Ben geldimmm. Bu bölümde çok uzun oldu telafi olarak, O yüzden oy vermeden geçmeyelim.
Multide ki şarkıya bakabilirsiniz.
İyi okumalarr 🖤
Kalbim acıyordu. Neden böyle söylemişti yaşlı kadın? Bir yerden sonra bitiyor da ne demek oluyordu?!
"Bu..." dedim ve duraksayıp kaşlarımı çattım. Bakışlarımı ilk şeytanın arkadaşının üzerinde gezdirdim, sonra da onunla birlikte gelen kız ve yaşlı kadında. Bunun bir şaka olmasını umuyordum çünkü çok mantıksızdı.
Biz saraydan çıktıktan sonra Orkun ve diğerleri de arkamızdan gelmişlerdi. Herkes yaşlı kadına bakıyordu şaşkınlık ve anlam veremez bir şekilde. Orkun tam ağzını açıp konuşacağı sırada sert bir çıkış yaptım.
"Ne saçmalıyorsunuz siz?" Dediğimde sessizlik ortamı bir sis gibi kapladı. Kimse ağzını açmaya cesaret edemiyordu. Biraz sert konuşmuş olabilirdim ama kendime hakim olamıyordum. "O ölürse bende ölürüm ama siz hayatıma devam edeceğimi söylüyorsunuz" dedim. "Bu saçmalık"
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. "Size inanmıyorum" deyip gözlerimi açtım ve daha nazik bir ses tonuyla konuşmaya çalıştım. "Lütfen gördüğünüz şeyleri kendinize saklayın"
Rüzgardan sallanan ağaçların uğultusu sarayın büyük bahçesinde yankılandı. Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım ve üzerimdeki bakışları umursamadan arkamı döndüm. Gözlerimin yanmasını engellemek için derin bir nefes aldım. Sonrada kanatlarımı açtım. Yürüyemeyecek kadar ayaklarım titriyordu. Şu anda ayakta kalmam bile bir mucizeydi.
Peki ya şeytan? O neden hiç bir şey demiyordu ve bu kadar sakindi?
Sinirle iç çektim, kimseye bakmadan yeni kullanmayı öğrendiğim kanatlarımı biraz daha araladım. Tam gideceğim sırada yaşlı kadının yanındaki kızın yumuşak sesini duydum. Biraz daha konuşmaya devam ederse onu öldürebilirdim.
"Her seferinde böyle oluyor desek... inanır mısın?"
Pekala, sanırım ağlayacağım.
Ailemin hayatta olup olmadığını bilmezken birde bu olay çıkmıştı. Kadının yalan söylemesi muhtemeldi, Ateş bile göndermiş olabilirdi onu ama yinede içime bir kuşku düşüyordu.
Nasıl olurdu da şeytana bağlı olmama rağmen ben ölmüyordum da o ölüyordu?
Bakışlarımı kenarda sessizce duran ve çaresizce yeri izleyen şeytana çevirdiğimde ona baktığımı hissetmiş olacak ki gözlerini gözlerimde sabitledi. Bir süre yüzümü inceledi sonrada başını olumsuz anlamda salladı.
"Siz şimdi bana oğlumun öleceğini mi söylemeye çalışıyorsunuz?" Kraliçe sert bir ses tonuyla konuştuğunda ortamdaki gürültünün yerini tekrar sessizlik aldı. Kralda onun yanındaydı ve yaşlı kadına gözlerini kısmış bakıyordu. Sanırım ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Neredeyse bütün saray halkını başımıza toplamıştık.
Orkun, Ayaz ve Alp'e imalı bakışlar atmaya başladığında gözlerimi devirdim. Ortalık karışacak gibi duruyordu. Bir prense öleceğini söylemek ne kadar doğruydu ki zaten? Kadın Saraya kadar gelmiş prense kaderi bir yerden sonra bitiyor diyordu. Bu çok anlamsız ve saçmaydı. Üstelik ellerinde bir delil yokken bunu söylemek...
Kanıtlanmamış bir şey için üzülmek istemiyordum ama elimde değildi. Yaşlı kadının yanında duran kızın son söyledikleri kalbimde bir yerlere oturmuştu. Üstelik Savaş'ta hiç bir tepki vermiyordu. Karşı çıkabilirdi ama yapmıyordu. Sanki bir şeyler biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunayın Altında
FantasyHiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu sizin elinizde olsa... Asıl soru, siz hiç bir şeytana sonunu bile bile aşık oldunuz mu? Onun ateşinde...