Hz. Peygamber'in (s.a.v) yığınla cariyesi mi var???

51 6 0
                                    

Sual: "İslamiyet kölelik ve cariyeliği bitirmiş," diye bahsediledururken Siyer kaynaklarında Hz. Peygamber’in (s.a.v) köleleri ve cariyeleri olması yönünde peki ne denilmeli, nasıl yorumlanmalı, ne gibi hikmetler bulunmalıdır?

El-Cevap: Öncelikle kölelerin ve cariyelerin hem Kur’an hem hadis ile haklarının korunduğu ve toplumsal statüleri bulunduğu, hürriyetlerine kavuşmaları için çeşitli sebeplerin ayet ve sünnetlerde yer verildiği iyi bir tetkik ile ortaya çıkan bir gerçektir.

Ve unutulmaması gerekli bir gerçek daha vardır ki “İslamiyet kölelik getirmemiştir.” Doğduğu anda neredeyse her toplumun ve o toplulukların her nüfusuna yayılmış köle bir tabaka bulunmakta idi. köleliğin  sadece  Arap Yarımadası’nda  değil,  diğer  dinlerde  ve  toplumlarda  da  var  olduğunu bilinmelidir.

Bunu İslamiyet birden yapmamış, hürriyetlerine dair direkt bir ayet inmemiştir. Sebebine dair farklı içerikler olmasına karşın en kolay ve anlaşılır olanı toplumda bir anda işsiz ve barınaksız ve toplumda yer edinememiş bocalayan bir sınıfsal kitle oluşmaması için tecriden yani aşamalı  olarak hürriyetleri sağlanmıştır. Bu tedricenliği sünnet ve hadislerde görebilmekteyiz.

Resulullah’a (s.a.v) istinad edilen köle ve cariye hususuna gelinecek olunur ise isimlere geçmeden önce cariyelerin ve kölelerin nübüvetten önce mi yahut sonra mı olduğunu iyi araştırmak gerektir. Yoksa dini kötüleme propagandaları yürüten kimseler için istismar edilen bir konu ve bizler de bu spekülasyonlara yemlenen kesim oluruz.

■ Ümmü Eymen: Babası Abdullah’ın vefatı üzerine miras kalan, çocukluğunda bakımını üstlenen ve Resulullah’ın (s.a.v) Hz. Hatice (r.anha) ile evlendiği vakit azat edilen cariyedir.
■ Sâlih Şukrân el-Habeşî: Sâlih Şukrân, Resûlü Ekrem’in Habeşli bir kölesidir. Gerçek adı Sâlih b. Adî’dir. Önceleri Abdurrahman b. Avf’ın kölesiyken Allah Resûlü onu beğenip parasını ödemiş ve Bedir savaşından sonra azat etmiştir.
■ Zeyd bin Harise: Başka kavimlerin baskını ve evleri yağmalaması üzerine esir edilmiş, bir olay vasıtası ile Hz. Hatice’ye (r.anha) verilmiş. Hatice o zaman Peygamberimiz ile evli idi. Hz. Peygamber Zeyd’in kendisine hibe edilmesini istedi. Hz. Hatice de Resûlullah’a hediye etti. Allah Resûlü de onu azat edip evlat edindi.
■ Mâriye bint Şem’ûn el-Kıbtiyye: Mısır’dan hediye cariye olarak gönderilmişi kendisi. Medine yolunda yahut Hz. Muhammed’le(s.a.v) görüştüğü an Hristiyan iken iman ettiği rivayet edilir. Nikahları kıyılmış bir cariyedir. Hz. Peygamber’in cariyeleri arasında farklı bir konuma sahiptir. Mâriye’nin Hz. Peygamber’in  oğlu İbrahim’in annesi olması onun ümmü veled statüsüyle azat olmasını sağlamıştır. Onun bu durumu anne olan câriyenin kölelikten azat edilmesi yönünde bir örnek teşkil etmiştir.

Efendisinden bir çocuk doğuran câriye, onun ölümünden sonra başka bir muameleye gerek olmaksızın hürriyetini elde eder. Hz. Peygamber’in câriyesi Mâriye, İbrâhim’i dünyaya getirmesi üzerine ümmü veled statüsüne geçirilmiş ve bu olay müslümanlara örnek teşkil etmiştir. İslâm ülkelerinde ümmü veled haline gelerek hürriyetine kavuşan birçok câriyenin bulunması, bu usulün kölelerin azaltılması bakımından geçerli bir yol olduğunu göstermektedir. Böyle bir câriyeden doğan çocuk hür sayılır, onunla baba arasında normal bir nesep bağı kurulur ve her bakımdan normal evlilikten doğan çocukların statüsüne sahip olur. (Aydın,MehmetÂkif-Hamîdullah,Muhammed,DİA,“Köle”,XXVI,243.)
■ Sîrîn (Şirin) el-Kıbtiyye: Mâriye’nin kız kardeşi olarak bilinmektedir. Hicretin 7. senesinde Hz. Peygamber, komşu ülkelerin devlet başkanlarına İslam’a davet mektupları göndermiş. Bu davet mektuplarından birini de Mısır mukavkısına gönderildiği kaynaklarımızda mevcuttur. Mısır’ın idarecisi Cüreyc, gönderilen mektuba değer vermiş ve Hz. Peygamber’e hediyeler göndermiştir. Gönderilen hediyeler arasında Sîrîn de cariye olarak geldiği rivayet edilmektedir. Hâtıb b. Ebî Beltea’nın davetiyle yolda İslam’a girmiş Medine’ye gelince Hz. Peygamber onu şairi Hassan b. Sâbit ile evlendirmiş ve bu evlilikten Abdurrahman b. Hassan dünyaya gelmiştir.
■ Ebû Râfi‘ (Eslem) el-Kıbtî: Abbâs b. Abdülmuttalib’e ait Mısırlı bir köle iken Abbâs tarafından Hz. Peygamber’e hediye edilmiştir. Resûlullah’a Abbas’ın Müslüman olduğu müjdesi getirildiğinde ise, Resûlullah Ebû Râfi’i azat edip hürriyetine kavuşturmuştur.
■ Kerkera en-Nûbî: Resûlullah’a hediye edilen kölelerden biri olup Hz. Peygamber de onu azat etmiştir. Kerkera’nın, Resûlullah hayattayken köle olarak vefat ettiği de zikredilmiştir. Hayber’in fethinden sonra fetih esnasında ganimetlerden bazı şeyleri izinsiz alarak vefat etmiş ve ashab-ı kiram: “Ey Allah’ın Resulü! Kerkera şehit oldu” deyince Hz. Peygamber onlara şu cevabı vermiştir: “Ceza olarak bir müddet cehennemde azap görecek.”
■ Me’bûr el-Kıbtî: Hz. Mâriye’nin erkek kardeşidir. Peygamber ile görüşmüş ve Müslüman olmuştur.
■ Müdim el-Esved (Mid’am): Müd’im hakkında şöyle bir değerlendirme yapmak mümkündür: Hz. Peygamber’e hediye edilen kölelerden olup Resûlullah hayattayken vefat etmiştir.
■ Sefîne: Aslen İranlı olup künyesi Ebû Abdurrahman’dır. “Gemi” anlamına gelen Sefîne, Allah Resûlü tarafından ona bir sefer sırasında çok miktarda eşyayı taşıyabildiğinden verilmiş bir lakaptır.228 Hz. Peygamber bu lakabı verdiği için o hep bu lakapla anılmak istemiş “bu lakap dışında başka bir isimle çağrılmak istemiyorum” demiştir. Sefîne’yi Ümmü Seleme validemiz satın alıp vefat edinceye kadar Hz. Peygamber’e hizmet etmesi şartıyla hürriyetine kavuşturmuş229 ve Hz. Peygamber’e hediye etmiştir. “Ümmü Seleme şart koşmasaydı bile Hz. Peygambere ömrümün sonuna kadar hizmet ederdim.”diyen Sefîne, Allah Resûlü vefat edinceye kadar onun hizmetinde bulunmuştur.
■ Reyhâne bint Şem’un el-Kuraziyye: Hicretin 5. senesinin sonlarında (627 başları) Hendek Gazvesi’nin ardından Hz. Peygamber ile yaptıkları antlaşmayı bozan Benî Kurayza kuşatma altına alınmış, savaşı kazanan Müslümanlar olup Reyhâne’nin eşi kuşatmada öldürülüp kendisi de esir düşmüştür. Reyhâne’nin Hz. Peygamber ile yollarının kesişmesini şu şekilde anlatmaktadır: Reyhâne dedi ki: “Kurayzaoğulları esir alındığında ben de esir düşenler arasındaydım. Resûlullah benim esirler arasından alınmamı emretti. Bunun üzerine oradan alındım. Beni kendisi için seçip aldı ve Ümmü’l-Münzir Selmâ bint Kays’ın evine gönderdi. Esirler öldürülüp, bazıları da taksim edilinceye dek orada kaldım. Daha sonra Resûlullah yanıma geldi. Ben ondan utandığımdan çekingenlik gösterdim. Beni çağırıp önüne oturttu ve bana, “Şayet Allah’ı ve Resûlü’nü tercih edersen Resûlullah seni kendisi için alacak” dedi. Bunun üzerine ben: “Allah ve Resûlünü tercih ediyorum.” dedim. Ben Müslüman olunca beni azat edip benimle evlendi,237diğer eşlerine verdiği gibi bana da 12 ukiyye238 bir neş mihr verdi. Diğer eşlerine günlerini taksim ettiği gibi benim için de gün taksim etti. Bana örtünmemi emretti.”
■ Ebû Dumeyre: Onlar bir Arap ailesi iken, Allah’ın Resûlü’ne lütfettiği ganimetten idiler. Resûlullah onları azat etti. Daha sonra Resûlullah, bu aileyi istedikleri takdirde gidip kavmine katılmak ile Resûlullah ile beraber kalarak onun aile halkından olmak seçenekleri arasında serbest bıraktı. O da Allah ve Resûlü’nü tercih ederek Müslüman oldu. Bu durum karşısında Müslüman olarak Allah ve Resûlü’nü tercih ettiler.
■ Yesâr er-Râî el-Habeşî: Habeşistan asıllı olup Nûbe’dendir. Gatafan kabilesinin Benî Abd b. Sa’lebe kolunun topraklarında ele geçirilen bir köledir.245 Namaza göstermiş olduğu özen ndeniyle Allah Resûlü onu azat etmiştir.246 Ureyne kabilesinden bazı kişiler Hz. Peygamber’e gelerek İslamiyet’i seçtiklerini söylemişlerdi. Karınlarının şişliğinden şikâyet edince Resûlü Ekrem onları develerin çobanlığını yapan Yesâr’ın yanına deve sütü içerek sağlıklarına kavuşmaları için göndermişti. Birkaç gün sonra bu grup Yesâr’ın, gözlerine ve diline diken batırarak şehit ettiler. (Hani şu hadis inkârcılarının deve sidiği tartışması hadisesi)
■ Zeyd B. Bevlâ en-Nûbî: Benî Sa’lebe kabilesinin topraklarına yapılan bir seferde esir alınmış ve esirlerin paylaştırılmasında Hz. Peygamber’e intikali gerçekleşince Allah Resûlü tarafından azat edilmiş ve Hz. Peygamberin yanında kalarak hizmetinde bulunmuştur.
■ Ebû Bekre Nüfey’ b. Mesrûh: Taif kuşatmasında Hz. Muhammed’in “Hürlerden her kim bize katılırsa emniyettedir. Kölelerden bize katılan da hürriyetine kavuşur” duyurusu üzerine Taif kalesinden kendisini bir makara ile sarkıtarak kaçtığı için makara manasına gelen “berke” kelimesi ile künyelenmiştir. 259 Yanında bir kişi ile beraber Hz. Peygamber’e gelmiş ve Allah Resûlü de her ikisini azat etmiş ve ona “Ebû Bekre” künyesini vermiştir.260 Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber’in yanına kardeşi ile beraber geldiği her ikisinin de bu kuşatmada Peygamberimiz tarafından azat edildiği geçmektedir.
■ Hadirâ (Hadrâ): Selmâ (r.anhâ); Hadirâ, Radvâ ve Meymune bint Sa’d adlı hanımlarla birlikte Hz. Peygamber’e hizmet ettiklerini Allah Resûlü’nünde bu hizmetlerini karşılıksız bırakmayarak hepsini azat ettiğini demiştir.
■ Meymûne bnt. Ebî Asîb (Anbese): Hz. Peygamberin azatlı kölelerinden Anbese’nin kızı olup ev işlerinde çalışan azat edilmiş hizmetçi bir cariyedir.
■ Meymûne bnt. Sa’id (Sa’d): Diğer bir hizmetçisi aynı zamanda azatlı kölesi Ebû Râi’nin eşi Selma’nın ifadesine göre Hz. Muhammed’in bir defada kendisiyle birlikte azat ettiği dört köle kadından biridir.
■ Radvâ: Bu isimde iki hizmetçi olup başka hizmetli hanımlarla(Hadra, Rebiha) beraber azat edildikleri kaynaklarda bildirilmektedir.
■ Rezine (Rüzeyne): Hz. Peygamber tarafından Safiyye binti Huyey’e mehir olarak verilen cariye olduğu ve Hane-i Saâdet’de Hz. Peygamber’e hizmet edenler arasına katıldığı, daha sonra Hz. Safiyye annemizin bu hanımı hürriyetine kavuşturduğunu, fakat Rezine’nin gönüllü olarak Hane-i Saâdet’te hizmet etmeye devam ettiğini bildirmiştir.
■ Selmâ: Resûlullah’ın azatlısı Ebû Râfi’nin eşi ve çocuklarının annesidir. Hz. Mâriye’nin oğlu İbrahim’e de ebelik etmiştir. İbrahim’in doğumu gerçekleşince zevcesi Ebû Râfi’e gidip Mariye’nin bir erkek çocuk doğurduğunu haber verince, Ebû Râfi’de Resûlullah’a doğan çocuğu müjdelemiştir. Resûlullah da bu müjde karşılığında köle bağışlamıştır. Selmâ, Hz. Peygamber ile beraber Hayber savaşına katılmış ve bu savaşta hemşirelik yapmıştır.
■ Ümeyme: Hz. Peygamber’e hizmetini gören hizmetçilerden biridir.
■ Ümmü Ayaş: Hz. Peygamber’in aile bireylerinin cariyesi olan bu hanım, Allah Resûlü’nün hizmetinde bulunan bir hizmetçidir.
■ Ebû Asîb: Hz. Muhammed’in azat ettiği kölelerdendir.
■ Ebû Hind: Hz. Peygamber’in bizzat kölesi olmayıp o toplumda yaşayan Hz. Peygamber’in yakın çevresinde yaşamış ve hizmetinde bulunmuş bir hizmetçidir.
■ Ebû Lekît el-Habeşî: Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunan bir hizmetçidir.
■ Enceşe el-Habeşi: “Ebû Mariye” künyesiyle tanınan Resûlullah’ın Habeş asıllı azatlılarındandır. İslam’a girdikten sonra Hz. Peygamber ile birlikte seferlere katılmıştır.
■ Enese el-Habeşi: Hz. Peygamber’in huzuruna girmek ve görüşmek isteyen insanlara izin alınması için Allah Resûl’ü tarafından görevlendirilmiştir. İbn Hacer’in, Musa b. Ukbe’nin İbn Şihâb’dan aktardığı şu görüşe göre Enese, Bedir Savaşı’na katılmış ve orada şehit düşmüştür.
■ Fedâle: Resûlullah’ın Yemenli bir kölesidir. Fedâle, Hz. Peygamber tarafından azat edilmiştir.
■ Hilâl b. Hâris (Ebû Hamrâ): Künyesi Ebû Hamrâ olup Hz. Peygamber’in azatlılarından ve hizmetini görenlerdendir.
■ Hişâm: Hz. Peygamber’in azat ettiği kölelerden biridir.
■ Hürmüz b. Mâhân el-Fârisî: Hz. Peygamber’in kendisine sadaka yasağı uyguladığı farklı isimlerle çağrılan Resûlullah’ın yakın çevresinde yaşayan azatlı bir kölesidir.
■ Nâfi’: Hz. Peygamber tarafından azat edilmiştir.
■ Ruveyfi’: Ruveyfi’ için Hz. Peygamberin azat ettiği bir köle olduğunu söylemek mümkündür.
■ Vâkıd (Ebû Vakıd): Hz. Peygamber’in azat ettiği bir köledir.
■ Ebû Kebşe el-Fârisî: Hz. Peygamber onu satın alıp hürriyetine kavuşturmuştur.
■ Sevbân: Resûlullah’ın satın alarak azat ettiği bir köledir.
■ Ebû Mevhibe (Müveyhibe): Hz. Peygamber onu satın alıp azat etmiştir.
■ Ebû Lübâbe el-Kurazî: Hz. Peygamber’in satın alarak azat ettiği bir köledir.
■ Selmân-ı Farisî: Babası onu Mecusi olmaya zorlayınca bulunduğu şehri terk edip kendine uygun din arayışına çıkmıştır. Selmân’ın kölelik hali Müslüman olmasını geciktirince Bedir ve Uhut savaşlarına katılamamıştır. Hz. Peygamber’den hürriyetini elde etmesi için yardım isteyince Peygamberimiz de sahibiyle sözleşme yapmasını tavsiye ederek sahibinin belirlediği bedelden 300 hurma fidanını, Peygamberimiz ve ashabı bizzat kendi elleriyle dikmişlerdir. Kalan kısmını da Allah Resûl’ü ödeyerek Selmân’ı hürriyetine kavuşturmuştur.
■ Ubeyd: Köle olan Ubeyd, Allah Resulü tarafından satın alınıp azat edilmiştir. İlim için çaba sarfederek Suffe ehliyle birlikte ilimle meşgul olmuştur. Allah Resûlü’ne hizmet ederek hayatıyla ilgili pek çok olaya tanıklık etmiştir.
■ Ayriyeten köle ve cariye olmayıp hür iken, kendisini Hz. Muhammed’e (s.a.v) hizmete ömrünü adayan mübarek şahıslar da mevcuttur;
▪ Abdullah b. Mes’ud: İman ettikten sonra kendisini Hz. Peygamber’in özel hizmetine adayarak Allah Resûlü bir yerlere gideceği zaman ayakkabılarını hazırlar, yıkanacağı zaman perde tutar, gece ibadete kaldırır, yolda önünde yürer, ayakkabılarını çıkardığı zaman da muhafaza ederdi.
▪ Enes b. Mâlik: Allah Resûlüne dokuz veya on yıl hizmet eden Enes “Hâdimü’n-Nebi” lakabıyla anılmıştır. Enes, Allah Resûlü’ne hizmet ettiği sürece “ona kızmadığını, yaptığı bir şey için de neden böyle yaptın ya da yapmadığı bir şey için de neden onu yapmadın?”demediğini rivayet etmektedir.
▪ Esmâ b. Hârise: Suffe ehli olduğu bilinmektedir. Kardeşi Hind ile birlikte Allah Resûlü’nün uzun süre hizmetinde bulunup kapısından ayrılmamışlardır.
▪ Habbe ve Sevâ Kardeşler: Allah Resûlü kendine ev yaptığında bu kardeşler evin bitimine kadar Hz. Peygamber’e yardım etmişlerdir.
▪ Hind b. Hârise el-Eslemî: Kardeşi Esmâ ile birlikte Allah Resûlü’nün uzun süre hizmetinde bulunup kapısından ayrılmamışlardır. Hz. Peygamber, Eslemoğulları’nın Ramazan’da Mekke’de hazır bulunmalarını istediğinden Esmâ ve kardeşi Hind’i Eslemoğulları’na elçi olarak göndermiştir.
▪ Kays b. Sa’d b. Ubâde: Babası tarafından daha küçük yaşta iken Hz. Peygamber’in hizmetine verildiği ve yaklaşık on yıl Hz. Peygamber’e hizmet ettiği rivayet edilmiştir.
▪ Mikdâd b. Amr (Mikdâd b. Esved): Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunan hür bir hizmetçisidir.
▪ Muğîre b. Şu’be: 600 yıllarda Taif’te dünyaya gelmiştir. Sakif kabilesinin Ahlâf kolundandır. Muğîretü’r-re’y lakabıyla anılmış ve hitabetiyle ün kazanmış Araplar’ın dört dâhisinden biri olarak kabul edilmiştir. Hicretin 6. Yılında Allah Resûlü umre yapmak için yola çıkarken Muğîre bu kafilede Hz. Peygamber’in muhafızlığını yani koruyuculuğunu yapmıştır.
▪ Rebî’a b. Ka’b el-Eslemî: İlk Müslümanlardan ve Ashâb-ı Suffe’den olan Rebî’a, Hz. Peygamber’in yanında ve yakınında yer alarak ona hizmet ve arkadaşlık yapmıştır.
▪ Ukbe b. Âmir b. Abs el-Cühenî: Allah Resûlü Medine’ye gelince biat edip bir müddet yanında kalıp hizmetinde bulunmuştur.
▪ Zû Mihber el-Habeşî: Habeşistanlı olup Hz. Peygamber’in hizmetlileri arasında ismi geçmektedir. Habeşistan’a hicret eden ilk Müslümanların yaptıkları davet neticesinde bir gurup Habeşli ile Müslümanlığı seçen Zû Mihber amcası Necâşi Ashame’den izin alıp Medine’ye  gelmiş  ve  burada  gördüğü  yakın  ilgi  ve  muhabbet  atmosferinden  etkilenerek Habeşistan’a  dönmeyip Allah Resûlü’nün yanında kalarak hizmetinde  bulunmuştur.

Burada anlatılanlar  birkaç şey ortaya çıkmış olunuyor ki İslamiyet’ten önceki kölelik ve İslamiyet ile kurulan sistemdeki kölelik büyük anlam farklılıkları doğurmaktadır. İslamiyet içerisindeki kölelik deyince kesinlikle Çinlilerin Çin Seddi inşasındaki köleleri, Mısırlıların Mısır Piramidindeki, Avrupalıların Amerika kıtasını keşif yaparken yerli Kızılderilileri köleleştirip sistemli soykırım uygulamaları, Çin’in hâlâ şu anda Doğu Türkistan’ı soykırım ile köleleştirerek ve evlatları ailelerinden koparıp da asimile edip kendilerine katarak köle ve cariye etmesi  hatta Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşimin karısını, kızını ve bacısını Çinli şerefsiz askerlerin ırzına geçmek için cariye etmesi, Amerika’nın Orta Doğu devletlerinin petrollerini kurutmak için köleleştirilmiş terör örgütleri kurmaları olarak kesinlikle algılanamaz!!! İslamiyet böyle bir bozuk sisteme asla müsaade etmez!

Sistemli, haysiyet ve namusun korunduğu, kadına ve iffete değer verildiği ilahi nizam içerisindeki İslamiyet’in aşamalı olarak bulunduğu toplumdan kaldırdığı kölelik yukarıda benzetilenlerle ancak kelimelerin bir arada bulunduğu hâliyle bir benzerlik içebilir. Mânâ ve işlev olarak, hem kitap üzerindeki tanım, hem de uygulanış olarak asla çağdışı ve gerici bir zihniyetin nefsani ve ırk üstünlüğüne dayalı bir anarşiyi benimsemez ve benzemez!!!

Bize sunulan “Kölelik” ve “Cariyelik” kavramları ve “Peygamberimiz’in (s.a.v) cariyeleri” meselelerin sorun  teşkil etmesi İslâm’dan ötürü olmayıp, algı yönetimimize girmiş olan Amerikan ve Batı milletlerinin uygulayış hareketlerinden ötürü olmaktadır.

“Hz. Peygamber’in (s.a.v) köle ve cariyeleri” sözleriyle istinat edilen kimselerin bazılarının makamlı ve zengin kişilerce hediye edildiği, bazılarının savaş esiri olarak ele geçirildiği, bazılarının miras yoluyla kaldığı, bazılarının ise nasıl intikal ettiği bilinmemekle birlikte hepsinin ya Resulullah’ın (s.a.v) azat etmesi yahut vefatı sonrasında hürriyetine kavuşması şartı koyulduğu bilindiğinden ahirete intikal (s.a.v) ettiği anda hepsi hür olmuştur. Resulullah(s.a.v) yaşarken hürriyetine kavuşan kimselerden azımsanmayacak kadar kimse hâlâ hizmet etmeye kendine vazife bilmiştir.

Ayrıca şöyle ince detaylar vardır ki; köle ve cariyelerin neredeyse hepsi kölelik ve cariyelik anında iman etmiştir. Kin güdecek bir uygulama olsaydı kesinlikle İslamiyet dinine geçmezlerdi.

Cariye olarak gösterilen bazı kimselerin hür iken gönüllü hizmetli olduğu ve hatta Habeşistan gibi bir yerden krallın kuzeni olup da kendini hizmet için hicret eden ve Hz. Peygamber (s.a.v) vefat edene kadar yardımcı olan zatları öğrenmiş olduk. Hz. Mariye’nin(r.anha) de nikahlandığı ve İbrahim adında oğulları olduğu ve diğer peygamber hanımlarından hiçbir farklılık ve ayrım gözetmeksizin ömrü hayatında yaşadığı, evladı olduğu an hürriyetine kavuşarak cariyelerin hürriyeti için bir sünnet yolu ve sevabı açıldığı da bilinmelidir.

Kısaca olayın hikmeti bu şekildedir. Bu yazıyı yazmaya sebebiyet veren küfür bloğunda bazılarının “Peygamberinizin köleleri ve cariyelerinden geçilmiyor,” gibi ibareleri, birkaç yerden kopyala-yapıştır argümanları ve yaklaşık 1-2 sayfalık savlarına yazı ile böyle konuşurken; ben esas mahiyeti öğrenmek adına bir hadisin hikmeti için 24 sayfalık bir makaleyi, cariyelik meselesi içinde 110 küsur sayfalık tezi detaylıca incelemem gerekti. Bunu da bir enaniyet olarak değil de normalde olması gerekilen bir fiil olarak bahsediyorum.

Şimdi dileyen ve bu sözlerimde kuşku duyan kimseler Emine Pekgöz’ün “HZ. PEYGAMBER’İN CÂRİYESİ MÂRİYE” adlı 24 sayfalık makalesine, Züleyha Karakuş’un “HZ. PEYGAMBERİN KÖLE VE CARİYELERİ” adlı 113 sayfalık yüksek lisans tezini internette aratarak rahatlıkla pdf’sini bulup aratabilir ve bilgilenmek ve bilgilerin kaynaklarını tetkik etmek için araştırabilir.
Benim yaptığım sadece akıllardaki soru işaretleri ve vesveseleri kaldırmak yönünde özünü veren bir özet olabilir.

Sual & El-CevapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin