğümde bana yaklaştı ve ensemde ki saçlarımı sol omzuma verdi. Baş parmağıyla Ateş'in yaptığı mühürün üzerinden geçtiğinde yutkundum.
"Silinmeye başlamış..." dediğinde nefesimi tuttum. "Bunun ne demek olduğunu biliyorsun değil mi?" Başımı olumlu anlamda salladığımda geri çekildi.
Bu şeytanında bana bağlandığı anlamına geliyordu...
Dudaklarımı birbirine bastırarak arkamı döndüm. Gözlerimi göğsünde belirmeye başlamış silik bir şekilde duran ize çevirdim. "Henüz tam bağlanmadım" dediğinde başımı kaldırdım. "Umalım ki sen 18 yaşına girene kadar tamamlansın" dedi ve tekrar acıyla iç çekti.
Bakışlarımı izinden ayırmadan derin bir nefes aldım.
Umarım çok geç olmadan şeytanda bana bağlanırdı.
Yoksa bir daha şansımız olmayabilirdi...
............
Kendimi gülümsemeye zorlayarak yanımda ki Bars'a baktım. "Sana sarayı gezdirmemi ister misin?" Dediğinde kararsızlıkla dudaklarımı birbirine bastırdım.
Sabah sarayda ki bol sohbetli kahvaltıdan sonra Savaş, Gölge kralı ve kraliçesiyle konuşmak için yanımdan ayrılmıştı. Bende odama giderken Barsla karşılaşmıştım.
Yüzüne kararsız bir şekilde bakmam nedeniyle ısrar edici bir ses tonuyla konuştu. "Sadece bir kaç saat sürer"
İçimden gerçekten çok kısaymış (!) diye geçirmeden edemedim. Bir yanım kabul etmek istemiyordu. Daha bir gün önce tanıştığım birine neden güveneyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunayın Altında
FantasyHiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu sizin elinizde olsa... Asıl soru, siz hiç bir şeytana sonunu bile bile aşık oldunuz mu? Onun ateşinde...