En Zengin Dil İngilizce İken, Kur'an Neden Arapça

145 1 0
                                    

Sual: En zengin dil olarak Arapça olduğunu dile getiriyoruz. Dünyanın kelime haznesi olarak en zengin dili İngilizce imiş ve Türkçe 20. sırada, Arapça ise 45. sırada imiş. (Wikipedia) Duyduğum kadarı ile Kur’an lisanın Arapça olması kelime haznesine bağlanarak da sebep gösteriliyordu. Bu bilgileri sunan biri bizim bu dediğimizi tekzip edip "Kur’an İngilizce neden değil?" yahut da "Türkçe’nin kelime haznesi Arapça’dan çok sıralar (25 sıra) önde iken neden daha zengin bir dile çevirmenin sakıncası bulunsun?" derse ne demeliyiz?

El-Cevap: Bu konuda söylenecek şeyler pek çoktur. Genel mânâda bildiğim kadarı ile, bir miktar tefekkür ve Kur’ani bir bakış ile izah etmeye çalışayım;
▪ Öncelikle sayısal verilerde dururken "En zengin Arapça dilidir," diyecek değilim, bunu ayetler, hadisler ve âlimler tarafından Kur’an lisanının Arapça olmasına sebep olan iddia içeren bir gerekçe olarak okumadım. Fakat bir dilin zenginliği kişilerce farklı bir tarzda görecelidir; eğer ki siz zenginliği farklı kelime hazinesi olarak alıyorsanız zenginlik bu olur ve haliyle İngilizce en zengin dil olur. Fakat bir kelime için eş anlamlı aynı mânaya gelen 50 kelimeyi zenginlik olarak atfetmek yerine; deyimleri, mecazi ifadeleri, köklerden kelime türetebilirlik, her dilin içerisindeki bir kelimenin karşılığını sunabilirlik, fiil çekimleri, 50 farklı kelimeyi aynı mânâda kullanmak yerine aynı kelimeyi 50 farklı mânâda kullanmak esas zenginlik sayılırsa, ki öyle de olmalı; o hâlde Batı’nın yazıp çizdiği o tablolar baştan yıkılıp yeniden sıralanmalıdır. Bunu idrakte zorluk çekenler; iyi bir şiirin ansiklopedi gibi kelime dizmek yerine az sözle çok şey anlatması ve yaşatması olduğunu fark etsinler.

▪ Bir önceki maddedeki kriterlere göre Kur’an odaklı olarak Arapça dilinin zenginliğinden bahsedecek olur isek;
+ 600 sayfalık Kur’an-ı Kerim’i anlamak üzerine yığınla tefsir, makale, tez, kitap, deneme, şiir telif edilmiştir sayısı yaklaşık 600 bin ve belki daha fazladır, ve de daha da fazlalaşmaktadır.
+ Kur’an’da tekrarlarıyla toplamda 86.872 kelime olup, farklı olan yaklaşık 2.000 kelime bulunmaktadır.
+ Kur’an’da geçen en çok kullanılan 500 kelime için bir inceleme yapacak olsak; tekrarlarıyla toplam 64.282 kelimedirler. ️Kuran’ın %77,5’ini meydana getirmektedirler. Yani az kelimeyle çoook şeyler anlatılmaktadır.
+ 1.710 çeşit kök kelimeden toplam; 12.447 türevde, 54.565 adet kelime kullanılmıştır. En çok türetilen kök kelime. "óma"dir. Bu kökten 154 farklı türevde toplam 549 kelime kullanılmıştır.
+ Kur’an-ı Kerim’de tek harfli 9.398 kelime, iki harfli  14.646 kelime vardır. Bu da (Kur’an’daki)  kelimelerin %10,82’sinin tek harfli, %16,96’sının  iki harfli ve böylece toplam %27,78’inin bir ve iki harfli kelimelerden oluştuğunu  göstermektedir. Böyle bir yapının bulunması ve anlam bütünlüğünün bozulmadığı gibi zenginlik katması Kur’an-ı Kerim’e hem belagat zenginliği kattığı, hem de beşer üstü bir İlahi kelâm mucizesi olduğu aşikârdır.

▪ Öncelikle Kur’an’ın bir dili olması gereklidir ki, bizler onu okuyup anlayabilelim. Vahiy indirilen Peygamber(s.a.v) de Arap kavminde doğan yarı Arap bir beşer olduğu için dili Arapça’dır.
Eğer ki Arap bir topluma dilini barındıran Arapça değil de başka bir lisanda indirilse idi toplum anlamakta zorluk çekecekti ve açık bir anlatım bulunmayacaktı; "O, doğrunun ve güzelin kıymetini bilen bir toplum için âyetleri Arapça okunup rahatlıkla anlaşılan bir metin olarak iyice açıklanmış ve belli bir sistem dâhilinde dizilmiş bir kitaptır."(FUSSİLET/3)
Eğer ki Arap bir Peygamber’e(s.a.v) konuştuğu dil dışında ve bilmediği bir lisanda vahiy indirilse idi bu yine inkâr yoluna set çekmeyecekti; "Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı."(ŞÛARÂ/198-199)

▪ Heva-yı nefsinden ötürü "İtiraz edeyim de, ne kulp bulursam bulayım," diyen kimselere sinir olurum, çünkü bunlar sadece köstek olmak ve fitne yayarak kendilerince sorunlu buldukları şeyleri çözümsüz ve yanıtsız bırakarak konuşurlar. Ve ben böyle kimselere o kafataslarındaki gram etmeyen akıllarını kullanmalarını istiyorum; "Madem Arapça’ya bu kadar karşısınız, o hâlde Kur’an-ı Kerim’in hangi lisanda inmesini isterdiniz?" Verebileceğiniz cevaplara karşın şu nacizane itirazlarda bulunmak isterim;
> İngilizce olmaz; çünkü o zamanlarda bu kadar yaygın bir nüfusa ve coğrafyaya sahip değildi. İngilizce geçtiğimiz asırla birlikte ancak tüm anakaralara yayıldı. Bu olayın iki temel nedeni var:
- Bir yanda Büyük Britanya İmparatorluğu’nun kalıtı, öte yanda 1919 Barış Konferansı’nda İngilizce’yi Fransızca’yla eşit biçimde diplomatik dil olarak dayatan ve ardından her türlü uluslararası ilişkide ona değer kazandıran ABD’nin dünya sahnesine girişi.
Ayrıca lügat olarak en zengin dil olsa da günlük konuşma ve zamanımızda anlaşılır kelime hazinesi olarak yaklaşık 3.000 kelime barındıran bir dildir.
> Türkçe olmaz; çünkü o zamanlarda Türkler beyliklere bölünmemiş ve kavimsel bir dine zemin hazırlayabilirdi. Türkçe’yi o devirde yalnız Türkler konuşuyordu ve farklı millet ve imparatorluklara anlatmak müşkül bir işti.
> Çince olamaz; çünkü her ne kadar o zamanın en çok konuşan nüfusu olsa da, sadece Çinliler konuşuyor ve öğrenmesi, okuması ve konuşması haylice zordu, bu da ülkeler arası diyalogda büyük sakıncalar doğurmakta idi.

▪ Kur’an-ı Kerim’in Arapça olmasının birçok sebebi vardır, bazıları ayetlerden, bazıları hadislerden çıkarılabilir olunsa da yine üzerine tefekkür edilecek fazlaca incelik vardır. Örneğin şu ayet-i kerime üzerine bir tefekkür edelim istiyorum; "Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve  çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup Cennet’te, bir grup ise Cehennem’dedir."(ŞÛRÂ/7)
¤ Arapça lisanı dil haritalarına baktığımız anda oldukça geniş coğrafyalara yayılmış bir dil olduğunu fark ediyoruz. Örneğin yazı dili olarak Arapça; Arap Yarımadası’nın tamamı, batıya uzanana dek Kuzey Afrika kıyı ülkelerinin tamamı, Kızıl Deniz civarındaki ülkelerin neredeyse tamamı, Akdeniz’in güney yamacındaki ülkelerin tamamı, Arap Yarımadası’ndan başlayan ve Hindistan’ın içi ve Hint Okyanusu civarından süregelen ve Çin sınırına dek varan coğrafyada yazılan ve hâliyle okunan bir dildir.
▪ Müslüman olan başka kavim ve milletlerin reisleri, elçiler yahut vatandaşlarından yanlarına yazıya geçirerek aldıkları Kur’an ayetleri ile kendi topluluklarına tebliğ etmek için yazılan ve haliyle yazıldığı konuşulan Arapça lisanı geniş bir coğrafik zemin sunmaktadır.
¤ Bu kadar iletişim hususunda ortak nokta bulunması, Mekke şehrinin ticaret ve dünya haberlerini yayma ve ulaştırma konusunda elverişli olması İslâm dininin bu kadar rahat yayılması, dinin benimsenmesi ve anlaşılması yönünde kolaylıklar sağlanmıştır.

Burada ara sıcak yemek olarak şöyle bir soru da karşımıza çıkabilir ki; "Neden vahiy dini tüm dillere kendi dilinde inmemiştir?" Bu resmen beşer acizliğidir, ancak günümüz yazarların başka lisanlarda kendi kitapları okunsun diye yapılan bir uğraştır; bu yüzden muhal (olmaz) iştir. İlâhi kelâmın kudreti, bir lisan ile tüm lisanlara hitap edebilme kabiliyetidir.

Kur’an-ı Kerim’in Türkçe lisan olarak okunması hususuna gelecek olur isek, bunu (ibadet harici durumlarda okumak için) yasak eden bir ayet ve hadis bilmemekteyim (bilen bilgilendirebilir). Fakat meal olarak okumak Kur’an okumak gibi değildir, sadece bir beşerin vahiy dilini kendi diline çeviridir. Bundan ötürü meal üzerine fıkhi hüküm çıkarılmaz, çelişki ve hata aranmaz ve Kur’an’a mâl edilmez, belagat, lûgat ve üslub zenginliği Arapça lisanı dururken bakılmaz ve elbette ki aynı cevher katiyetle bulunmaz!

02.08.2021
15:06

Sual & El-CevapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin