15. Bölüm

17.1K 1.1K 343
                                    

Gözlerimi yavaşça araladım en son bana bir yaratığın saldırdığını hatırlıyordum.

Sanki gözlerimi kapatınca geçicekmiş gibi tekrar yatağa uzandım, bunların gerçektende rüya olmasını istiyordum.

Hiç bir şey değişmeyince pes ettim ve aşağı kata inmek için ayağa kalktım, birden kalkmamla omzum sızlamaya başlamıştı aynı zamanda başımda dönmeye başlamıştı.

Duvara tutundum ve karanlığın geçmesini bekledim, o sırada kapı açıldı ve biri içeri girdi.

"Dolunay ne yapıyorsun yatağa uzanır mısın!" Bu sesi tanıyordum.

"En son neler oldu?" dedim Eceye dönerek.

"Vampirlerin pis köpekleri kasabayı bastı." Dedi ve yanıma gelerek beni yatağa oturttu." Hazırlıksız yakalandık, sayıları çok fazlaydı" Elini yaralı olan omzuma getirdi ve kanlanmış sargıyı açmaya başladı.

"Burada bekle gerekli olan malzemeleri alıp geliyorum." kapıyı açıp dışarı çıktı.

Nasıl kurtulduğumu hatırlamıyordum, nasıl yaralandığımıda, tek hatırladığım yaratığın arkamda olduğuydu.

Ece içeri girdi ve konuşmaya başladı.

"Şeytanlar yardıma gelmeseydi emin ol bu kadar kolay kurtulamazdık ve sen iyileşemezdin"

Sorar gözlerle ona baktım. Bu mu iyileşmiş halimdi? Yaramı sarmayı bitirdi ve konuşmaya başladı.

"Tamam neyse, hadi gel aşağı inmemiz gerekiyor bugün büyük gün."

"Neden?"

"Seni dönüştürmeye çalışacağız."

İşte bu canımı sıkmıştı bir yanım dönüşmek isterken diğer yanım bundan korkuyordu.

Aşağı indiğimizde herkes masaya oturmuştu, annem kahvaltı hazırlıyordu, Yiğitle abim ise birşeyler konuşuyordu.

Mutfağa girince bütün gözler bana döndü.

"İyi misin Dolunay?"  Dedi abim başımı olumlu anlamda salladım ve bir sandalye çekip yanlarına oturdum.

Ece hala daha ayakta duruyordu.

"Ben artık gitsem iyi olur efendim."Dedi abime bakarak.

"Hayır, seninde bizimle kahvaltı yapmanı istiyorum"  Dedi abim.

Ece utangaç bir tavırla gelip yanıma oturdu, bense sırıtmamak için kendimi zor tutuyordum. Aralarındaki elektriklenmeyi hissetmiştim.

Annem de gelip oturduğunda herkes kahvaltı yapıyordu. Her şey normal giderken biranda sırtıma giren acıyla çatalı yere düşürdüm. Herkes bana bakıyordu bir şey olmamış gibi yere eğildim, belli etmeden çatalı aldım ve tekrar masaya oturdum.

"Dolunay bir sorun mu var?" Abim tuhaf gözlerle bana bakıyordu.

"Hayır" dedim ve kahvaltıya geri döndüm.

Hala daha bana bakıyorlardı. Şüphelenmişti. Sırtıma giren diğer acıyla gözlerimi kapattım ve dişlerimi sıktım.

"Omzun mu acıyor?" Abim tekrar soru sorduğunda ona döndüm ve "hayır" dedim.

İnanmamış gibi tekrar konuşmaya başladı. "Dolunay ne olduğunu söyler misin?" sesi ciddi çıkmıştı.

Daha fazla uzatmadan ne olduğunu söylemeye karar verdim.

"Sırtım acıyor"  dedim düz bir sesle.

Annem sandalyesini geri ittirdi ve arkama geldi. Tişörtümü yavaşça kaldırdı. Aniden arkamı döndüm.

"Anne napıyorsun?" dedim irileşmiş gözlerle.

Abim anneme bakarak konuşmaya başladı,

"Düşündüğümüz şey mi?" Dedi.

Ece ve Yiğit, benim gibi olayı anlamamışlardı.

"Ney?" Ona döndüm ve tek kaşımı kaldırarak baktım.

Abim ayağa kalktı ve annemin yanına arkama geldi. Şuanda ikiside sırtıma bakıyordu ve bu gerçektende rahatsız ediciydi, rahatsız oluyordum.

"Ne olduğunu söyleyecek misiniz?"dedim.

Ecede merak etmiş gibi arkama geçti ve o da sırtıma bakmaya başladı.

"Oha" Ece'nin konuşmasıyla bende meraklanmıştım azıcıkta korkmuştum.

"Noluyo ya?" Yiğitte ayağa kalktı ve o da abimlerin yanında yerini aldı.

Şuanda gerçektende tuhaf bir durumdaydık, ne kadar garip olay varsa hepsi benim başıma geliyordu.

Abim boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Dolunay, kahvaltını yap sonra Eceyle birlikte dönüşüm odasına gel." Dedi ve kapıyı açıp dışarı çıktı.

Bende yerimden kalkıp tuvaletteki aynaya bakmaya gittim.

Evet, bu şey tuhaflık derecesini de zorluyordu, sırtımda yan yana iki tane yarık vardı.

"Bu şeyde ne be?!"

Ece yanıma geldi ve aynaya bakmamı engelledi. "Tamam, hadi gitmemiz lazım."

Derin bir nefes aldım ve Eceyi takip ettim.

..........

Farklı bir kulübeye geldiğimizde kapısını açtım ve içeri girdim.

Burası büyük ve geniş bir salondu içeride adını dahi bilmediğim aletler duvara asılmış bir şekilde duruyordu en önümde ise hilal şeklinde bir ay duvarda sabit duruyordu.

Abimler gelene kadar yere oturup beklemeye başlamıştık Eceyle.

Bir kaç dakika sonra kapı açıldı ve içeriye abim ve Yiğitten başka biri daha girdi, bu şeytandı.

"Bunun burada ne işi var?" dedim ve ayağa kalkarak önlerinde durdum.

Alay eder gözlerle bana bakıyordu. "Bende sana meraklı değilim ufaklık burada bir işim var ki geldim" Dedi ve bir köşeye geçip duvara yaslandı.

"Tamam, hadi başlayalım"  Abim karşıma geçti ve Şeytana dönüp "Savaş" Dedi.

Demek adı Savaştı... Üff adından sanane Dolunay.

Savaş karşıma geçti ve bilmediğim sözler söylemeye başladı tam gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri  tamamen siyah olduğunda irkildim ve geriye adım atmaya çalıştım ama başaramadım kitlenmiş gibiydim.

Konuşmayı kesti ve elini kaldırıp izimin olduğu yere dokundu, yaptığı haraketle izim tekrardan acımaya başlamıştı.

Gözleri eski haline geldiğinde acıda gitti ve haraket edebilmeyi başarmıştım, bir adım geri attım ve abime baktım.

"Bu neydi şimdi?! Dönüşeceğimi söylemiştiniz, bu şeytanın saçma sapan hareketler yapacağını değil!"

Şeytan tekrar eski yerine döndüğünde abim konuşmaya başladı.

"Dolunay...gücünü tetikleyen şeyi bulduk"

"Ne?"

"Aynı zamanda bağlı olduğun kişiyide"

Bu sözler üzerine gözlerimi dehşetle açtım ve şeytana baktım, mavi derin gözlerinde hiç bir duygu yoktu, sadece bana, gözlerimin içine bakıyordu...

..........

Şaşırtıcı bir bölümdü :-)

Bu seferki oy sınırı 10 dostlarım, 10 oyu geçmeden yb gelmeyecek :-)

Umarım beğenmişinizdir.

Devam edecek...

Dolunayın AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin