Bölüm 26 - Part 1.Kırıntı

28.4K 1.5K 42
                                    

Ben onun olmaktan başka, onu sevmekten başka  bir tek nefes aldım, o da onun uğruna... Şimdi bu düştüğüm hallerim, başıboş sessizliğim YALAN BİR AŞK adına...*

                                                                 ღ ღ ღ


Bir varmış, bir yokmuş diye başlardı hep masallar... Ve hep mutlu son ile biterdi. Ve bu masallarda birbirlerini çok seven insanlar her zaman mutlu olurken, kötü insanlar kaybetmeye mahkûm kalırdı. Ama gerçek hayat, masallar kadar temiz ve mutlu sonla bitmiyordu. Kötüler kazanıyordu. İyiler ise acı çekiyordu. Belki de gerçek hayatta mutlu son da yoktu. Bir de hayat, verdiği şansı kullanmayanlarla dolu iken, ufacık bir şans kırıntısı için mahvolan hayat sayısı öyle çoktu ki.

Genç kadında ufacık bir kırıntı için çıktığı o masalsı yolda, bir anda kendini sonu görünmeyen bir uçurum kenarında bulmuştu ve çok sevdiği uğruna hayatını feda ettiğini adam tarafından aşağı itilmişti. Düştüğü yerden zar zor ayağa kalktığında artık hayattan hiçbir beklentisi olmadığını, yaşayarak görmüştü. Hayat onu yuvarlandığı o uçurum kenarında bir şey daha öğretmişti.

Hiçbir beklentisi olmayınca üzülmüyordu insan.

Şimdi karşısında kendisine bakan adam ilk sesini duyduğu anda ki heyecana bile değmezdi. O an donup kalmasına, onun için üzülmesine, göz yaşı dökmesine değmezdi. O ölmüştü. Şuan karşısında olması önemli değildi. O genç kadın için gerçekten ölmüştü. Yaşaması önemli değildi.

Akad tek bir nefesini genç kadın için almadığını öyle iyi anlatmıştı ki. Genç kadın da geç de olsa öğrenmişti. Değer hak edene verilmeliydi. Sevgi sevmeyene verildiğinde, kıymet bilmeyenin ellerinde oyuncak oluyordu.

Bundan sonra ne yaparsa yapsın eskisi onu kadar ne üzebilir ne de o kör aşık Yaren'i geri getirebilirdi. Şimdi ayakları titrese de o kapıdan çıkıp gidecekti. Akad geçmişindeydi. Bunca zaman ortaya çıkıyorsa yine bir şeyler peşinde olmalıydı.Her neyin peşindeyse  Yaren çok da umursamıyordu. Alacağı intikamı almıştı. Artık alabileceği ne kalmıştı ki.

Donup kaldığı yerden hareket ettiğinde genç adam da duruşunu dikleştirmişti.

"Yaren..."

Genç kadın onu duymak istemiyordu. Ölüler konuşamazdı. Akad ölmüştü.

"Yaren sana diyorum. Ben geldim. Bir şey demeyecek misin? Hesap sormayacak mısın? Neden demeyecek misin?"

Yaren gözlerini genç adamın gözlerine kenetlediğinde bakışlarında donukla bir şeyler anlattığını düşünüyordu. O bakışları fark eden genç adamın kendine güveni gitmiş ve hafif panik hali bakışlarından belli oluyordu.

"Yaren duymuyor musun beni? Lütfen konuşalım?"

Yaren karşısındaki adama sadece bakıyordu. Eski Yaren de ölmüştü sanki. Akad'a bakarken o tatlı kalp atışları yoktu. Daha çok inandığı şeyleri bir kez daha yıkmış bir adam görüyordu. Onun için kendini suçlamıştı. Aylarca hastanede tedavi görmüştü. Her gece sessizce ağlamıştı. Her sabah ıslak yastığına sarılarak onun yüzünden ölen bir adamın yasını tutmuştu. Uzun zaman hayatla bağlantısı koparmıştı. Ne için? Yine koca bir hiç içindi. Akad son oyununu da oynamış ve genç kadına hayatının acısını yaşatarak intikamını katmerli bir şekilde almıştı. 

Şimdi ne için geri gelirse gelsin önemli değildi. Yüzüne acı bir gülümseme hakim olurken konuştu.

"Ölüler konuşmaz Akad. Sen benim için öldün anladın mı? Şimdi o kapının önünden çekil. Ve benden aldıklarınla yetinmeye bak, çünkü bir daha benden bir şey almaya cüret edemeyeceksin"

Genç kadın emin adımlarla giriş kapısına ilerlemiş ve donup kalmış Akad'ı arkasında bırakarak bahçeye çıkmıştı. İnanamıyordu.  Böyle konuştuğu için kendini tebrik etmeliydi. Ne olursa olsun yeni yeni idrak ettiği bir gerçek vardı ki.

Akad yaşıyordu.

Son sözlerini hissederek söylemişti. Doğruydu. O aylar önce sevdiği adamın ölümüne tanık olmuş ve olmayan bedenini ile beraber kalbine gömmüştü. Ve Yaren çok değişmişti tam da söylediği gibi artık eski Yaren yoktu. Eski Yaren olsa şuan gözyaşları durmadan akardı. Ama o bir damla gözyaşı bile dökmemişti.

Gözyaşlarını da artık hak eden akacaktı. Ama Akad tek bir damlayı dahi hak etmiyordu işte. Bahçeden hızla çıkarak arabasına bindi. O dik duruşu araba bindiği anda az da olsa sarsılmıştı. Yavuz'a ihtiyacı vardı. Onunla konuşmalıydı. Eve son kez baktı Akad arkasından gelmemişti. Gelmesini de beklememişti. Kafasını çevirip, yan koltuktaki çantasını eline alarak telefonu çıkardı. Yavuz'un numarasını bulup, aradı. 

"Efendim"

"Yavuz sana anlatmam gereken çok önemli bir durum var. Neredesin yanına gelmek istiyorum"

"Yaren ne oldu? Kötü bir şey var? Ben gelip alayım mı? Söyle neredesin?

"Yavuz sakin ol. Ben gelirim de nereye geleyim?"

"Şirketteyim istersen ben yanına geleyim bak içim rahat değil"

"Yok ben 20 dakikaya oradayım."

"Tamam bekliyorum ama bak kendini iyi hissetmezsen hemen ara."

"Tamam, görüşürüz."

Yaren yolda ilerlerken daha iyi düşünme fırsatı bulmuştu. Kendini sorguladığında belki kendisi bile şaşırtacak kadar soğukkanlı davranmıştı. İyi de olmuştu. Şimdi gidip Yavuz ile konuşacak her şeyi ona da anlatacaktı. Araba şirketin önüne geldiğinde park edip, hemen şirketten içeri girdi.

Asansöre binip Yavuz'un odasının bulunduğu kata inip, hızlı adımlarla odaya giden koridorda yürümeye başladı. Odanın girişinde bulunan masa da Yavuz'un özel asistanı oturuyordu. Kız bir yıldır Yavuz'un yanında çalışıyordu. Ne zaman karşılaşsa garip elektrik alıyordu. Kızıl kahve saçları ve ona tanıdık gelen yeşil gözleri ile çok güzel biriydi.

"Merhaba Yavuz geleceğimi biliyordu odasında değil mi?"

"Evet Yaren Hanım sizi bekliyordu buyurun"

Yaren genç kıza teşekkür edip içeri girdi. Onun geldiğini gören Yavuz hemen ayağa kalkıp genç kadının yanına geldi.

"Yaren ne oldu? Anlat lütfen"

"Yavuz siz haklıydınız. Akad yaşıyor gözlerimle gördüm. Benimle konuştu"

"Ne nasıl nerede gördün? Allah kahretsin. Yaren neden bana haber vermiyorsun?" Bir şey yapmadı sana dimi?"

Vazgeç KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin