Ben geldimmm. Kusura bakmayın bölüm biraz gecikti bebeklerim.
Multideki şarkıyı niye koydum bilmiyorum güzel geldi kdndkdne.
Başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.
İyi okumalarrr ❤
Sabah olduğunda, gözlerimi yavaşça araladım. Yataktan doğruldum ve bakışlarımı odada gezdirdim. Şeytan odanın köşesinde ki koltuğa oturmuş, anlam veremediğim bir yüz ifadesiyle beni izliyordu.
Gözlerinin kızarmış olduğunu gördüğümde kaşlarımı çattım. Uyumamış mıydı? "Savaş..." diye mırıldandım. "İyi misin?"
Soruma cevap vermek yerine bana bakmaya devam ettiğinde endişeyle üzerimde ki yorganı kaldırdım. Yanına gidip koltuğun kenarına oturdum. Bir süre konuşmadan bekledim. Sonrada dayanamayıp sessizce konuştum. "Ben mi bir şey yaptım?" yine cevap vermeyince derin bir nefes aldım. "Eğer ben yanlış bir şey yaptıysam özür dilerim..." bakışlarımı ondan çektim. "Seni kırmak istememiştim..."
Yavaşça iç çekti ve başını bana doğru döndürüp olumsuz anlamda salladı. "Sen bir şey yapmadın meleğim..." konuşmaya başladığında başımı kaldırıp onu dinledim. "Sadece... Bazen olmasını istemediğimiz şeyler oluyor..." dedi ve dudaklarını ıslattı. "Ben bir hata yaptım... Düşünemedim bu noktaya geleceğini..." Başını çevirip yutkunarak yüzümü inceledi. "Ve geri dönüşü olmadığı için... Bunun bedelini çok ağır ödeyeceğim." dediğinde kaşlarımı çatmış şaşkınlıkla ona bakıyordum. Ne yapmıştı?
Yavaşça yanına yaklaştım ve başımı göğsüne yaslayıp derin bir nefes aldım. "Bu sorunu tek başına çözmek zorunda değilsin biliyorsun değil mi?" dediğimde sıkıntıyla iç çekip kollarını belime doladı.
"Biliyorum ama... Seni bu konuya bulaştırmak istemiyorum" gülümsedim.
"Savaş..." diye mırıldandım. "Beni bulaştır o konuya" dediğimde saçımı okşayan eli duraksadı. "En fazla 'birlikte' dibe batarız" dudağının kenarında buruk bir tebessüm belirdi.
"Birlikte..." diye mırıldandı. "Ya birimiz diğerini bırakırsa?" dediğinde düz bir sesle devam ettim.
"Öyle bir şey olmayacak" dediklerimle yavaşça yutkundu. "Seni bırakmayacağım Savaş..." dedim ve kısık sesimle konuştum. "Ne olursa olsun..."
Elini kaldırdı ve önüme gelen saçları yüzümden çekti. "Bende seni bırakmayacağım meleğim" Başını bana doğru yavaşça eğdi. "Ne olursa olsun..." dediğinde rahat bir nefes aldım. "Ama bana söz vereceksin" konuşmaya devam ettiğinde başımı kaldırdım.
"Neyle ilgili?"
"Ağlamayacaksın" düz bir sesle konuştuğunda kaşlarımı çattım. "Sana ağlamayı yasaklıyorum" Dudaklarımı büzdüm.
"Bu biraz ağır olmadı mı?" Başını salladı.
"Söz ver..." Bir süre duraksayıp yüzüne baktım. Sonrada dudaklarımı ıslatıp konuştum.
"Söz şeytan..." dediğimde başını kaldırdı. Belime doladığı kollarını yavaşça çekti. Ayağa kalkıp kapıya ilerlediğinde bende kalktım ve üzerimi değiştirmek için dolaba yöneldim.
Şeytan dışarı çıktığında sıkıntıyla iç çektim. Bir sorun vardı. Savaş umursadığına göre bu sorun çok büyüktü... Öğrenmem gerekiyordu neler olduğunu. Böyle duramazdım.
Bir yerlerden başlamam gerekiyordu değil mi?
Bir şeyler öğrenmem gerekiyordu. Artık sakin bir hayatımız yoktu. Her yerde tehlikede olabilirdik. Bu durum ne kadar beni rahatsız etsede pes etmek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunayın Altında
FantasyHiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu sizin elinizde olsa... Asıl soru, siz hiç bir şeytana sonunu bile bile aşık oldunuz mu? Onun ateşinde...