Ben geldimm. Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.
Multideki şarkıya bakabilirsiniz.
Satır arası yorumları ihmal etmeyelim <3
İyi okumalarr 🖤
Titrek bir nefes alıp gözlerimi kırpıştırdım. Hayal mi görüyordum? Yoksa gerçektende Savaş ve Yiğit karşımda mı duruyordu? Hayır, kesinlikle hayal görüyordum çünkü ikisinin birlikte burada olması imkansızdı.
İyice şizofren olmuştum...
Gözlerimi devirdim ve o tarafa bakmamaya çalışarak yerdeki dosyaları aldım. Hayal, gerçek değil. Ama gerçek gibiydi... Hâlâ buradalardı.
Gözlerimi üzerlerine diktiğimde ikiside konuşmadı. Kaşlarımı çattım. Madem hayallerdi, neden hâlâ buradaydılar? Deliriyordum sanırım.
"Oha!" Bulut'un arkamdan gelen şaşkın sesini duymamla başımı hızla arkama çevirdim. Yiğit'in olduğu yerden bakışlarını çekmiyordu. Deliren bendim. Onları sadece benim görmem gerekmiyor muydu? "Yiğit dirilmiş!"
Pekala, sanırım topluca deliriyorduk.
Bulut'un bağrışı üzerine Hera ve Batu yanımıza hızlı bir şekilde gelmişlerdi. Birkaç muhafızda öyle. Kapıdan girdikleri anda bakışlarını Yiğit ve Savaş'a çevirip dona kalmışlardı. "Sizde benim gördüğümü görüyor musunuz yoksa şizofren mi oldum?" Batu gözlerini onlardan ayırmadan konuştuğunda dudaklarımı birbirine bastırdım.
Onlar buradaydı...
"Pekala, bu konu çok uzadı" dedi Yiğit ve öne doğru bir adım attı. Bu hareketi muhafızları kışkırtmış olacak ki kılıçlarını ona doğru uzattılar. "Dolunay, şu muhafızları önümden alırsan çok sevinirim" dediğinde gözlerimi kıstım.
Şekil değiştiren olup olmadıklarını nereden bilecektim?
"Bana sadece benim bildiğim bir şey söylersen neden olmasın?" Dedim ve çok özlediğim şeytana kısa bir bakış attım. Beni tekrar onunla kandırmaları zoruma gidiyordu. Bağı kapattığı için o olup olmadığını anlayamıyor ve hissedemiyordum. Burada olsa hissetmem gerekmez miydi?
Yiğit gözlerini devirdi ve Savaş'a döndü. Savaş başını salladığında konuştu. "Abinlerin yerini Ateş'e söyledim" dediğinde elimi kaldırıp muhafızların geri çekilmesi için işaret verdim. Evet, o kesinlikle Yiğitti. Hem boynumdaki kolye deli gibi parlıyor, hemde bunu ben, Ateş, Savaş ve Yiğitten başka kimse bilmiyordu.
Muhafızlar geri çekildiğinde yutkundum. "Nasıl?" Dedim. Nasıl buraya gelmişlerdi?
Şeytan başını salladı ve bileğimden tutup beni kendine çekti. Derin bir nefes alıp kollarını sıkıca belime doladı. Sarılırken yavaşça iç çekti. "Şimdi bunu düşünmek istemiyorum" dediğinde onun gerçekten şeytan olduğunu anlamıştım.
Buradaydı. Bana sarılıyordu.
En önemlisi gerçekti. Hayal değildi.
Başını boynuma yasladığında irkildim. Vakit kaybetmeden kollarımı boynuna doladım ve kokusunu içime çektim. Gözümden süzülen bir damla yaş tişörtüyle buluşurken titrek sesimle konuştum. "Buradasın" bir elini saçlarımı çıkardı ve okşadı.
"Buradayım" dedi ve büyük siyah kanatlarını yavaşça etrafımıza doladı. Dışarıdan bakan biri kanatları dışında başka bir şey göremezdi. "Çok özledim" dediğinde elimi göğsünün üzerine, yani bağımızın oldu yere koydum. Bu hareketimle bedeninden bir ürperti geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunayın Altında
FantasyHiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu sizin elinizde olsa... Asıl soru, siz hiç bir şeytana sonunu bile bile aşık oldunuz mu? Onun ateşinde...